Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Tüketici kendini iyi hissetmeyince büyüme yavaşlar

    Güven Sak, Dr.18 Aralık 2007 - Okunma Sayısı: 1207

     

    Yok söyleyince olmuyor. İlle de fiilen olmasını beklemek gerekiyor. Nitekim işte oluyor. Rakamlar ortada. Bugün Türkiye'nin önündeki en büyük tehlike büyüme sürecinin hız kesmesidir. Türkiye'de önümüzdeki dönemde en çok korkmamız gereken hadise yurtiçine fon girişlerinde bir ani duruş kaynaklı "ani ölüm" ihtimali olmamalıdır. En çok korkmamız gereken hadise bir "yavaş ölüm" ihtimali olmalıdır. Son büyüme rakamları bu hadiseden korkmamız gerektiğini göstermektedir.

    Büyümedeki yavaşlamanın temel nedeni, istikrar hissinin kuvvet kaybetmesidir. İstikrar hissinin kuvvet kaybetmesi demek tüketicinin kendini iyi hissetmemesidir. Tüketici kendini güvende hissetmezse bunu tüketim rakamlarında herkese hissettirir. Tüketim rakamlarında aşağıya doğru hareket ise memleketin büyüme oranlarını etkiler. Son dönemde memleketimizde yaygınlaşan hal, tüketici davranışlarındaki değişiklik ile yakından alakalı görünmektedir. Bakın derdimiz nedir? TC Merkez Bankası ile Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) yaptığı Tüketici Eğilim Anketi'ne arada sırada bakıyor musunuz? Biraz daha dikkatle bakın lütfen. Ankete katılanlara soruyorlar, mesela: "Geçen 3 aylık döneme göre, Türkiye'nin şu andaki genel ekonomik durumunu nasıl görüyorsunuz?" diye. Önünüzde 6 adet seçenek bulunuyor: "Çok daha iyi", "Biraz daha iyi", "Aynı", "Biraz daha kötü", "Çok daha kötü", "Fikrim yok". Tablodan da görüldüğü gibi Nisan 2005'ten itibaren iyimser olanların oranı kötümser olanların oranının altına düşmüştür. Hâlâ da öyledir. Dikkatinizi çekelim, ortada memleketin genel ekonomik durumuna "Çok daha kötü" diyen bir kesim yoktur. Ancak "Biraz daha kötü" diyenlerin oranı ile "Biraz daha iyi" diyenlerin oranı arasındaki fark yüzde 10'un üzerindedir. Bu ilk gözlemdir. Yoksa "yavaş ölüm" hali böyle bir hal midir?

    Rakamlar bir ikinci gözleme daha imkân vermektedir: "Geçen 3 aylık döneme göre, Türkiye'nin şu andaki genel ekonomik durumunu nasıl görüyorsunuz" sorusuna cevapları büyüklük sırasına koyduğumuzda, anketin başladığı Aralık 2003'ten Nisan 2005'e kadar birincilik "Aynı", ikincilik, "Biraz daha iyi", üçüncülük ise "Biraz daha kötü" diyenlerdedir. Nisan 2005'ten şimdiye kadar ise üçüncü ile ikinci yer değiştirmişlerdir. Belki de "yavaş ölüm" hali böyle bir haldir. Derinden derine ve sürekli olarak azalmayan bir mutsuzluk hissi yaygınlık kazanmaktadır. En azından anket rakamları, biraz daha ayrıntılı bakıldığında, böyle göstermektedir.

    Zayıf da olsa bir üçüncü gözlemi daha dillendirmekte fayda vardır. Temmuz 2007 seçimleri sonrasında iyimser olanlar artmışken, en son açıklanan Ekim 2007 anketinde eğilim eski haline dönmeye başlamış gibi görünmektedir. Bu durum, eğer böyle devam ederse, ileride, son derece güçlü seçim sonuçlarının, iktisat politikası tasarımı konusunda, bir saman alevi gibi heba edildiğine delil olarak kullanılabilir. Dikkatle izlenmesi gereken bu eğilim "istikrar hissinin kuvvet kaybetmesi" ile yakından alakalı durmaktadır. Gün gün, ay ay, memleket ekonomisinin ahvali hakkında "Biraz daha kötü" diyenlerin oranının artıyor olması hayra alamet kabul edilmemelidir.

    İstikrar hissinin kuvvetlenmesi, Türkiye gibi, esas olarak, iç talebe dayalı olarak büyüyen bir ekonomi için önemlidir. Buradan iki tespit yapmak mümkündür: Birincisi, Türkiye öyle bazılarının arada bir ezbere altını çizdiği gibi 2001 krizinden ihracata dayalı büyüme hamlesi yaratmış bir ülke değildir. İhracata dayalı büyüyen ülke olmak demek, yüzde 30'lara varan tasarruf oranı ile ihraç edilebilir bir fazla yaratan ülke olmak demektir. Türkiye öyle bir ülke değildir. Türkiye, iç talebin iktisadi büyüme için önem taşıdığı bir ülkedir. İkincisi, 2001 krizi sonrasında özel tüketim ve de tüketici eğilimleri büyüme süreci açısından belirleyici hale gelmiştir. Türkiye, 2001 krizi sonrasında tekrar büyümeye istikrar hissinin kuvvetlenmesi ile birlikte başlamıştır. İstikrar hissinin kuvvetlenmesi, Türkiye ekonomisinin normalleşmesi demektir. Son dönemde güç kaybeden, tam da bu dinamiktir.

    Peki, istikrar hissinin kuvvet kaybetmesi nedendir? Buna bugünkü uluslararası bankacılık krizinin öncü sarsıntılarından başlayarak, memleketimizdeki hızlı siyasi değişim sürecine kadar bir dizi cevap verilebilir. Bunların hepsi de doğrudur. Ancak onların tümü iktisat politikası alanının dışındadır ve de veridir. Kökleri ya iktisadın dışındadır ya da yurtdışındadır. Önem taşıyan nokta: Türkiye'nin olası şoklara hazırlıklılığı konusunda soru işaretlerinin yaygınlaşması ve yapabileceklerimizin sınırı konusunda bir inanç eksikliğinin varlığıdır. Bizim uzunca bir süredir, "Bize bir hikâye lazım" dediğimiz hadise işte tam da budur. Büyümedeki yavaşlamaya bu gözle bakılmasında sayısız fayda vardır. Başbakanımız rakamlara bakarak TİSK Genel Kurulu'nda "Sendeledik" demişti. Kıssadan hisse şudur: Bu "sendeleme" anlık bir gelişme değildir, hikâyesi yaklaşık 2 yıllıktır.

    Önce ODTÜ İktisat'ta okurken tanıştığımız, sonraları ise zaman zaman birlikte çalıştığımız değerli dostumuz Emin Öztürk'ü geçen hafta sonu son derece zamansız kaybettik. Her ölüm erkendir ama bu bize çok erken geldi. Keşke İstanbul'a hiç gitmeseydi, keşke son yıllarda daha sık görüşebilseydik. Hayat devam ettikçe keşkeler neden hep artıyor? Sohbet etmeyi arayacağız. Nur içinde yatsın.

     

    Genel Ekonomik Durum Değerlendirmesi (%)

    İyimser Aynı Kötümser
    Ara.03 42,6 40,5 14,5
    Haz.04 34,6 40,7 21,6
    Ara.04 30,3 42,8 23,5
    Haz.05 21,3 40,2 33,2
    Ara.05 23,6 35,5 34,5
    Haz.06 16,7 29,1 47,3
    Ara.06 17,8 31,3 43,3
    Haz.07 17,7 31 41,8
    Tem.07 21,2 34,4 37,7
    Ağu.07 24,2 35,1 32,6
    Eyl.07 23 35,4 32,8
    Eki.07 21,7 34,5 35,9

    Kaynak: TCMB

     

    Bu köşe yazısı 18.12.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır