TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bugünlerde iktisat dünyasında moda, Alan Greenspan. Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) geçenlerde emekli olan 19 yıllık başkanı yeni kitabı ile gündemde. Bilmem dikkatinizi çekiyor mu, yine her yerde resimleri ve demeçleri var. Kitap Amerikan bireysel gayrimenkul kredileri piyasasındaki sıkıntı ve buradan kaynaklanan bankacılık krizi ile doğrudan alakalı değil ama öyleymiş gibi de aynı zamanda. Müsaadenizle bugün okumakta olduğumuz bu kitaptan taze izlenimlerimizi sizlerle paylaşalım.
Kitabın adı da aslında iki manalı seçilmiş. Hayat işte böyle, pazarlama son derece önemli: "The Age of Turbulence: Adventures in a New World" (Çalkantılar Çağı: Yeni bir Dünyada Maceralar". Doğrusu ya, biz en çok Schumpeter'in "yaratıcı yıkım" kavramına örnek olarak telgrafın gelişimini anlatmasını sevdik. Kendi hayat hikayesi içerisinde, telgraf endüstrisinin nasıl değiştiğini pek güzel hikaye ediyor Greenspan. 1926 doğumlu olan Greenspan izlediği kovboy filmlerinde kendisini en çok etkileyenin, en büyük kahramanının hep telgraf operatörü olduğunu söylüyor. Öyle silah çekenleri değil, iki metal parçasını birbirine vurarak, kilometrelerce öteye mesaj iletip, hayat kurtaranlardan nasıl etkilendiğini ballandıra ballandıra anlatıyor. Telgraf, 1860'larda etrafı sarıyor, atlı posta'nın (pony express) yerini alıyor. Atlı posta endüstrisini vuruyor. 1930'lu yıllarda Greenspan dört yaşındayken, telgraf endüstrisi tam tepe noktasında bulunuyor. Greenspan, mors alfabesini erken yaşlarda oyun oynarken öğreniyor. Kovboy filmi anısı hafızasında hep canlı kalıyor. Ama sonra önce tele-daktilolar çıkıyor. Mors alfabesi bilmek, iş bulmakta avantaj sağlamıyor. Mesajlar ingilizce metin olarak iletilebiliyor uzak mesafelere. İşin büyüsü de kayboluyor çocuklar için. Sonra 1950'lerde etrafı telefonlar sarıyor. Telgraf haberleşmede ağırlığını kaybediyor. Şimdilerde neler olduğunu zaten biliyoruz.
Her değişim çalkantı getirir
Tek değişen, haberleşme piyasası da olmuyor. 1950'lerde paketlenmiş gıda ürünleri etrafı sarmaya başlıyor. Bakkalların yerini süpermarketlerin almaya başlaması o zamana rastlıyor. Bu yalnızca hızlı tüketim malları pazarını değil, her şeyi değiştiriyor. Çelik talebi de etkileniyor, alimünyum talebi de. Greenspan bu değişimlerin tamamını profesyonel bir iktisatçı olarak yaşıyor. Buradaki değişimi farkederek, analizlerine ekleyerek para kazanıyor. Değişim, 1860'larda da, 1950'lerde de oluyor.Her değişim, bir dizi çalkantı getiriyor.
Tamamiyle otobiyografik olan kitap, esasen, iki büyük parçadan oluşuyor. İlk yarıda Greenspan dünü anlatıyor. Bir iktisatçı olarak, ekonominin işleyiş biçimini aşama aşama nasıl öğrendiğini hikaye ediyor. İkinci bölümde ise, bu öğrendiklerinden çıkardığı dersleri anlatıyor. İşte bakın bu ikinci bölüm ayrıntılı güncel değerlendirmeleri de içeriyor. Okudukça, ekonomi hakkında daha berrak bir fikir ediniyorsunuz. Alan Greenspan'i de daha yakından tanıyorsunuz. Kitabın ikinci bölümü etrafta epey yankı uyandırdı. Biz müsaadenizle ilk bölüme ağırlık verelim bugün. Çünkü ancak o bölümü okuduk.
Size Greenspan hakkında bu satırların yazarının edindiği dört yeni malumat parçası bugünlük: Birincisi, biz onu parasal konularla ilgili bir kurumu yaklaşık yirmi yıl yönetmiş biri olarak tanıyoruz ama o aslında reel ekonomi üzerindeki çalışmaları ile ön plana çıkmış bir profesyonel iktisatçıymış. Bir makro iktisatçı değil, mikro iktisatçıymış. Üstelik mikrodan makroya gitmekte de hep pek zorlanırmış. Bu ilk malumat kırıntısı. Greenspan çalışma hayatına reel sektörle ilgili bir düşünce kuruluşunda araştırmacı olarak başlıyor.
Ekononin işleyişini öğrendiği yıllar
1948-1953 arasında National Industrial Conference Board'da Amerikan ekonomisinin nasıl işlediğini öğrenmeye başlıyor. (Size bir ara bu kuruluşu, 1913'e uzanan bu think tank'i de tanıtalım, unutturmazsanız. Bizce önemli.) Özellikle çelik endüstrisi üzerinde çalışıyor. Çelik endüstrisi ile tahminler üretmek başlıca işi. O vakit demir çelik sanayii Amerikan ekonomisinin önemli bir parçası. Burada edindiği tecrübe ile 1953'ten itibaren Townsend-Greespan danışmanlık firmasında çalışmaya başlıyor. Ne mi yapıyor? Şirket yöneticilerine ekonomik tahmin satıyor. Ekonominin nasıl işlediğini işte o zamanlarda öğreniyor.
İkincisi, onun, öngörü modellerine düşkün bir ekonometri hayranı olduğunu hiç duymuş muydunuz? New York Üniversitesi'nde, Dünya Bankası eski başkanı Paul Wolfowitz'in babası Jacob Wolfowitz'den, matematiksel istatistik dersi alırken, hayatının konusunu bulduğuna karar veriyor. Yeni yeni gelişmekte olan ekonometri ile en başında, 1951 yılında, tanışıyor. Ekonometrik modeler kurarak hayatını kazanmaya başlıyor. Ama tahminin kalitesinin veri setinin kalitesine bağlı olduğunu hiç unutmuyor. Ekonominin işleyişini galiba o ilk dönemde "veri derlerken" öğreniyor. Olmayan veri setlerini nasıl tahmin yoluyla türettiğini uzun uzun anlatıyor. Siz hayatınızda hiç veri derlemeye çalıştınız mı? O zorlu işe girişenler, şirket bilançolarından veri toplamaya çalışanlar, aslında ekonominin işleyişi hakkında ne çok malumat toplarlar? İnsan, o vakit, içgüdülerine daha mı çok güveniyor acaba?
50'li yıllarda gazetelere makale yazdı
Üçüncüsü, bildiğimizin tersine aslında düşündüklerini son derece berrak bir biçimde ifade edebiliyor. Hatırlayın, ortada Greenspan'ce diye tabir edilebilecek bir muğlak konuşma lehçesi vardı. Meğer uydurmaymış. En azından o öyle diyor. Çünkü kendisi aynı zamanda bir "gazeteci-yazar" 1950'li yıllarda Fortune ve Business Week dergilerine makale yazıyor. Kitapta, "Fed başkanlığı döneminde unutmaya çalıştığı" bu becerisini özellikle vurguluyor.
Dördüncüsü, dünya ekonomisinin ne olduğunu 1987 yılında Fed'e atandıktan sonra öğreniyor. Bakın bu son derece ilginç. Nedeni herhalde eski dönemde ekonomilerin bağlantıları ve işleyiş biçimi ile yakından alakalı. O yıllardan önce Amerikan ekonomisi dahil, ekonomiler bu kadar birbirine bağlı değildi. Bugünlerde Fed Başkanı'nın yalnızca Amerikan ekonomisini değil, çok daha geniş bir veri setini hazmetmiş olması gerekiyor. Nitekim o da sonradan öğreniyor.
Gelin iki genelleme yapalım. Her genelleme gibi doğru olmama ihtimalleri elbette var. Ne demişler? "İstisnalar kaideyi her zaman bozar". Birincisi, para politikası tasarımında ekonominin mikro işleyişi hakkında fikir sahibi olmak önem taşıyor. Kitap, bu konuyla ilgili geniş bir çerçeve içeriyor. Bunu artık şöyle de genişletmekte fayda var: Ekonominin uluslararası bağlantıları da dahil, mikro örgütlenmesi ve işleyişi hakkında fikir sahibi olmak, para politikası açısından, önem taşıyor. Hem reel aktiviteyi, hem de finans sektörünün yapılanmasını takip etmek gerekiyor. Bu içinde bulunduğumuz dönemde giderek daha da önem kazanıyor. İkincisi ise, merkez bankası başkanları görevden ayrıldıktan sonra susmuyorlar, konuşuyorlar. Hem de fazla uzatmadan, hemen konuşmaya başlayıp, tecrübelerini daha geniş bir kitle ile paylaşıyorlar. Her iki konuda ayrı ayrı ilgililerine duyurulur.
Mutlu bir hafta sonu dileğiyle.
Bu köşe yazısı 29.09.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024