TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Hazinenin yurtiçinden döviz cinsinden borçlandığı miktarı giderek artırmasının sakıncalarına işaret eden çok sayıda yazı yer aldı bu köşede. 2001’in üçüncü çeyreğinde döviz cinsinden borcun kamunun toplam borcu içindeki payı %56 düzeyindeydi. Sonra giderek düştü ve 2010 ortalarında %26,6 oldu. Ne yazık ki tekrar yükseldi ve şimdilerde %57 düzeyinde. Bu, açık ki, faiz ve borç geri ödemelerinin ve dolayısıyla bütçenin kur artışlarından olumsuz etkilenmesine yol açıyor.
Peki, döviz cinsinden borçlanma her koşulda kötü müdür? Çoğunlukla olduğu gibi bu konu da siyah-beyaz gibi değil. Öyle dönemler olur ki döviz cinsinden borçlanmayı tercih edebilirsiniz. Mesela bozuk bir ekonomiyi düzeltmek için ciddi bir program uygulamaya başlamışsınızdır. Ancak, programın ne denli kararlılıkla uygulanacağına, sürdürülebilir olup olmayacağına dair başlangıçta şüpheler vardır. Dolayısıyla, kendi paranız cinsinden borçlanmakta hem miktar hem de maliyet açısından zorluklarla karşılaşırsınız. Bu durumda döviz cinsinden borçlanmak avantajlı olabilir. Zira bozuk ekonomi nedeniyle aşırı değersiz olan paranızın, uygulanan ciddi program nedeniyle aşırı değersizliği yakında ortadan kalkacak ve aldığınız borcun yerli para cinsinden maliyeti azalacaktır. Bir nevi köprü kredisi gibi kullanırsınız döviz cinsinden mali araçları.
Peki, bankalarınızda çok fazla döviz cinsinden mevduat ve borç var ve onlar döviz cinsinden kredi açmakta zorlanıyorlar diye, bankalarda açık döviz pozisyonu oluşmasını engellemek üzere Hazine olarak döviz cinsinden bankalardan borçlanır mısınız? Yani, onların açık pozisyonlarını Hazine’nin açık pozisyonu haline dönüştürür müsünüz? Bazı arkadaşlarımız bu soruya ‘evet’ şeklinde yanıt veriyorlar.
Ben bu soru yerine şunu sormayı tercih ederim: Yerli para yerine yabancı para cinsinden tasarruf yapmayı özendiren (mevduat dolarizasyonuna yol açan) ve dolayısıyla bankalarda yüklü miktarda döviz mevduatının oluşması ile sonuçlanan ekonomi politikası neden uygulandı? Peki, her banka için geçerli olmasa da, döviz mevduatının öneminin bilançolarında giderek arttığı bankalar buna neden göz yumdular? Hadi bu sorular geçmişe ilişkin. Peki, aynı politikalar devam ediyorsa? Dolarizasyonu özendiren politikalar sürdükçe, Hazine’nin açık pozisyonu üstlenmesi sürdürülebilir değil ki. Asıl sorun burada…
Bu köşe yazısı 27.05.2021 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024