TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Ali Çufadar yıllar öncesinden Merkez Bankası’ndan çalışma arkadaşım. Yine aynı yerde buluştuk. İyi de oldu; Türkiye ekonomisine ilişkin tartışmalar yaparken iyimser bir arkadaşımıza ihtiyaç vardı. Böylelikle bizler de farklı bir açıdan bakabilir olduk. Ali, şu sıralarda ülke dışında, önemli bir projede görev alıyor. Oralardan tweet mesajları ile bizlere ulaşıyor. Anlaşılan biraz karamsarlaşmış. Son mesajlarında Türkiye için geniş kesimlerin fakirleşmesine ve dolayısıyla fakirleşen bir büyümenin sürdürülemeyebileceğine dikkat çekiyor.
İlk soru şu: Ücret ve maaşlar enflasyona yenik düşerken –reel gelirler düşüyorken- özel tüketim harcamaları ne ölçüde düşer ve 2022 büyümesini yüzde 2-3 tahminlerinin de aşağısına çeker? Enflasyonun iki zıt etkisi var tüketim harcamalarına. Açık ki satın alma gücü düştüğü için özel tüketim harcamaları düşecek. Daha az mal ve hizmet satın alınacak ve kalitesi daha düşük mal ve hizmetler yeğlenecek. Ancak bir yandan da fiyatları birkaç hafta sonra daha yükselecek diye şimdiden bazı mallardan daha fazla satın alınacak. Bu ikincisi elbette alım gücü fazla düşmeyenler için geçerli. Açık ki ilk etkinin ağır basması beklenir. Özellikle de haftalar geçtikçe. Özel tüketim harcamalarındaki olası bir azalışın ya da çok sınırlı artışın özellikle küçük esnafı zor duruma düşürmesi de beklenir. Hafta sonu çıkan haberlerde icra dosya sayısında son aylarda çarpıcı bir yükseliş olduğunun altı çiziliyordu. Cumhuriyet’teki habere göre Ocak ayının başı ile 19 Mart arasında 2.3 milyon yeni dosya açılmış. Geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 29’luk bir artış anlamına geliyor bu. Elbette derin bir analize ihtiyaç var –mesela geçmiş krizlerde icra dosyası sayısında bir artış olmuş mudur sorusu önemli- ama yine de “ne olmaktadır?” merakı uyandıracak bir olgu.
Peki, özel tüketim harcamalarında oluşabilecek bu olumsuz gelişmeyi yatırım harcamalarındaki artış telafi eder mi? GSYH’de payı tüketimin payının yarısından az olmasına rağmen, dalgalanma boyutu çok yüksek olduğu için, yatırım harcamaları da tüketim harcamaları kadar önemli büyüme açısından. Kredi faizleri enflasyonun çok altında. Üstelik bir de Merkez Bankası kredileri devreye giriyor şimdi. Bir ‘üstelik daha ‘ var. Şu: TÜSİAD’ın yeni Başkanı Çin’den yeteri kadar aramalı alamayan şirketler ile Rusya ve Ukrayna’dan girdi satın almakta zorlanan şirketlerin yeni tedarikçi ülke arayışlarına dikkat çekiyor. Özellikle pandemi nedeniyle ortaya çıkan yeni arayışlar bir süredir Türkiye için bir fırsat olarak değerlendiriliyor. Yatırım harcamalarını artıracak bir de bu olgu var.
Başka sorular da var. Mesela alın yatırıma ilişkin yukarıdaki soruyu. Kredi ucuz olsa da önünü göremediği istikrarsız bir ekonomide yatırımcı yatırım yapmaya hevesli olur mu? İç pazar daralıyorken (ya da yeteri kadar genişlemiyorken), yatırımcı, dış pazarın iç pazar daralmasını telafi edecek ölçüde büyüyeceğini düşünür mü? Rusya-Ukrayna savaşı uzar ve ihracatımızın yarısını yaptığımız AB ekonomileri durgunluğa girerlerse bizde yatırımlar artar mı? Ya da şu: Seçim yaklaşıyorken, enflasyon artışının hiç olmazsa bir kısmını telafi edecek şekilde ücret ve maaş artışları yapılır mı? Kur Korumalı Mevduat Sistemi’nin bütçeye getirdiği/getireceği yük, maliye politikasının gevşetilmesine ne ölçüde engel olur? Enflasyondaki gidişat tersyüz edilmedikçe, yeni ücret ve maaş artışları iç talebe ne ölçüde merhem olur? Bu sorulara bir çırpıda yanıt vermek zor.
Bu köşe yazısı 19.04.2022 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.