TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Magellan ile Kuzey Batı Geçidi'ni ararken Manhattan'ı bulan Henry Hudson'ı, Sir Francis Drake ile New Amsterdam'ın New York haline gelişi vasıtasıyla Manhattan'da İngilizce konuşulmaya başlanmasını, Endonezya'daki Banda Adaları'nı ve de Hindistan'ı uzun süre idare eden ünlü Doğu Hindistan şirketini (East India Company) birbirine bağlayanın bir bitki olduğunu biliyor muydunuz? Daha doğrusu bir ağacın meyvesi. Adı muskat. Aktarlarda ona küçük hindistancevizi de diyorlar. Ama kendisi hindistan cevizinin büyümeden önceki hali filan değil. İngilizcesi "nutmeg". Araplar "jawz at tıyb" (kokulu ceviz) diyorlar. Muskatın kendisi küçük; ama etkisi büyük oldu, bugünün biçimlenmesinde. Muskat ağaçları 19. yüzyıla kadar esasen bugünkü Endonezya'nın güneyinde yer alan Batı Hint Adaları içindeki Banda Adaları grubunda bulunuyordu. Bu adalar grubundan Run adası temel kaynak niteliğindeydi. 16 ve 17. yüzyıllardaki baharat savaşlarının temel konusu işte bu muskattı. Bütün mücadele muskatın Avrupa'ya getirilmesi içindi. Bu amaçla ticaret yollarını ve de üretim havzalarını kimin kontrol edeceğini belirlemek için çok katliam yapıldı, çok insan öldü. Adam Smith'in Ulusların Zenginliği'nde mealen "onlara çok zulüm yapıldı ama sonunda Avrupa'nın büyüme sürecini de, dünyanın geleceğini de onlar belirleyecek göreceksiniz" dediği Doğu ülkeleri bu ticaretten çok çekti. Bu mücadele aynı zamanda bildiğimiz dünyayı biçimlendirdi. Nasıl biçimlendirdiğini İngiliz yazar Giles Milton "Nathaniel's Nutmeg" adlı kitabında bütün açıklığıyla ve son derece berrak bir dille anlatıyor. Kitap ilk kez 1999 yılında yayımlandı. Biz 2000 yılında Penguin'den çıkan nüshasını okuduk. İlk keşiflerin muzafferleri İspanya ve Portekiz'di. Ticaret yollarının geçtiği Ümit Burnu'nu ve de Magellan Boğazı'nı ilk önce onlar aştı. Nitekim konumuzla alakalı Banda Adaları'nda da başlangıçta onlar vardı. İspanya Kralı'na, muskatın yalnızca Doğu Hint Adaları'ndan Run'da yetiştiğini anlatan Magellan'dı. Sene o zaman daha 1518'di. Sonra Magellan bu amaçla yapılan o ilk yolculukta hayatını kaybetti ama Run'dan muskat yine o yolculuk sayesinde İspanya kontrolünde gelmeye başladı. Derken birden Hollanda ve İngiltere de oyuna girdi. 1577'de I.Elizabeth'in desteğiyle Doğu Hint Adaları'na gönderilen ilk ticari filonun idaresi Sir Francis Drake'teydi. İşte Doğu Hindistan Şirketi de o aralar 1599 civarında bu ticaret yolu için Londralı tüccarlar tarafından kuruldu. Daha ortada bildiğimiz Hindistan için bir plan yoktu. Amaç esasen Doğu Hint adaları içinde yer alan Banda Adaları grubu ve onların içinde de Run adasıydı. Tacirler karabiber gibi başka baharat da getiriyorlardı. Ama amaç muskattı. Hollanda ve İngiltere bu ticaret savaşına neden girdi? Elbette para için. Muskat'ı Run'dan 5 kuruşa alıp Londra'da yüzde 60.000 kârla satabilmek mümkündü Milton'ın anlattığına göre. Devir I. Elizabeth devriydi. Londra'da veba vardı. Birileri muskatın veba tedavisinde kullanılabileceği kanatindeydi. Bunun üzerine bugünlerde pastalarda tatlandırıcı olarak kullanılan muskat birdenbire son derece değerli hale geldi. Evet, ilaç pahalıydı ama ölüm karşısında ilacın parasının bir önemi mi olurdu? Devrin temel laflarından biri tam da böyleydi. Geçen yıl tarihe, küresel ısınma sayesinde Kuzey Batı Geçidi'nin ilk kez açıldığı yıl olarak geçti. Tarihler ağustosun 21'ini gösteriyordu. Buzulların gemilere geçit vermesi için, tam 5 yüzyıl geçmesi gerekti. 16. yüzyılın sonu ve 17. yüzyılın başı, Kuzey Batı ve Kuzey Doğu geçitlerinin harıl harıl arandığı dönemdi. Amaç Doğu Hint Adaları'na kuzeyden, Kuzey Kutbu üzerinden, gidecek bir yol bulmaktı. 1493'te ticaret yolu savaşlarına çözüm bulmak isteyen zamanın papası, bilinen dünyayı ve ticaret yollarını Portekiz ve İspanya arasında ikiye bölmüştü. Bu elbette Hollandalı ve İngiliz tüccarları vazgeçirmek için yeterli olmadı. Ama meşruiyet açısından ve belki daha ucuz olur diye yeni yollar aramanın da önünü açtı. İşte Doğu Hindistan Şirketi bu amaçla 1610'da Henry Hudson başkanlığında bir sefer düzenledi. İstenen Kuzey Doğu geçidini açmasıydı. Hudson yolunu değiştirip, Kuzey Batı geçidini aramaya başladı. Hudson nehri ve Manhattan bölgesini bu gezi esnasında detayıyla haritaladı. Yerlilerle dostluk ilişkileri kurdu. Bölgenin getirdiği yeni ticaret imkanlarını ayrıntılarıyla raporladı. Seyahat İngilizler için amaca uygun olmadı. Ama Hudson'ın raporlarını okuyan Hollandalı tüccarlar oraya ilk kolonilerini böylece kurmaya karar verdiler. Manhattan'da New Amsterdam işte böyle kuruldu. Hollanda bu arada Banda adalar grubunda da egemenliğini silah gücü vasıtasıyla kurdu. Bir ada hariç: Run adası. İngilizler orada tam 1540 gün ablukaya dayandılar. Sene 1620'ydi. O direnişle İngiliz tacirleri Run Adası'nı hiç unutmadılar. Ada önce İngilizlere verildi. Sonra da Manhattan'da kurulu New Amsterdam karşılığında Hollandalılar Run'u geri aldı. Böylece New Amsterdam, New York oldu. İngilizler muskatın yetiştiği tek yer olan Run'u verip Yeni Dünya'daki tek Hollanda kolonisini temizlediler. Bu arada muskatın önemi de zaten giderek azalıyordu. Hiç de fena bir alışveriş yapmadılar. Unutmadan not edelim: 1810'da adaya çıkan bir İngiliz ekibi muskat ağaçlarının bir bölümünü söküp, Seylan ve Hindistan'a ekti. Şimdi artık muskat yalnızca Banda adalar grubundan Run'da yetişmiyor. Kıssadan üç hisse ile bitirelim müsaadenizle. Öyle derin olmasın kıssalar; kısa olsun. Birincisi, tarihte bireyin inadı ve cesareti her zaman için belirleyicidir. Kitaba adını veren Nathaniel Courthope Run'daki şirket temsilcisiydi 1618'de. Kralı, ülkesi ve şerefli şirketi için kimsenin kendisinden beklemediği, istemediği inatçı bir direniş sergiledi. 1540 gün Hollandalıları Run'a sokmadı, onları rahat bırakmadı. Sonunda öldürüldü. Ama onun sayesinde, Run İngilizler için büyük bir koz oldu. Manhattan'da kurulu New Amsterdam bu sayede New York oldu. Hollandaca yerine İngilizce konuşulmaya başlandı. İkincisi, en büyük başarının elde edildiğini düşündüğünüz an, aslında en büyük kayıpları veriyor olabilirsiniz. Hollandalılar Run karşılığında Manhattan'ı İngilizlere verdiklerinde muhtemelen o gün için başarılı bir adım attıklarını düşünüyorlardı. Ama öyle olmadı. Bu da bizi başa götürür: Bireyin yalnızca inadı ve cesareti değil, yönetim becerisi de tarihi belirler. Yanlış kararların telafisi yoktur. Fırsatların kazası olmaz. Üçüncüsü, ticaretin barış ve zenginlik getirdiği tezi, önümüzdeki dönemin dinamikleri açısından ne kadar doğruysa, emperyalizm dönemi için o kadar yanlıştır. Banda Adaları'nın asıl sakinleri toplu halde öldürülmüş ve ölmemekte direnenler de Hollandalılar tarafından köle olarak satılmıştır. Köleler, kurulan muskat çiftliklerinde çalıştırılmışlardır. Bunu uzun uzun bir anlatmakta fayda vardır.
Bu yazı 26.07.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024