TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Hayır, gerçek bir demokraside olunduğu düşünülüp saçmalama özgürlüğüne güvenilerek, hitabet yeteneğine de yaslanılarak ayaküstü patlatılan saçma sapan demeçlerin toplumsal maliyetinden söz etmiyorum. Mevzu başka.
Avrupa Birliği'nin başına belâ konulardan bir tanesi de çok sayıda anadil konuşuluyor olması sınırları içerisinde. Bu olgu, resmi toplantılardan tutun da her tür mevzuata kadar, önemli bir çeviri sorunu yaratıyor.
Sorun, çevirinin yapılabilmesinden daha çok, maliyeti ile ilgili. Yirmi üç resmi dilde çeviri yapılmasının, bunların basılmasının ve çoğaltılmasının AB bütçesine önemli bir maliyeti varmış; bütçenin yüzde 1'ine yaklaşıyormuş. Tarıma aktarılan kaynaklar dışarıda tutulduğunda ise, harcamaların yüzde 30'una ulaşıyormuş bu maliyet. 11 bin tercüman varmış. Bir düşünsenize; anadili Maltaca olan 800 bin insan için de, milyonlarca Almanca anadilli için de aynı belgeler çevriliyor.
Nisan ayının başında, Moskova'da, Devlet Üniversitesi'nin Yüksek Ekonomi Okulu tarafından 'Ekonominin modernleştirilmesi ve kamunun geliştirilmesi' temalı bir uluslararası akademik konferans düzenlendi. 'Politik süreçlerin analizi' başlıklı oturumda sunulan bildirilerden bir tanesi Belçikalı iki akademisyene (CORE'dan Ginsburgh ve Weber) aitti. Akademisyenler çokdillilik sorununu ele almışlar:
En yaygın konuşulan dil İngilizce, AB'de. Buna karşın, 2005 yıl sonu verilerine göre, belgeler sadece İngilizce düzenlenirse AB vatandaşlarının yüzde 63'ü anlamayacakmış yazılanları. Eğer, sadece Fransızca düzenlenirse, anlamama oranı yüzde 80'e yükselecekmiş. Gençler söz konusu olunca, bu oranlar düşüyor; örneğin İngilizce için yüzde 45'e iniyor.
Her ekonomik olayda olduğu gibi burada da bir 'alma-verme' durumu söz konusu. Belgeleri çevirdiğiniz lisan sayısı arttıkça, maliyetiniz de artıyor. Buna karşın şeffaflık artıyor; bunun yararları sanıyorum oldukça açık. Maliyetten kısmak isterseniz, şeffaflıktan ödün vermek durumundasınız.
Sadece İngilizce ve Almanca düzenlenirse belgeler, anlamayan oranı yüzde 49'a düşüyormuş. Bu iki dile Fransızca, İtalyanca ve İspanyolcayı da eklerseniz, bu oranı yüzde 22'ye indirmek mümkünmüş. Ama sonuçta 'toplumun' neredeyse dörtte biri 'cahil' durumda kalıyor beş resmi dil olduğunda. Lehçe de eklenirse, yüzde 16'ya kadar düşürtülebiliyormuş bu oran.
Şüphesiz, şeffaflık demokratik bir yaşam açısından son derece önemli. Aritmetik değil her şey. Yukarıda belirtilen altı dilin resmi dil olması halinde, belgeleri anlamayacak insanların ülkeler arasındaki dağılımı homojen değil. Özellikle Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Yunanistan ve Macaristan gibi ülkeler bu olumsuzluktan daha çok etkileneceklermiş.
Aldık mı başımıza bir belâ daha! Türkiye'nin de üye olduğunu düşünün; tercüme maliyeti kaça yükselir kim bilir. Bunca gelişmiş demokrasimize ve ekonomimize karşın, kesin almazlar bu adamlar bizi.
Bu köşe yazısı 07.05.2007 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024