TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Mülkiye'de öğrenimime 1963'te başladığımda "anayasa" dersinde iki hocamız vardı: Rahmetli Bahri Savcı ve Mümtaz Soysal. Dersin yarısını veren Mümtaz Hoca, ABD anayasasını anlatmıştı. Dersin yardımcı kaynaklarından birisi de Hamilton, Madison ve Jay'in (Federalistler) makalelerinden seçmelerin yer aldığı "Anayasa Üzerine Düşünceler", (Çeviren Mümtaz Soysal, İstanbul; Türk Siyasal İlimler Derneği Yayınları, 1962) idi. ABD anayasasını yapanların bu konuyu nasıl enine boyuna tartışmış olduklarını görmek beni çok etkilemişti.
James Madison (1751-1836) ABD'nin dördüncü başkanı (1809-1917). ABD anayasasını kaleme aldığı için "anayasanın babası" olarak anılıyor. Madison diyor ki: [Orijinal kaynak: The Structure of the Government Must Furnish the Proper Checks and Balances Between Different Departments; Independent Journal, 6 Şubat 1788; Federalist Papers No. 51]
"....Bir cumhuriyette, toplumu, yalnız hükmedenlerin zulmünden korumak değil, fakat toplumun bir kısmını öbür kısmının haksızlığından korumak da çok önemlidir. Farklı sınıflardaki vatandaşların ister istemez farklı menfaatleri olur. Çoğunluk ortak bir menfaatte birleşmişse, azınlığın hakları emniyette değil demektir. Bu kötülükten sakınmanın ancak iki yolu var: Biri topluluk içindeki çoğunluğa yani toplumun kendisine bağlı olmayan bir irade; öbürü de toplumu, ayrı ayrı kavramlara göre tanımlanmış vatandaşlardan meydana getirerek, bütün içinde haksızlık edecek bir çoğunluğun çıkmasını imkânsız değilse bile, pek az muhtemel kılmak. Birinci yol, ırsi ya da kendini tayin ettirmiş bir otoritenin bulunduğu bütün devletlerde hâkimdir. Böylesi, en iyi bir ihtimalle, istikrarsız bir emniyet olabilir, çünkü topluma bağlı olmayan bir kudret, azınlığın haklı menfaatlerini tutabileceği gibi, çoğunluğun haksız görüşlerini de tutabilir ve muhtemelen eninde sonunda her ikisinin de aleyhine döner. İkinci yolun örneği Birleşik Devletler'in federal cumhuriyetleri ile verilmiş olacak. Bu cumhuriyette bütün otorite toplumdan gelecek ve ona bağlı kalmakla birlikte, toplumun kendisi o kadar çok kısımlara, menfaatlere ve vatandaş sınıflarına bölünmüş olacaktır ki, çoğunluğun menfaat birleşmeleri fertlerin veya azınlığın haklarını pek az tehlikeye sokacaktır. Özgür bir devlette vatandaş haklarına sağlanan teminat, din haklarına sağlananın aynı olmalıdır. [......]
....[G]eniş bir cumhuriyette ve onun kapladığı çeşitli menfaatler, zümreler ve mezhepler arasında, adalet ve topluluğun iyiliği presiplerinden başka prensipler üzerinde bütün toplumun içinden bir çoğunluğun ortaya çıkabilmesi pek kolay değildir; azınlığa çoğunluk zümresinden gelebilecek tehlike böyle azalınca, azınlığın güvenliği için çoğunluğa veya başka bir deyimle topluluğun kendisine dayanmayan bir iradeyi devlet bünyesine sokmak bahaneleri de azalacaktır." [Anayasa Üzerine Düşünceler, Çeviren Mümtaz Soysal, İstanbul; Türk Siyasal İlimler Derneği Yayınları, 1962, s. 29-30]
Madison Nisan 1787'de kaleme aldığı Vices of the Political System of the United States adlı yazısında ise "menfaatin" yanı sıra "ortak tutkuların" birleştirdiği çoğunluğun tehlikesini vurguluyor. Öte yandan, çağdaş Norveçli siyaset kuramcısı Jon Elster Ulysses Unbound (Cambridge: CUP, 2000, s. 7) adlı kitabında tutkuyu ilişkilendirdiği duygulardan birisi olarak korkuyu sayıyor. Gelecek yazımda, korkunun koalisyon kurmak için kullanılmasını, Türkiye bağlamında ele almayı umuyorum.
Bu yazı 04.04.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.