TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yakında görevi bırakacak. Devlet başkanlığında ikinci dönemi bitiyor. Yasal olarak yeniden seçilemiyor. Bu nedenle, bir süredir, herkes Putin'e Rusya'nın geleceğinde yeni bir görev arıyor. Öyle anlaşılıyor ki Putin de kendisine yeni bir görev arıyor. Bu arayışa ilişkin haberler medyadan eksik olmuyor. Bize kalırsa en ilginç haberlerden biri, Putin'in Gazprom şirketinin başına geçebileceği haberiydi. 4 Şubat 2008, Gazprom şirketinin 6 Haziran'da yapılacak genel kurulu için aday belirleme süresinin sonuydu. Bir liste açıklandı. Putin geçen gün açıklanan listede yoktu. Ama ilginç olan, bir şirketin yönetim kurulu başkanlığının siyasetle bu kadar birlikte anılmasıydı. Ancak biraz daha dikkatle bakarsanız, Rusya'da siyasetle enerji şirketi sahipliğinin son derece iç içe olduğunu görebilmek mümkün. Liberal SPS'nin liderlerinden Anatoly Cubais de bir başka enerji şirketinin RAS'nin (Unified Energy Systems of Russia) yönetim kurulu başkanı değil miydi? Zaten Putin'in işbaşına gelir gelmez yaptığı ilk iş neydi? Hatırlayalım lütfen. Yüzyılın başında ilk kez görevi devralan Putin, kadrosunu kurarken bir yandan devlet kademelerindeki atamaları yapmıştı, bir yandan da Gazprom şirketini yeniden örgütlemişti. Nitekim Gazprom dün esasen Rusya'nın doğalgaz tekeli iken bugün bankacılıktan medyaya kocaman bir holdinge dönüştü. Nasıl dönüştü? Açılan kamu soruşturmaları ile mallarını satmaya zorlanan dünün zenginlerinin sattıklarını toplayarak. Rusya Başbakanı Medvedev aynı zamanda Putin'in iktidar odağı Gazprom'un yönetim kurulu başkanıydı. Şimdi Medvedev kamuoyu desteği yüzde 71'lerde gezinen bir başkan adayı. Putin onu destekliyor. Bu durumda "Acaba Putin Gazprom'un başına geçer mi" diye düşünmek nedensiz değil. Bizim burada, iktidar olan yandaşlarına dağıtır. Biz öyle bilir ve de şahitlik ederiz. Dün de öyleydi. Bugün de öyle. Siyaset zenginleşmeye zemin hazırlar. Orada ise iktidara gelmenin önkoşulu bir şirkete sahip olmak galiba. Önce şirketiniz olacak, o güçle iktidara geleceksiniz ve de daha çok şirketiniz olacak. O nedenle her parti kuran aynı zamanda bir büyük şirket sahibi öncelikle. Kültürel farklılık önemli: Rusya'yı anlamaya yardımcı olacak temel tespit bu. Gelelim ikinci noktaya: Kamouyu yoklamalarına bakarsanız, Rusların yüzde 80'i Vladimir Putin'i başlarında görmek istiyor. 2004 yılında oyların yüzde 71'ini alarak ikinci kez başkan olduğunu dikkate alırsanız, ortada büyük bir başarı olduğunu görmemek mümkün değil. Gerçekten de Rusya'nın normalleşme dönemi Putin'le birlikte bir düzene kavuştu. Rus halkı kendine yeniden güvenmeye başladı. Peki, ne oldu da böyle oldu? Hatırlayacaksınız daha bu hafta "Eskiden Rusya'nın kendi dönüşüm sürecini doğru yönetip, bir sanayi oluşturmadığı için yeni yüzyılın kaybedenleri arasında olacağı düşünülürdü ama bu kriz Rusya için bir fırsat yaratıyor" dedik. Putin, Rusya'da ne yaptı da Rusya, bu yüzyılda, hâlâ, şansını muhafaza edebilenler arasında yer almaya devam ediyor. Rusya demokratikleşti, bireysel özgürlükler alanı genişledi de bizim haberimiz mi olmadı? Yoksa içe kapanıp, otokratikleştikçe büyüme oranı arttı mı? Galiba aynen öyle oldu. Yoksa demokrasi tempolu büyümeye düşman mı? Otokrasi, büyüme dostu mu? Yoksa yeni dünya düzeninde üstte kalmak için demokrasiden vazgeçmek mi gerekiyor? Bakın Rusya'ya, Venezüela'ya, belki Çin'e. Hindistan gibi olmak acaba şimdi "out" mu? Rakamlara bakarsanız, Rusya, Putin yönetimi altında, Yeltsin ve hatta Gorbaçov döneminin göreli demokrasi ortamından uzaklaştıkça başarı üzerine başarı kazandı. Rakamlar böyle gösteriyor. Dedik ya, geçen yıl büyüme oranı yüzde 8,1'di diye. Bu 2000 yılının yüzde 10'luk büyüme oranından sonra en yüksek büyüme oranı, arada geçen dönemde performans hiç fena değil. Sokaktaki Rus için Putin dönemi bir refah artışı dönemi esasen. Bu durumda ne demek lazım? Otokrasi, aynı zamanda refah artışı mı getiriyor? Müşerref Pakistan'da aynı başarıyı gösteremedi. Bu durumda, tempolu refah artışı için, bir ülkeye otokratın hem akıllı hem de iyi niyetlisi mi gerekiyor? Ama ille de otokrat mı lazım? Aslında bu dönem yukarıdaki önerme açısından son derece dikkat çekici bir dönem. Otokrasi, tek adam yönetimi, "kontrollü demokrasi" dünyanın bazı yerlerinde yüksek büyüme performansı anlamına geliyor. Rusya-Putin tek örnek değil. Venezüela-Chavez de bu dönemin ürünü değil mi? Ama aynı zamanda Pakistan-Müşerref de. Fark nerede? Rusya, büyüme performansını nasıl konsolide etti? Mesela Yeltsin döneminin mali disiplinsizliği kontrol altına mı alındı? Rus ekonomisi için sağlam bir büyüme platformu Rus bürokratları tarafından tasarlanarak mı oluşturuldu? Hayır. Petrol fiyatlarının bu yüzyılda sergilediği baş döndürücü artış, petrol üreticisi ülkelerde "kamu yararına tek adam yönetimi"ni mümkün hale getirdi. Dolayısıyla ilk sonuç açık herhalde: Sağlam doğal kaynak geliri, Venezüela ve Rusya'da "kamu yararına tek adam yönetime"ne imkân sağlayarak, fark yarattı. Peki ama bu sürdürülebilir mi? Hindistan'ın bu yüzyılda hiç mi şansı yok? Fırsat bulur bulmaz devam edeceğiz.
Bu yazı 08.02.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024