TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Kasım ayındaki anket sonuçlarına göre on iki ay ilerisine beklenen enflasyon oranı %10,8. Bu beklentiler oluşturulduğunda son dört aylık dönemde enflasyon hep %12’nin altındaydı. Oysa belenen enflasyonu etkileyecek gelişmeler yaşandı. Kasım enflasyonu yüzde 14 olarak duyuruldu. Dolayısıyla, bu ‘beklenmedik’ artışın enflasyon bekleyişlerine bir ölçüde de olumsuz olsa yansıması beklenir. Öte yandan, enflasyondaki bu ‘sürprizden’ önce, TCMB’nin faiz artırması ve aktif rasyosunun kaldırılacağının açıklanması, beklentileri bir miktar olumlu etkileyebilir. Bir de unutulmaması gereken şu nokta var: Beklenen enflasyonun hep ‘iyimser’ kaldığı yönünde araştırma bulguları mevcut.
Bu girizgâh, yaklaşan Para Politikası Kurulu (PPK) kararına ilişkin. Ne yazık ki henüz kapsamlı bir ekonomi programı ve hukuk reformu açıklanmadı. Bu koşullar altında TCMB’nin işi zor. Zira bir yandan içinden bulunduğumuz sorunları sadece para politikasına dayanarak çözmek mümkün değil. Öte yandan, son PPK toplantısında %15’e yükseltilen politika faizi, girişte özetlediğim gelişmeler ve olası beklenti değişiklikleri çerçevesinde -bu eylemsizlik ortamında- düşük kalıyor.
Şöyle düşünün: Bir yıl ilerisine beklenen enflasyon %12’ye yükselsin. Şu anda Türkiye’nin risk primi %3,5 (CDS: 350 baz puan). Bu ikisini toplarsanız %15,5’e ulaşıyorsunuz. Ancak, Türkiye’ye ilişkin risk algısını artıracak olası gelişmeler kapıda bekliyor. Bu durumda politika faizinin en azından %16 gibi bir düzeye yükseltilmesi makul olur.
Bu kötünün iyisi. Oysa hem sözü edilen hukuk reformu yapılsa ve uygulamada ilk sonuçları görülse hem de yaramıza merhem olacak bir ekonomik program açıklansa, Türkiye’nin risk priminin %2’ye doğru yönlenmesi, zamanla bu düzeyin de altına inmesi mümkün. Ayrıca beklenen enflasyonun düşeceği de nerdeyse kesin. O koşullar oluşsa, değil faizi artırmak, şu andaki politika faizi bile yüksek kalır; enflasyondaki düşüş belirginleştikçe faizi düşürmek gerekir.
Gelecek PPK toplantısında şu bilmeceyi çözmek zorunda TCMB: a) Yeni bir program açıklanmazsa ve faizi değiştirmezse enflasyon nasıl bir yol izler? b) Yeni bir program açıklanmazsa, faizi ne kadar yükseltmek zorunda? Bu yükseliş enflasyonun önünü keser mi? c) Yeni ve yaraya merhem olacak bir program açıklanırsa, faizi neden yükseltmediğini güvenilir ve ikna edici bir şekilde nasıl anlatır? d) Anlatamama ihtimalini yüksek görüyorsa, faizi ne kadar artırmalı ve bunu (aslında işler yolundayken neden faiz artırdığını) nasıl açıklamalı?
Bu köşe yazısı 08.12.2020 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024