TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
İşsizlik oranımız oldukça yüksek. “Hangi işsizlik oranı?” diye sorabilirsiniz. En düşük olanı da yüksek ‘atıl işgücü oranı’ olarak açıklananı da yüksek. İlki yüzde 10,3, ikincisi yüzde 20,4. Bir de şu var. Türkiye’de işgücüne katılım çok az. Oysa farklı işsizlik oranları hesaplanıyorken işgücü dikkate alınıyor. İşsiz olmalarına karşın, iş aramadıkları ya da iş aramaktan usandıkları için işgücünde olmayanlar bir gecede fikir değiştirip işgücüne katılsalar, onlar uzun süre iş bulamayacaklarına göre işgücü büyürken, işsiz sayısı da artacak. Böylelikle işsizlerin işgücüne oranı, yani işsizlik oranı da sıçrayacak.
Türkiye’nin işsizlik oranını kalıcı biçimde nasıl düşüreceği üzerinde kafa yorması gerekiyor. Yüksek enflasyona katlanarak bunun olmayacağı şu anda yaşadıklarımızdan anlaşılıyor olması gerek. Bir yandan çalışanların büyük kısmının satın alma gücü düşerken diğer yandan da riskin bu kadar yükseldiği ve kredi notunun yerlerde süründüğü bu ortamda istihdamı kalıcı biçimde artıracak yatırımların yapılması mümkün değil. Düzgün para politikası, istihdamı artıracak ve işsizliği azaltacak ve bunları kalıcı olarak yapabilecek politikaların uygulanabilmesi için şart ama yeterli değil. Şart, çünkü enflasyonun saçma sapan bir para politikası nedeniyle azdığı bir ortamda kurumsal yapıyı değiştirici adımların atılması düşünülebilecek bir şey değil; düşünmek de bayağı komik olur herhalde.
Bunun en güzel örneği Euro Bölgesi ülkelerinin işsizlik oranları arasındaki büyük fark. Tek para politikası, dolayısıyla tek faiz var bu bölgede. Aynı para birimini kullanıyorlar ve tek bir döviz kuru söz konusu. Son yazımda son birkaç yıllık dönemi kapsayan rakamlar vermiştim. Bugün daha uzun bir dönemi ele alıyor ve 2002 başından bu yana Fransa’nın ve Almanya’nın işsizlik oranlarının gelişimine yer veriyorum. Başka ülkeler de eklenebilir grafiğe, gerek yok. Önemli nokta şu: Almanya’nın işsizlik oranı 2000’lerin başlarında Fransa’dan yüksekken, bir süre sonra baş aşağıya gidiyor. Bu süreçte Fransa’nın ve Almanya’nın işsizlik oranları arasındaki fark giderek açılıyor. Açık ki para politikası ile becermiyor bunu Almanya. Neden Almanya’nın işsizlik oranı kalıcı biçimde yüzde 3’lere düşüyor da Fransa’nınki hala yüzde 8’lerde dolaşıyor?
Bir kolaycı yanıt, Almanya’nın istatistiklerinde bir sorun olabileceği. Sadece kolaycı değil komik de olur böyle bir iddia. Oysa yapılış biçimini beğenir ya da beğenmezsiniz, sonuçta Almanya başarıyor işsizlik oranını kalıcı biçimde düşürmeyi. Zira işgücü piyasasına ilişkin bazı yapısal değişikliklere gidiyor. Alınması gereken ders şu: Almanya’nın yaptıklarını incelemek gerekiyor. Beğenmiyorsanız da farklı ne yapılabilir diye düşünmek lazım.
Bu köşe yazısı 16.08.2022 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.