Arşiv

  • Temmuz 2024 (8)
  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)

    İsimlerin önemi

    Fatih Özatay, Dr.14 Haziran 2023 - Okunma Sayısı: 679

    Aylardır üzerinde durduğum ‘makule dönüş’ programı üç ayaktan oluşuyordu: İstikrara yönelik adımlar, ekonomi alanında kurumsal yapıda değişiklikler, ekonomi dışındaki alanlarda kurumsal yapıda değişiklikler. Henüz ortada açıklanan bir program yok. Açıklanacak programda kurumsal alanda yapısal değişikliklere ilişkin gösterişli cümleler olabilir. Ancak uzun bir süredir yaşadıklarımız, bunların uygulamaya konulması açısından umutlu olmamamız gerektiğini söylüyor bize. Bu durumda, uygulamada sadece ilk ayağa –istikrarı sağlamaya, yönelik kararlar göreceğiz. Hem döviz kurundaki gidişat hem de TCMB’ye yapılan atama nedeniyle daha çok faiz politikası konuşuluyor. Oysa bütçe açığı çok yüksek düzeylere -2001 krizinden önce alıştığımız düzeylere doğru yöneliyor. O açıdan da tehlikeli sulardayız; Perşembe günü ele alacağım. Bugün, güncelde kalarak, para politikası üzerinde durmak istiyorum.

    Politika faizini (TCMB’nin bankalara haftalık vadede ihale yoluyla borç verdiği paranın faizi –repo faizi) tek başına TCMB Başkanı belirlemiyor. Belirleme yetkisi ilgili kanuna göre Para Politikası Kurulunda (PPK). PPK yedi üyeden oluşuyor: Başkan, dört başkan yardımcısı, banka meclisinin seçtiği bir meclis üyesi ve dışarıdan atanan bir üyeden oluşuyor. Toplantı için en az üçte iki çoğunluk gerekiyor ve kararlar mevcut üyelerin çoğunluğu ile alınıyor. Bu ‘teknik’ ayrıntı nereden çıktı derseniz; şu: Türkiye ilginç bir ülke. Bir bakan değişikliğiyle ya da bir başkan değişikliğiyle ya da her ikisinin değişmesiyle, çok şeyin değişebileceği düşünülüyor. ‘Umuluyor’ demek çok daha doğru olacak. Zira son yıllardaki gidişat, gidişat olmadığı için, bu gidişatın tersine çevrilmesi arzu ediliyor. Rasyonel olmasa da birkaç isim değişikliğiyle çok şeyin değişeceği beklentisi ortalığı kaplıyor. Sık sık teknik direktör değiştiren futbol kulüplerimizi hatırlayın lütfen.

    Oysa yukarıdaki teknik bilgiden de açık ki, rasyonel (akla uygun) olmadığı yeni bakan tarafından bizzat açıklanan para politikası kararlarını alan yedi kişilik heyetin altısı orada duruyor. Böyle yazınca, illa o heyetin de değişmesini istiyormuşum gibi anlaşılabilir; yok isterlerse emekli olana kadar orada otursunlar –bir koşulla; akla uygun kararlar almak koşuluyla. Peki, ne olacak da sürekli faiz düşürerek enflasyonun sıçramasına ‘katkıda’ bulunan heyetten farklı kararlar çıkacak?

    İşte burada, henüz açıklanmayan, bir an önce açıklanmasını beklediğimiz ekonomi programı çok önemli. Bu program, hiç olmazsa para, maliye ve finansal istikrar politikalarında makule dönüş açısından umut verici bir program olacaksa, zaten enflasyonu kalıcı biçimde düşürmeyi de vaat edecektir. Dahası, bu vaadin gerçekleşmesi olasılığı hakkında iyimserlik oluşturacaktır. Enflasyon hedefi, kanuna göre, TCMB ve hükümet tarafından birlikte belirlendiğine göre, PPK’nın bu hedefe uygun kararlar alması gerekir. Diyebilirsiniz ki; “PPK faiz düşürme kararlarını alırken de enflasyon hedefi vardı ve yüzde 5’ti. Hem TCMB’nin tahminleri hem de beklenen enflasyon yüzde 5’in çok üzerinde olmasına karşın o kararlar alınabildi.”

    İstikrar açısından temel sorunlardan birisi işte burada karşımıza çıkıyor: Bir merkez bankası istediği kadar ‘düzgün’ karar alsın, o kararın gerekçesini açıklayamıyorsa, o kararın arkasının gelmeyeceği ve bırakın arkasının gelmesini bir süre sonra tersine çevrilebileceği düşünülüyorsa, istenilen sonuçları yaratması çok zorlaşır. Bu izlenimi vermemenin temel yolu da ‘eskiyle’ hiç olmazsa görüntüdeki bağı koparmaktır. PPK’nın bileşimi ya da BDDK Başkanının ismi bu nedenle, yani yeni programın –eğer varsa böyle bir program, itibarı açısından önemli. Böyle bir yazı yazmak zorunda kalmaktan hiç hoşnut değilim; o nedenle sorunun kişilerle ilgili olmadığının altını çizeyim. Ama –ne demekse artık, eskiyle bağı koparmak açısından ‘isimsel’ bir sorunumuz olduğu da ortada.

     

     

    Bu köşe yazısı 13.06.2023 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır