TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Yüksek enflasyon ve bütçe açığı zaten dar olan gelir dilimleriyle beraber ücretlilerin vergi yükünü artırırken alım gücündeki gerilemeyi derinleştiriyor. Peki, ne yapmalı?
İki yıldır bir ekonomik program uygulanıyor. Amaç enflasyonu düşürmek. Ancak ekonomi yönetiminin bu hedefe ulaşmak için faiz oranlarını yükseltmek, kredi kanallarını daraltmak ve ücretlilerin maaş ve ücret artışlarını sınırlayarak yurtiçi talebi kısıtlamak yönünde adımlar attığını görüyoruz. Tabii bunun doğal sonucu olarak da yüksek enflasyon karşısında alım gücü zayıflayan başta asgari ücretliler olmak üzere çalışan kesimler ve emekliler giderek derinleşen bir hayat pahalılığıyla mücadele etmek zorunda kalıyor. Ayrıca, enflasyonun ve etkin çalışmayan piyasaların fiyatlama davranışları üzerindeki etkisinin de bir sonucu olarak gelir dağılımı bozuluyor. Üstelik başta gayrimenkul olmak üzere varlık fiyatlarının da artmasıyla birlikte servet dağılımının da alt gelir gruplarının aleyhine önemli ölçüde bozulduğunu görüyoruz.
Halkın alım gücü zayıflarken bütçe açığının yükü de ücretlinin omzunda
Geçtiğimiz iki yılda geniş toplum kesimleri ekonomik kriz ve hayat pahalılığıyla mücadele ederken devlet harcamaya devam etti. Bunun bir göstergesi olarak devlet 2023 yılında GSYH’nin yüzde 5,2'si, 2024 yılında yüzde 4,9'u kadar bütçe açığı verdi.
2025 yılında ise bütçe açığının yüzde 3'e indirilmesi hedefleniyor. Enflasyonla mücadele kapsamında bu hedefe ulaşılıp ulaşılmayacağı kadar bütçe açığının yüzde 3'e nasıl indirileceği de önem taşıyor.
Son açıklanan Ocak ayı bütçe gerçekleşmelerine bakıldığında bütçe giderlerinin 2024 yılının aynı ayına göre yüzde 37,6 oranında artmış olduğu dikkat çekiyor. Aynı döneme ilişkin enflasyon oranının yüzde 42,1 olduğu dikkate alındığında makul görünüyor olabilir.
Kaynak: HMB
Ancak, geçtiğimiz yıl tasarruf paketi ile kontrol altına alınmaya çalışılan “mal ve hizmet alım giderleri”nin Ocak ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 71,3 “yatırım harcamaları”nın (sermaye giderleri) ise yüzde 56,4 oranında artmış olması iyimser olmak için biraz daha beklemek gerektiğini gösteriyor.
Bu dönemde kişi ve kurumlara bütçeden karşılıksız olarak yapılan aktarımları içeren “sermaye transferleri” geçen yılın ilk ayına göre yüzde 137,7 oranında artış göstermiş olsa da bu harcamalar büyük ölçüde “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşüm Giderleri”nden kaynaklanıyor.
Kaynak: HMB
Bütçe gelirleri geçen yılın Ocak ayına göre yüzde 48,6 artarken vergi gelirleri yüzde 53,3 oranında artış göstermiş bulunuyor. Bu durumda gelirlerin, özellikle de vergi gelirlerinin, enflasyon oranının üzerinde artmış olması nedeniyle bütçenin gelir performansının geçen yıla göre iyileşmiş olduğunu düşünebilirsiniz.
Kaynak: HMB
Ancak, iyimser olmak için acele etmemek gerekiyor. Zira, vergi gelirindeki performans büyük ölçüde gelir vergisinden kaynaklanıyor olsa da bu artışın kaynağını geçen yılın Ocak ayına göre yüzde 93 oranında artan gelir vergisi tevkifatı oluşturuyor. Ve bu gelir kaleminin en önemli kısmı ise ücret gelirleri stopajından, yani çalışanların maaş, ücret, prim, ikramiye gibi gelirleri üzerinden yapılan kesintilerden, kaynaklanıyor.
Gelir vergisinin hesaplanmasına esas teşkil eden tarife yüzde 15'ten başlayıp yüzde 40'a kadar yükselen vergi oranlarını içeriyor. Bu kapsamda bir yıl boyunca brüt olarak 158 bin TL’ye kadar gelir elde edenler yüzde 15 oranında vergi ödüyor. Bu miktarı aşan miktarda gelir edenlerden 158 bin TL’lik kısım için yüzde 15, bu tutarın üstünde olup da 330bin TL’nin altında kalan için yüzde 20 oranında vergi alınıyor. Bir sonraki vergi dilimi ücretliler için 330 bin TL ile 1 milyon 200 bin TL, diğer gelir vergisi mükellefleri için ise 330 bin TL ile 800 bin TL arasındaki gelirleri içerecek şekilde tespit edilmiş. Bu dilime ilişkin vergi oranı ise yüzde 27 olarak belirlenmiş bulunuyor.
Gelir vergisi tarifeleri yıldan yıla yenileniyor olmakla beraber geçtiğimiz beş yıllık dönemde gelir vergisi dilimleri asgari ücrete oranla belirgin bir daralma göstermiş. Buna göre 2020 yılında en düşük yüzde 15'lik vergi dilimi olan 22 bin TL o dönemki brüt asgari ücretin 7,5 katıyken, bu oran 2025 yılında 6,1'e düşmüş. Benzer şekilde yüzde 20'lik dilime girmek için 2020 yılında 16,6 asgari ücret elde etmek gerekiyorken, 2025 yılında 12,7 asgari ücret yeterli hale gelmiş. Yani asgari ücretliler giderek daha hızlı bir şekilde üst dilime geçer olmuş.
Kaynak: Kendi hesaplamalarım
Nitekim TÜRK-İŞ tarafından açıklanan bekar bir çalışanın asgari aylık yaşam gideri olan 30.206 TL net ücret geliri elde eden bir çalışanın 2025 yılında ödeyeceği gelir vergisi oranı Dijital Vergi Dairesinin hesaplamalarına göre yüzde 20,1 olarak ortaya çıkıyor. Öte yandan, yoksulluk sınırı olan 75.973 TL net ücret kazancı elde eden bir çalışandan alınacak gelir vergisi oranı ise yüzde 24,4 olarak hesaplanıyor.
Bu koşullarda ilk üç basamaktaki vergi dilimlerinin dar olması ve bunların yıllar itibariyle üst dilimlere geçişi hızlandıracak şekilde düzenlenmiş olması nedeniyle aylık yaşam giderini karşılayabilecek kadar ücret geliri elde edenler bile yüzde 20 olan ikinci dilime geçiyor. Yoksulluk sınırındakiler ise üçüncü dilimden vergi ödemek durumunda kalıyor.
Kaynak: verginet.net
Öte yandan, ülkemizde uygulanan vergi politikalarının bir sonucu olarak başta KDV ve ÖTV olmak üzere dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payının yüzde 60 seviyesinde olması da ücretlilerin vergi yükünün daha da artmasına neden oluyor.
Ne yapılabilir?
2024 yılında açıklanan tasarruf paketinin uygulamada sonuç vermediği yıl sonu bütçe gerçekleşmeleri açıklandığında anlaşılmıştı. Nitekim tasarruf tedbirinin başlıca konusu olan mal ve hizmet giderleri ile yatırım giderleri (sermaye giderleri) bütçede öngörülen ödenek rakamlarının bile üzerinde gerçekleşmişti.
Kaynak: HMB ve kendi görselleştirmem
Benzer şekilde “Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ile verginin tabana yayılması ve vergilendirilmeyen alanların da vergi kapsamına alınması gibi hususlar gündeme gelmişse de gayrimenkul vergisi ve rant kazançlarının vergilendirilmesi gibi konular tartışılmanın ötesine geçememişti.
Öte yandan 2024'ün son aylarında yapılan düzenlemelerle kur korumalı mevduatlar, Türk Lirası mevduat faizi ve kar payı gelirleri, banka tahvil ve bonolarından yapılacak stopaj oranları 2,5 puan artırılırken temettü dağıtımındaki stopaj olanı yüzde 10’dan yüzde 15’e yükseltilmişti. Ayrıca, elektronik ticarete de yüzde 1 oranında stopaj getirilmişti.
Bu düzenlemelerle menkul sermaye iradı alanında vergi oranlarının yükseltilmesi ve ticari kazançlar stopajında kapsamın genişletilmesi yoluyla vergi gelirlerinin artırılması hedeflenmişti. Nitekim 2025 yılının ilk ayında gelir vergisi tevkifatı yani kesinti yoluyla tahsil edilen gelir vergisi artışında bu düzenlemelerin de etkisi olduğu anlaşılıyor.
Gelinen noktada;
2025 yılının ilk aylarındayız ve bütçe hedeflerine ulaşmak için gerekli adımları atmak için ivedilikle gerekli tedbirleri almak gerekiyor. Aksi takdirde, bütçe disiplininin sağlanmadığı ve oran artışlarının ötesinde reform niteliğinde vergi düzenlemeleri yapılmadığı koşullarda hayat pahalılığı karşısında ezilen dar gelirli ve ücretli 2025 yılında da bütçe açığının ve enflasyonun yükünü taşımaya devam edecektir.