TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bugüne kadar ortada bir iş bölümü vardı sanki. Kimin ne işle ilgileneceği daha bir belliydi. Henry Kissinger politikadan, uluslararası gelişmelerden filan bahsederdi. Biz de o kompartımanda onu dinlerdik. Mühendisler, yeni teknolojileri geliştiren startup’ların kurucuları, girişim sermayedarları AI’dan (Artificial Intelligence - sentetik zeka) bahsederlerdi. Biz hayatımızın bu kompartımanında onları dinlerdik.
Ama bu yıl, Henry Kissinger AI dedi. Üstelik Amerika’nın bu alandaki lay lay lom tavrını da eleştirdi. “Geri kalıyoruz.” filan bile dedi. Henry Kissinger dedi! Doğrusu ya, artık, yeni teknolojilerin ülkeler için bir ulusal güvenlik meselesi haline geldiğine, bundan daha iyi bir delil bulunamayacağı kanaatindeyim. Gelin meramımı anlatayım ve Türkiye için bir kaç sonuç çıkartayım.
Kissinger ne dedi?
Henry Kissinger artık 95’ine vardı. Ama hala faal. Bugünlerde adını en çok Amerika Başkanı Trump’ın eski danışmanı Steve Bannon ile birlikte duyuyorum doğrusu. Kissinger, 1971’de Çin’e giden ilk Amerikan Dışişleri Bakanı’ydı. O zamanki Amerika Başkanı Nixon’ın Çin açılımını o hazırladı. O gün Çin, Sovyetler Birliği’ne karşı Amerika’ya lazımdı. Bugün ise Bannon ve Kissinger Rusya, Çin’e karşı Amerika’ya lazımmış gibi davranıyor doğrusu. Ne bileyim?
Kissinger, Amerikan The Atlantic dergisinin Haziran sayısında yayımlanan makalesinde AI konusunu mealen şöyle gündeme getirdi: “Bundan üç yıl önce bir uluslararası toplantıda ben salondan çıkamadan, AI konulu bir oturum başladı. Hiç işim olmaz diye kalkmak için toparlanırken, başlayan ilk sunumun Çinlilerin Go oyununu oynayacak sentetik zeka programı AlphaGo üzerine olduğunu gördüm. Merak edip oturdum. Silikona dayalı zekaya ilgim böyle başladı.”
Aydınlanma, fikir ile başladı ve sonra teknolojiyi yarattı. Şimdi fikrini arayan teknoloji devrindeyiz
Bu üç yıllık maceranın sonunda Kissinger, AI karşısındaki konumumuzu çiçek hastalığı ve İspanyol istilası öncesinde İnka’ların durumuna benzetiyor ve yeni bir teknoloji olarak AI’ın dönüştürücü kapasitesini doğru teşhis etmezsek sonuçlarının ağır olacağı kanısına varıyor. “Aydınlanma, yeni bir teknolojinin (matbaanın) yaygınlaştırdığı bir dizi felsefi değerlendirme ile başladı. Başlangıçta felsefe, fikir vardı. Şimdi ise yeniçağ, yol gösterici felsefesini arayan bir teknolojiye dayalı olarak ilerliyor. Bu kez başlangıçta teknoloji var, fikir yok. Buna rağmen bazı ülkeler, AI’ı temel ulusal projeleri olarak kabul ettiler. Amerika’nın da bu yeni teknolojiyi temel ulusal önceliği olarak kabul etmesi ve bu yeni teknoloji ile insani bilimler arasındaki bağlantıyı kurmak için çaba harcaması gerekir.” Böyle bakıldığında, Henry Kissinger’ın AI yorumunu son derece Avrupai buldum doğrusu. Yorumlamak istedim.
Şimdi Kissinger ne dedi?
Ben bu açıklamada üç temel husus görüyorum. Birincisi, içinde bulunduğumuz bu çağ, mühendislerin yaratıcı enerjisinin kontrolden çıktığı bir çağ. Yeni teknolojileri gündeme getiren mühendisler yol açtıkları gelişmelerin siyasi ve sosyal sonuçlarını kestirebiliyor gibi durmuyorlar. Yarın artacak eşitsizliklerin bizi nasıl bir dünyaya taşıdığını öngörebilmek, şimdiden tedbir düşünmeye başlamak gerekiyor. Nasıl inşaat mühendisliği dalı ortaya çıkmadan önce dünyada köprüler yine de yapılabiliyorsa ama sonrasında bir inşaat mühendisliği dalı ortaya çıktıysa şimdi de sosyal bilimlerle, insani bilimlerle birleşmiş bir nevi veri mühendisliği dalının ortaya çıkmasının sancılarını yaşıyoruz sanki. Bu ilk nokta.
İkinci olarak AlphaGo, makinaların insanlardan daha iyi Go ustası olabileceğini gösterdi dışarıdan bakıldığında. Neden? Go, bir oyun olduğuna göre amaçlardan biri kazanmaktı. Şimdi söz konusu olan kazanmaksa makinalar insanlardan daha iyi. Halbuki Go’nun tek amacı kazanmak değil. Oynarken öğrenmek, düşünmekti. Hâlbuki makinalar düşünmüyor ve bir şey de öğrenmiyor. Makinaların öğrenmesi denilen, aslında olmuş bitmiş hadiselere ait verileri tekrar ve tekrar değerlendirip sonuç çıkartmak. Biteviye tekrar ve hadiseler arasında ezbere dayalı ilişkiler ve sonuçlar.
Böyle bakıldığında yeniçağ, insanların düşünme fonksiyonunu iptal eden bir dizi yeni araç getiriyor. İyi mi? Sonuçlarını daha tam olarak bilmiyoruz. Ama hadiseyi görüyoruz. İnsanlar olayların hızı karşısında daha az düşünüyor, daha az veri değerlendiriyor, daha çok veri topluyorlar. Amerikalıların sonuç odaklı yaklaşımından farklı, Avrupai bulduğum belki de bu oldu okuduklarımda.
Üçüncüsü, AI ile birlikte dijitalleşme süreci nitelik değiştiriyor. Önce insanların düşünerek bulduğu, yaptığı her işi makinalar yapmaya başlayacak. İlk aklımıza gelenler böyle işler. Sonra bir de makinaların bu sürece ne katacağını göreceğiz. Rahmetli Erbakan’ın makina yapan makinalarından, kendi kendini yeniden tasarlayıp, geliştirebilen makinalara doğru evriliyoruz.
Müesses nizam yeni teknolojilerle bozulacak statükonun farkında
Öyle ya da böyle bu yorumları zaten biliyoruz. Peki, 95’lik Henry Kissinger’ın bugün “Ben üç yıldan beri AI ile ilgileniyorum.” demesi neden önemli. Bugün AI dediğimiz, 1960’lardan beri ML (Machine Learning-makinanın öğrenmesi) dediğimizin modern şekli. Dün mümkün olmayanlar artık kolayca mümkün. Şimdi ML’den de öteye geçiyoruz. Bilenler, daha hiç bir şey görmediğimizi söyleyip duruyorlar. Henry Kissinger’ın yeni teknolojilerle ilgilenmesi demek müesses nizamın, yeni teknolojilerle bozulacak statükonun farkında olması demek öncelikle.
Bunun bir kaç anlamı var. Öncelikle dün, Çin dâhil, bizim gibi ülkeler için kalkınma demek, daha önceden zengin olmuş ülkelerin izinden yürümek ve önden gidenlerin ayak izlerini takip etmek demekti. Şimdi öyle değil. Şimdi yeni teknolojilerin eski teknolojilerden farkı, yayılma hızları. Şimdi kimse kimseyi takip etmek zorunda değil. Herkesin kendi yolunu kendi başına çizebileceği bir yeni dönemdeyiz. Bu ilk nokta.
AI hayatın dijitalizasyonudur
Peki ikinci olarak neden AI? AI ile birlikte hayatın her alanının dijitalizasyonu gündeme gelecek. Veri mühendisliği ile birlikte üretim sürecini, iş gücü piyasasını, siyaseti, toplumu, uluslararası ilişkileri yeniden tasarlamak mümkün hale gelecek bir nevi. Bildiğimiz her şeyi yeniden ele almamız gerekecek.
Alın tek başına kendi kendine hareket eden araçları. AI ile birlikte mümkün olacak tamamen. Kendi kendine hareket eden araçlar bütün bir kent altyapısının yeniden elden geçirilmesine neden olacak. Yollardaki arabaları yönlendirmek, havadaki uçakları yönetmek gibi farklı bir iş haline gelecek. Yarın bugünden çok farklı olacak.
Çin AI’da Amerika ile sıkı yarışta
Üçüncü olarak ise Çin, AI alanında Amerika’ya en önemli rakip. İlk grafik, mevcut patent başvuru sayılarını AI diye aratırsanız, Çin’in Amerika’yı geçtiğini gösteriyor. İkinci grafikte ise, ML diye aratırsanız, Çin’in Amerika’yı geçmek üzere olduğunu görüyorsunuz. Nedir? Müesses nizamın işi zordur.
Bir an önce bu işe başlamazsak, çok geçmeden, çok geç kaldığımızın farkına varacağız.
Henry Kissinger’ın dediğini ben Türkiye için de geçerli buluyorum doğrusu. “Bir an önce bu işe başlamazsak, çok geçmeden, çok geç kaldığımızın farkına varacağız.” Ben söylemiş olayım. Tamam gündem yoğun. Şirketler kesimi ve bankalarda öncelikle derin bir mıntıka temizliğine ihtiyaç var. Ama zaman da geçiyor hani. Sanayimizin teknolojik yenilenmesi için hiç böyle bir ortam da olmamıştı.
Malum, fırsatların da kazası olmaz.
Bu köşe yazısı 26.07.2018 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024