TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Cumartesi gününden bu yazının yazıldığı pazartesi öğleden sonrasına kadar yaşananlar liranın değeri üzerinde olumlu etki yaptı ve döviz kuru düştü. Yeni Merkez Bankası Başkanı’nın yaptığı gerçek bir “merkez bankacı” açıklaması –elbette fiyat istikrarına vurgu yapması- bu gelişmede önemli bir rol oynadı. Anlaşılan, piyasa oyuncuları önümüzdeki hafta yapılacak toplantıda Merkez Bankası’nın belirgin bir faiz artırımına gitmesini bekliyorlar.
Peki, faiz artırımı ekonomimizin içinde bulunduğu duruma çare mi? Ya da şöyle sorayım; yanıtı da soruda saklı olsun: Tek başına faiz artırımı çare mi? Bu köşeyi takip edenler bu soruya yanıtımın “hayır” olduğunu biliyorlar.
İçinde bulunduğumuz sorunlar sadece para politikası ile çözülebilecek sorunlar değil. Çözüm imkânsız değil elbette. Çok zor da değil. Uygulanması gereken ekonomik programa ilişkin daha önce sunduğum listeyi tekrarlamama gerek yok. Ama para politikasına ilişkin kısmını tekrar ele alayım; yaşadıklarımız o reçetede para politikasına ilişkin belirtilenlerin ne kadar da haklı olduğunu gösterdi zira. Yok, yeni bir şey keşfetmiş falan değildim; bu gök kubbenin altında yıllardır bilinen bir gerçeği dile getiriyordum. Para politikasından beklenen sonuçları alabilmeniz için, kararların bağımız bir şekilde fiyat istikrarı temel amacına uygun biçimde alındığına dair toplumda kuvvetli bir kanaat oluşturmalısınız. Bunun için sağlanması gereken önemli bir koşul var: Merkez Bankası bağımsız olmalı. “Valla billah bağımsızız” denilerek bağımsız olunmaz. Bakın 28 Ekim 2020 tarihli Anadolu Ajansı haberi, TCMB Başkanı’nın tanıtım toplantısındaki sözlerini nasıl aktarıyor: “Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığı var… Araç bağımsızlığını serbest bir şekilde kullanabiliyoruz… Kararlarımızı tereddütsüz bir şekilde almaya devam edeceğiz.” Bu sözlerden birkaç gün sonra TCMB Başkanı görevden alındı.
Oysa şunu biliyoruz: Bir merkez bankasının bağımsız olması için sağlanması gereken birkaç önemli koşul var: 1) Yasasında belirtilen araçları, hedefi doğrultusunda kullanmakta özgür olacak. 2) Hazine’ye kredi vermeyecek. 3) Başkanı ve başkan yardımcıları ancak olağanüstü koşullarda (mesela yolsuzluk) görevden alınabilecekler. Görev süreleri kısa olmayacak ve atanmaları birkaç imzayla gerçekleşecek. 2001’de yapılan değişikliklerle TCMB bağımsız olmuştu. Ne var ki Temmuz 2018’deki iki KHK ile TCMB yöneticilerinin görevden alınmaları son derece kolay bir hale getirildi. Keza göreve atanma biçimleri ve atanmak için sağlamaları gereken koşullar değiştirildi. Kıssadan hisse şu: İçinde bulunduğumuz ekonomik durumdan çıkmak için para politikası alanında öncelikle yapılması gereken, TCMB yasasının 2001 Mayıs’ındaki haline döndürülmesidir. İkincisi, en yetkili ağızlardan enflasyonla mücadelenin yaşamsal olduğu açıklanmalıdır. Bunlar yapılırsa, zaten lira bu çok değersiz halinden yüksek bir faiz artışına gerek kalmadan kurtulur. Faiz artışıyla birlikte bu süreç daha hızlanır. Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha saygıyla ve minnetle anıyorum.
Bu köşe yazısı 10.11.2020 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024