TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Yükselen piyasa ekonomilerinin dikkatli olması gereken bir ortamdayız. Özellikle oluşabilecek enflasyonist baskılar ve risk alma iştahında olası azalma nedenleriyle.
Tüm dünyada enerji fiyatları yükseliyor. Çoğu emtianın fiyatı da. Gelişmiş ülkelerde –geçici olduğu belirtilse de- enflasyon uzun yıllardır görülmemiş düzeylerde seyrediyor. Uluslararası finansal piyasalar açısından önemli büyük gelişmiş ülke merkez bankalarından parasal sıkılaştırma hamleleri bekleniyor. Böyle bir ortam, herhangi bir yükselen piyasa ekonomisinin dikkatli olması gereken bir ortam. Özellikle oluşabilecek enflasyonist baskılar ve risk alma iştahında olası bir azalma nedenleriyle. Hele bir ülkenin şirketlerinin döviz cinsinden borçları döviz cinsinden alacaklarına kıyasla çok yüksekse. Risk alma iştahındaki azalma, böyle bir ülkede döviz kuruna yukarıya doğru baskı yapıp enflasyonu bir de bu nedenle yükseltir çünkü.
TCMB, 23 Eylül’de Para Politikası Kurulu (PPK) kararı ile politika faizini yüzde 19’dan yüzde 18’e indirdi. Böyle bir faiz indirimine gidildiğine göre, beklenen, mevduat, tahvil ve kredi faizlerinin düşmesiydi. Döviz kurunda muhtemelen ölçülü bir artış göze alınmıştı ya da zaten böyle bir artış -cari işlemler açığını azaltır sanıldığı için- isteniyordu. Öyle ya, sonuçta bürokratların (PPK üyeleri) belirlediği faizin ekonomik açıdan bir anlam teşkil etmesi için tüketim, yatırım, ithalat ve ihracat kararlarını etkilemesi gerekiyor. Bunun yolu da bürokratların belirlediği faizin -politika faizinin- tüketim, yatırım, ithalat ve ihracat kararlarını etkileyecek faizleri etkilemesinden geçiyor.
Oysa ‘bürokrat faizinin’ düşürülmesi, bu kararı alanların beklediği etkilerin tam tersini yarattı. O tarihten bu yana faizler yükseldi, döviz kuru ise gökyüzüne doğru hareketlendi. Rakamlarla durum şöyle: 22 Eylül akşamı yarısı dolar yarısı avrodan oluşan döviz sepeti 9.39 lira idi. Bu yazının yazıldığı 20 Ekim öğle saatlerinde döviz sepetinin değeri 10.09 liraya sıçramıştı. Bir ayda yüzde 7.5’lik bir kur artışı; az buz değil. On yıl vadeli gösterge tahvilin faizi 22 Eylül akşamı yüzde 17.74 idi. Şimdi yüzde 20.02. Farklı bir ifadeyle, 2.26 puanlık bir yükseliş var uzun vadeli faizde. Beş yıl vadeli gösterge tahvilin faizindeki artış ise 2 puana yakın. Yani, bürokrat faizi 1 puan düşüyor ama piyasa faizi 2 puan yükseliyor! Kredi ve mevduat faizi bilgileri geriden geliyor. En son iki hafta öncesinin verileri var ve piyasalardaki son kötüleşmeyi yansıtmıyor bu veriler. Buna rağmen tüketici kredisi faizinde de düşüş yok. Tersine sınırlı bir artış var. Ticari kredi faizlerinde ise sınırlı bir azalma söz konusu. Ama Türkiye’nin risk primi tam 75 baz puan arttı bu dönemde. Sanırım, kur yükselişi ile birlikte ele alındığında, çok sınırlı kredi faizi düşüşünün (o da iki hafta öncesi verisi) bu ortamda yatırımları artırmasını bekleyen yoktur.
Ha, unutmadan: Bu yazının gazetemizde yer alacağı gün (21 Ekim) yeni bir PPK toplantısı var.
Bu köşe yazısı 21.10.2021 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024