TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Yeni tüketici fiyat endeksi 2003’ten bu yana yayınlanıyor. O tarihten bu yana gözlenen en yüksek aylık tüketici enflasyonu Aralık ayında gerçekleşti: %13,6. Uzun bir süre on iki aylık enflasyon oranımız %8’ler civarındaydı ve dolayısıyla Aralık ayındaki bir aylık enflasyonun altındaydı. 1969-2003 arasında açıklanan tüketici fiyat endeksini de işin içine katarak başka bir karşılaştırma yapayım. Şubat 1969’dan bu yana gözlenen en yüksek beşinci aylık enflasyon oranı oldu Aralık ayındaki enflasyon. Ocak 1996’dan beri de en yüksek aylık enflasyon gerçekleşti. Böylelikle 2021 yılını % 36,1 oranında bir yıllık enflasyon ile kapattık. Bu da Eylül 2002’den bu yana en yüksek yıllık enflasyon oranı. Bir de çok yüksek çıkan üretici enflasyonu var: %79,9 yıllık olarak.
Büyük ihtimalle önümüzdeki birkaç ay daha yüksek tüketici enflasyonu ile karşılaşacağız. Birkaç nedenle. Birincisi, Kasım başından Aralık sonuna kadar dolar kuru %41 oranında yükseldi. %10’luk bir kur artışının enflasyona etkisi %35 civarında son yapılan çalışmalara göre. Enflasyon ve kur artışı yüksek düzeylerde iken bu katsayı daha fazla oluyor. Mesela 1990’larda böyleydi. Dolayısıyla %10’luk bir kur artışının enflasyona etkisinin % 35’in üzerine çıkması beklenir mevcut koşullarda. Şu anlama geliyor. İki ayda %40 artan dolar kurunun enflasyonu 15-20 puan artırması mümkün. Bunun bir kısmı muhtemelen fiyatlara yansıdı. Ama hala enflasyonu artıracak bir etki mevcut. Muhtemelen yeni yıl zamları ile geriye kalan kur etkisi fiyatlara yansıtılacak.
İkinci neden elbette Aralık sonunda yapılan zamlar. Özellikle doğalgaza, elektriğe ve petrol ürünlerine yapılan yüklü zamların enflasyonu artıracağı açık. Mesela taşıma fiyatları yükselecek. O taşınan mallara yansıyacak. O malları girdi olarak kullananlar, fiyat artışlarını ürettikleri mallara yansıtacaklar falan. Hemen 1 Ocakta olacak değil bu ayarlamalar. Üçüncü neden %80’e ulaşan üretici fiyat artışları. Bir kısmı elbette tüketim mallarının fiyatlarına yansıyacak. Dördüncü olarak da dünyada enflasyon yükseliyor. İthal ettiğimiz malların fiyatları artıyor. Bunun da enflasyonist etkisi var. Son olarak da kurun dengeye gelmemiş olmasının enflasyon üzerinde yarattığı yukarıya doğru risk var. Mesela bir önceki pazartesinden bu yazıyı yazdığım bu yılın ilk pazartesine kadar geçen bir haftada dolar kuru %18 arttı. Son günlerdeki eğilimin devam etmesi halinde enflasyonun yükseleceği açık.
Bunca rakamı yılın ilk günlerinden içinizi karartmak için yazmadım. Bunlar birer olgu ve olgularla kavga edilmez. Bu olgular şunu söylüyor bize: Türkiye’nin enflasyonu tek haneye indirecek bir ekonomik programa ihtiyacı var. Sadece para programından söz etmiyorum; enflasyonla topyekûn mücadele kast ettiğim. İşin para politikası kısmı elbette önemli. Para otoritesi en azından şu olguyu dikkate alarak işe başlayabilir. Dolar kuru 2 Ocak 2021 – 31 Aralık 2021 arasında %79,7 arttı. Rekabetçi kur söylemi ve uygulaması bu artışın arkasındaki ana neden. Aynı dönemde üretici fiyatları %79,9 oranında yükseldi. Küsuratı bir tarafa bırakayım. İki artış birbirine eşit. Kaldı mı rekabetçi kur? Kur artışı gelen ile rekabet avantajı fiyat artışı (maliyet artışı) ile tamamen gitmiş.
Bu köşe yazısı 04.01.2022 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.