TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Çocuklar arada son derece şaşırtıcı oluyor. İnsanı afallatıyor. Geçen gün 11 yaşındaki Ela, bana gayet doğal bir biçimde aynen böyle dedi: “Amerika’da da aynen bizim burada olduğu gibi ‘Bugün euro, doları ezdi.’, ‘Pound bastı gitti. Dolar ardından bakakaldı’ filan diye konuşuyorlar mı?” diye soruverdi. Ben şaşırdım. Açıklayayım: 11 yaşındaki bir altıncı sınıf öğrencisinin bana dolar, euro ve pound demesine şaşırdım öncelikle.
11 yaşındaki bir ortaokul öğrencisi bana “Biz her gün uzun teneffüslerde dolar ne olmuş diye bakıyoruz” dedi
“Hayrola” deyince, “Biz uzun teneffüslerde dolar, euro ne olmuş diye hep birlikte internete bakıp konuşuyoruz.” dedi. Hadise böyleyken böyle. Ortaokul çocuklarının “kur bugün ne olmuş?” diye merak ettiği bir çağdayız. Zamane çocukları işte. Kurları yakından takip ediyorlar. Kurdaki gelişmelerin ne manaya geldiğini 10 yaşından itibaren öğreniyorlar. Neden? Malum akıllı telefonlar ve bilumum internet aparatı, hep yabancı para cinsinden fiyatlanıyor. Ailenin verdiği sözler neden artık daha zor tutuluyor yakından biliyorlar.
Şimdi bu dönemdeki kur intibakının tüketici davranışları üzerindeki etkisi üzerine düşünürken, sanırım bu hadiseyi de dikkate almak lazım. Döviz kuru intibakı, daha geniş bir kitlenin hayatını daha yakından etkileyebilme potansiyeline sahip artık. Bundan önce bu kadar olmazdı.
Dünyanın gündemi, bizim gündeme hiç benzemiyor
Türkiye, dünyanın gündemini takip etme konusunda hiçbir zaman çok başarılı olmadı. Ancak dünyanın gündemi ile Türkiye’nin gündemi hiç bu kadar birbirinden ayrışmamıştı. Nedir? Dünyanın mesele ettiği işleri, biz pek kafaya takmıyoruz. Türkiye’nin mesele ettiği işler ise dünyayı zaten ilgilendirmiyor. Halbuki ortak noktalar bulmanın önem taşıdığı bir çağın içindeyiz.
Türkiye’nin gündemi döviz, faiz ve kur
Türkiye bugünlerde bir bütün olarak, “lira bugün dolar karşısında ne kadar ezilir?” meselesine odaklanmış görünüyor. Ortaokul çocukları bile teneff üslerde kurlarda son duruma bir bakıyor. İdaremiz ise hele bir örgütleneyim, bak ben bu işi nasıl çözeceğim derdinde. Hadiseyi tartışanlar, meseleye her nedense bir tek, merkez bankası bugün ne yaptı açısından bakmayı seviyorlar. Seçimden bu yana beş hafta geçti. Daha asıl işe odaklanamadık doğrusu. Hala ortaya bir strateji koyamadık.
Dünyanın gündemi yeni teknolojilerin olası sonuçları Halbuki dünyanın son derece ciddi bir gündemi var. Dünyada kısa vadede parasal genişlemeden (QE-quantitative easing) parasal daralmaya (QT-quantitative tightening) geçişin, orta vadede ise ortalığı saran yeni teknolojilerin olası sonuçları tartışılıyor. Ticaret savaşları yalnızca bu meselelerin sosu. Ben size söylemiş olayım.
Kur intibakı problemi, Türkiye’nin QE’den QT’ye geçişi yanlış yönetmesindendir
Halbuki Türkiye’nin gündemi, bize benzeyen ülkelerin gündemine çok benziyor. Bugün yakındığımız kur intibakı QE’den QT’ye geçiş sürecini idaremizin iyi yönetememiş olmasından kaynaklanıyor. Beceriksizlikten başka bir sebebi yok doğrusu. Hadise tüm dünyanın sorunu ama G20 dahil hiçbir yerde bize benzeyenlerle ortak bir eylemlilik halimiz de yok, benim gördüğüm. İşe yarar bir lakırdı da duyduğumu söyleyemem bu ortak eylemlilik hali için.
Merkez bankası faiz yükseltirse istihdam bundan olumsuz etkilenir diye dertleniyoruz, yeni teknolojilerin büyüme/istihdam ilişkisini zayıflatmasından endişe duymuyoruz
Yeni teknolojiler yeniden söz konusu olduğunda, Türkiye’de şimdiden büyüme ile istihdam arasındaki ilişkinin daha da zayıflamasından endişe etmemiz gerekiyor. Merkez bankası faiz artırırsa büyüme bundan olumsuz etkilenir diye neden endişe ediyoruz? Yavaşlayan büyüme istihdamı vurur, yeni seçmen bizi seçmez diye herhalde. Halbuki Türkiye’de büyümenin bereketi zaten kaçmış görünüyor. Yeni teknolojilerle şimdi daha da kaçacak. Böyle kalırsak, büyüme bundan böyle daha çok istihdam yaratmayacak ve gereken reform adımlarını bugünden düşünmeye başlamazsanız, büyümenin istihdam yaratma kapasitesi ummadığımız bir hızla azalacak.
Dertlenen var mı? Yok. Ben etrafta ne yeni teknolojik değişime intibaka geç kalmış olmaktan ne de yeni teknolojilerle zayıflayacak büyüme/istihdam bağlantısından dertlenen kimse görmüyorum. Ortada dayanılmaz bir rahatlık var yalnızca. Ya da şöyle diyelim, ben ortadaki bu rahatlığı dayanılmaz buluyorum.
Amerika’da petrolün pompa fiyatı neyse bizim burada döviz kuru öyledir
Geleyim baştaki soruya. “Amerika’da da her gün ‘Euro doları solladı.’ diye konuşuyorlar mı?”. Buna da bir cevap vermek isterim doğrusu. Merak etmeyin, 11 yaşındaki bir ortaokul öğrencisinin anlamasına yardımcı olacak şekilde söyleyeceğim.
El Cevap: Her ülkenin yapısı ötekinden farklı. Her ülkede insanların takip ettiği göstergeler ekonominin yapısına göre farklılık gösteriyor. Amerikalılar, pound doları ezip geçince karaları bağlamazlar ama petrolün pompa fiyatı hissedilir ölçüde yükselince hop oturup hop kalkarlar. Petrolün pompa fiyatı hissedilir biçimde hareket ederse mutsuz olan tüketici, siyasetçileri mutsuz eder. Türkiye’de aynı işi döviz kuru görür. Bunu da herkes bilir.
Bu köşe yazısı 30.07.2018 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024