TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Uygulanmakta olan (eksik) rasyonele dönüş programının mütevazi enflasyon hedefine ulaşabilmesi için sağlaması gereken zorunlu koşulların en önemlisi, yurtdışından finansman akışının sürekli hale gelmesi koşulu. Türkiye Mayıs seçimleri öncesinde ne yazık ki ödemeler dengesi krizinin eşiğine gelmişti. Yüksek cari işlemler açığını normal yollarla finanse edemiyordu. Dış finansman kesilmişti. Seçimden sonra bu tabloda önemli bir değişiklik oldu. 2023’ün seçim sonrasını kapsayan son yedi ayında önemli bir finansman girişi gerçekleşti. Tabloda, 2022 Kasım - 2023 Mayıs dönemindeki, yani seçim öncesindeki yedi ay ile 2023 Haziran – 2023 Aralık dönemindeki, yani seçim sonrasındaki yedi ayın ödemeler dengesi verilerinin karşılaştırması yer alıyor. Net finansmanda belirgin bir artış hemen göze çarpıyor.
Soru elbette net finansman girişinin sürüp sürmeyeceği. Sürmesi ve giderek uzun vadeliye dönüşerek kalitesinin artması halinde, enflasyonla mücadele açısından önemli bir mesafe alınmış olacak. En azından iki nedenle. Birincisi, kur artışını kontrol etmek zorunluluğundan kurtulacak Merkez Bankası. Çünkü Fed ve ECB’nin faiz indirimine başlayacakları önümüzdeki süreçte, Türkiye’ye akacak bol miktarda dış kaynak, kura aşağıya doğru baskı yaparak Merkez Bankası’nın işini kolaylaştıracak. İkincisi, Merkez Bankası’nın ancak geçici olarak döviz rezervlerini artıran swap işlemlerini yapma zorunluluğu giderek azalacak. Böylece sisteme daha fazla likidite çıkmasının önü kesilmiş olacak. Bu ortamda politika faizi ile mevduat faizleri arasındaki bağlantı güçlenecek. Daha az dolarlaşma ve daha az tüketim artışı anlamına geliyor bu.
Tabi bu başka bir soruyu hemen gündeme getiriyor. Net finansman girişinin sürmesi, uygulanmakta olan programın sürüp sürmeyeceği ile ilgili. Hemen herkesin kafasında bu şüphe var. Görüşmeye gelen yabancı uzmanların neredeyse oturur oturmaz sordukları “programdan geri dönüş olur mu?” sorusunun tatmin edici bir yanıtı yok. “Sürmesi gerekir” diye cevap verilebiliyor ancak. Bu soruları azaltmanın yolları var elbette. Merkez Bankası üst düzey yöneticilerinin görevden alınmasını son derece kolay hale getiren düzenlemeler kaldırılabilir mesela. TÜİK bağımsız bir yapıya kavuşturulabilir. En şüpheci olanlara vurulacak son darbe ise bağımsız, adil ve hızlı çalışan bir yargı sistemi kurmak olur. Ama bunların siyaseten yapılabilir oldukları çok şüpheli. Yapılabilme olasılıkları çok düşük olunca da programın sürdürülebilir oluğuna dair şüpheleri gidermek -istenildiği hızda- mümkün olmuyor. Ancak zamanla uygulamaya bakılarak bu şüpheler azalabilir. Ama o zaman da atı alanın Üsküdar’ı geçmiş olma ihtimali ortaya çıkıyor.
Bunlar yapılmayacak gibi göründüğüne göre, enflasyon beklentileri de henüz istenilen düzeye inmediği ve mevduat faizleri de yeteri kadar yükselmediği için, politika faizinin bir kademe daha (yüzde 47,5 ya da yüzde 50) yükseltilmesi yararlı olur. Bunu değerlendirmekte yarar var.
Bu köşe yazısı 15.02.2024 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024