TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Uluslararası kıstaslar açısından yüksek bir enflasyon hüküm sürüyor ülkemizde. Sadece Kasım ayında gerçekleşen %14 düzeyi yüksek değil. Çoğu kesimin hiç sesini çıkarıp eleştirmediği ve yıllarca etrafında dalgalandığı yüksek 8 düzeyi de yüksekti. Bunu hak etmiyoruz.
Hak etmiyoruz çünkü enflasyon bir bela. Özellikle gelirlerini enflasyondan koruyamayan kesimleri zor durumda bırakıyor. Bu kesimler de ezici çoğunlukla düşük gelirli kesimler. Açık ki, enflasyon gelir dağılımını bozuyor. Ayrıca, enflasyon, ekonominin çeşitli alanlarında istikrarsızlık olduğunu yansıtan bir ayna. Mesela çok yüksek kredi artışı, mesela faizin suni olarak düşük tutulması, mesela verimsizlik gibi. Bunlar sadece enflasyon değil başka sorunlar da doğruyorlar. İlk akla geleni finansal istikrarsızlık ve düşük bir sürdürülebilir büyüme oranı.
Bu tür istikrarı bozucu ve enflasyonu yükseltici ekonomi politikalarından vazgeçilmeyince eninde sonunda faiz haddini yükseltmek gerekiyor. Zira bu politikaların suni bir şekilde şişirdiği yurtiçi talebi makul bir düzeye indirmeden enflasyonla mücadele olmuyor. Ama söz konusu politikalar bir dolu alanda istikrarsızlık yarattıkları için tek başına faiz artırmak kalıcı bir çözüm sunmuyor; sadece sorunlar halının altına süpürülmüş olunuyor.
En azından döviz rezervlerinin nasıl eridiğini bilmeliyiz. Keza gelir ve borç garantilerinin bütçeye en olumsuz koşullarda getirebileceği yükü de. Ve yine keza geri dönmeyen kredi sorunun ne düzeyde olduğunu. Daha sonra bunların doğurabileceği risklerin nasıl azaltılabileceğine ilişkin bir plan gerekiyor. Döviz cinsinden yurtiçinde borçlanılmamalı. Mega projeler yerine işsizlere daha çok destek verilmeli. Kısaca bir istikrar programı gerekiyor. Yetmez: İstenildiği zaman görevden alınan bir başkan ile merkez bankası bağımsızlığı uyuşmuyor. Verimliliği artırıcı yatırımların yolu da adil bir hukuk sisteminden ve demokrasiden geçiyor.
Bunlar için doyurucu adımlar atılacağına dair pek bir işaret yok. Bu eksikliği dile getirmek yerine yükselen enflasyon karşısında elinden gelen tek şeyi (faiz artışı) yapan Merkez Bankası’na lira değerleniyor diye eleştiriler geliyor. Zira o eleştirileri yapanlar gayet iyi biliyorlar ki, kur o kadar sıçramasaydı Merkez Bankası’na faiz artırımı için yol verilmezdi. Özde mesele enflasyon değil de kur olunca, yüksek enflasyon için suskun kalanlar kuru da çok düşürmeyin diyebiliyorlar.
Bu köşe yazısı 29.12.2020 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024