TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
“Örtük sabitimsi” döviz kuru rejiminden kastettiğim şu: Ocak ayının ilk günlerinden beri dolar kuru 13.5 liraya yakın çok dar bir aralıkta dalgalanıyor. Bu anlamda ‘sabitimsi’. Öte yandan döviz kurunun içinde dalgalandığı koridor ve o koridorun alt ve üst sınırlarının zaman içinde nasıl değişecekleri önceden ilan edilmiş değil. Bu anlamda da ‘örtük’. Bu tür rejimler, ayrıntıları önceden açıklanır ve sürdürülebilir olurlarsa önemli faydalar sağlayabiliyorlar. Birincisi, enflasyonu düşürmekte önemli bir rol oynuyorlar. İkincisi, döviz kuru sabite yakın tutularak önemli bir makroekonomik değişken hakkındaki belirsizlik ortadan kaldırılıyor. Üçüncü olarak, yurtiçi faiz hadlerinin düşük olan yurtdışı faiz hadlerine yakınsaması sağlanıyor. Ancak bu tür bir rejimin sürdürülebilirliği risk altında olmamalı. Olursa, bu yararlar ortaya çıkmadan ya da yeterince ortaya çıkmadan rejim çöker. Türkiye’deki mevcut duruma bu çerçeveden bakmakta yarar var.
Beş yıllık CDS primi şu anda 510 baz puan düzeyinde. Yaklaşık iki ay önce 620 baz puana fırlamıştı. 110 baz puan düşüş var; az değil. Ancak 510 oldukça yüksek bir risk primi ve ekonomimizde işlerin yolunda gitmediğinin ana göstergesi. Ekonominize ilişkin risk algılaması bu kadar yüksekse ve riskinizi düşürecek somut adımlar atmıyorsanız örtük sabitimsi kur rejimini sürdüremezsiniz. Elbette bu ifade, o rejimin ne zaman çökeceğini belirtmiyor; risk düşürülmezse çökeceğini söylüyor. Peki, riskimizi düşürecek somut adımlar atılıyor mu?
Yanıtı açık: Bu tür adımların atılması bir tarafa mevcut sorunlara yeni sorunlar ekleniyor. Temel sorunlardan biri, faizlerin enflasyonun çok altında tutulması. Bu durumda dolarizasyon artıyor. Hazine giderek daha fazla döviz cinsinden borçlanıyor (dolarizasyon). Vatandaşlar dövize yöneliyor (dolarizasyon). Kur sıçrıyor. Buna son vermek için uygulamaya sokulan kur korumalı mevduat da dolarizasyonu yükseltiyor. Kur garantisi verildiğine göre, bu mevduatın hepsini dolar cinsinden mevduat olarak düşünmek gerekiyor. Dolarizasyonun giderek yükseldiği bir ekonomide, döviz kurunun dar bir koridor içinde kalmasını sağlamak mümkün değil. Zira ülkenin parasına güvenin azaldığının temel göstergelerinden biridir dolarizasyonun artması.
İkincisi, enflasyonla mücadele edilmiyor. Bir yandan yapılan çok yüksek zamlar, diğer yandan döviz kurunun kısa sürede 8 liradan 13.5 liraya çıkması Ocak ayında enflasyonun yüzde 50’ye çıkmasına neden oldu. Uluslararası piyasalarda emtia fiyatlarının artması da dikkate alınır, kur artışının ve zamların etkilerinin bir süre daha devam edeceği düşünülürse, enflasyonun önümüzdeki birkaç ay daha da yükseleceği ortaya çıkar. Döviz kurunu sabit tutmaya çalışmak (ve bir de enflasyonla mücadele mangaları kurmak) dışında enflasyonu düşürmek için bir şey yapılmıyor. Döviz kuru rejiminin sürdürülebilir olmadığı da ortada.
Üçüncüsü, giderek daha fazla TCMB kaynakları kullanılıyor. TCMB’nin bir gecede önemli miktarda kâr yazdığını öğrendik. Bu Hazine’ye gitti. TCMB’nin yeni yatırım kredileri açması bekleniyor. Kredi Garanti Fonu tekrar devreye giriyor. Bunların hepsi parasal genişleme demek. Elbette her parasal genişleme enflasyonu artırmaz. Para talebi kadar piyasaya para çıkıyorsa mevcut enflasyon yükselmez. Oysa yukarıda belirttim: Dolarizasyon yükseliyor. Bu yerli para talebinin artmadığı ya da yeteri kadar artmadığı anlamına geliyor. Bunlar da mevcut kur rejiminin altına dinamit koyma potansiyeli taşıyan gelişmeler. Dördüncüsü, birbirini izleyen ana kimi zaman bir öncekini değiştiren ekonomik kararlar, ekonomi yönetiminin bütüncül bir bakış açısından uzak olduğunu gösteriyor. Bu durumda, nerde bir sorun çıkarsa o sorunu çözmek için alınan kararlar başka alanlarda sorunlar yaratabiliyor.
Sonuç yerine birkaç rakam: Enflasyon %50 (60’a çıkabilir), politika faizi %14, kur korumalı mevduat faizi %17, yılbaşından bu yana dolar kuru artışı %1.23 (yıllık olarak %10.3) ve CDS 510 baz puan. Tutarlı mı bu değerler? Bir dengeyi yansıtıyorlar mı? Tutarlı olmadıkları ve bir dengeyi yansıtmadıkları ortada. Demek ki ileride bazıları değişecek ve kalanı ile tutarlı bir düzeye gelecek. Bakalım, hangisi/hangileri?
Bu köşe yazısı 15.02.2022 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.