TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Sene sonu gelince, ne yapılır? Bu yıl artık olup bitti, bundan sonraki yıl nasıl geçer acaba, diye merak edilir. 2018 yılı nasıl olur? Gelin bugün cevaplamaya çalışayım hızlıca. Doğrusu ya, ben 2018’in uzun bir yıl olacağını düşünüyorum.
Donald Rumsfeld’i hatırlayanınız var mı? Rumsfeld, oğul Bush döneminin Amerikan Savunma Bakanı’ydı. Irak’ın Amerikan birlikleri tarafından işgali onun zamanında gündeme geldi. 2003 yılında Rumsfeld, o unutulmaz açıklamasını yaptı. Mealen şöyle, “Bugünden yarına baktığımızda, öncelikle “bildiğimizi bildiğimiz” şeyler var. Bunlar olacağının farkında olduklarımız. İkinci olarak ise “bilmediğimizi bildiklerimiz” var. Bazı hadiselerin olup olmayacağını, ne zaman vuku bulabileceğini tam olarak bilmediğimizi de biliyoruz. Hadiselerin farkındayız ama zamanlamayı, olup olmayacağını bilmiyoruz. Ama bir de, “bilmediğimizi bile bil(e)mediklerimiz” var. Bilmediğimizin bile farkında değiliz. Karanlıktayız bir nevi.”
Şimdi böyle bakarsanız, 2016 yılı bilmediğimizi bilmediğimiz ne çok şey olduğunu bize gösterdi. Uzun bir yıldı. Bir türlü geçmek bilmedi. Hain 15 Temmuz darbesi o yıl oldu. farkında bile değildik olabileceğinin. Şok olduk. Önceden bir olasılık dağılımı atfedilebilecek, tedbir alınabilecek bir hadise değildi. Sonra Türk tipi OHAL uygulamasının nasıl kötü ve alışmadığımız bir şey olduğunu da ilk o yıl gördük.
Sonra 2017 yılına geldik. Hiç değilse, bilmediğimizi bilmediğimiz, kesinlikle öngöremediğimiz bir şey olmadı. Bildiğimizi bildiklerimizle, bilmediğimizi bildiklerimiz arka arkaya oldu. İlkini zaten bekliyorduk. İkinci gruptaki gelişmelere ise bir olasılık dağılımı atfedebiliyorduk. Ne de olsa farkında olduğumuz bilmediklerimizdi söz konusu olan. 2017 yılı, 2016 yılına göre daha öngörülebilir bir yıl oldu. Onun için 2016 daha uzun bir yıldı diyorum.
Şimdi 2018 yılının karakteri üzerine düşünürken, ben, Sloven filozof ve aktivist Slavoj Zizek’in Donald Rumsfeld’in söylediklerine eklediği dördüncü unsurun, bu yıl için belirleyici olacağını düşünüyorum. Bütün alametler belirdi. Zizek, 2004 yılında, Rumsfeld’in tanımlamasında “bildiğimizi bilmediklerimiz” kategorisini unuttuğunu söylemişti. Bildiğimizi bilmediklerimiz ne demek? Normal yaşamımızda hareketlerimizi belirlerken dikkate aldığımız ama dikkate aldığımızın farkında olmadıklarımız. Önyargılarımız, bilincinde olmadığımız inançlarımız, verili kanaatlerimiz bu kategori içinde yer alıyor. Kanıt takmayan, verili kanaatlerimiz bunlar. Etkili ama etkili olduğunun farkında bile değiliz. 2018 yılında ben bilmediğimiz bildiklerimizin, önyargıların son derece etkili olacağını düşünüyorum doğrusu. Neden? Amerika’nın yeni Milli Güvenlik Belgesi nedeniyle elbette.
Amerika’nın yeni Milli Güvenlik Belgesi, güçlü bir hayal kırıklığına dayanıyor. Soğuk Savaş sonrası sendromu bir nevi. 1989’da soğuk savaşın bitişi ile birlikte bütün dünya ülkelerinin ortak bir liberal demokratik ideale yönelmesi bekleniyordu. Bu nasıl olacaktı? Öncelikle herkes artan iletişim olanakları nedeniyle özgür olanı, hakça olanı görüp farkına varacaktı. Sonra kendi ülkesinde o liberal demokratik ideallere uygun bir dönüşümü tetikleyecek adımları atacaktı. Halbuki ne oldu? Amerika’nın, Almanya’nın farkına varanlar, kendi ülkelerini Amerika ya da Almanya gibi yapmak için mücadele edeceklerine, kolay yolu seçtiler. Ne yaptılar? Bavullarını toplayıp Almanya’nın ve Amerika’nın yolunu tuttular. Ya da denediler ve yenilip bavullarını topladılar. Fark etmez. Sonuç hep aynı. Duvar söylemi işte buradan çıktı.
2018 yılını küresel ölçekte düşündüğümüzde, kapsayıcı değil dışlayıcı politikaların ön plana çıkacağı, yeni bir dönemin başındayız. Benim Amerika’nın yeni Milli Güvenlik Belgesi’nden anladığım budur. Buradan kısa dönemde daha kapsayıcı bir yaklaşımın çıkması için, Türkiye-AB Göçmen Anlaşması ile Türkiye’nin üstlendiği rolü öne çıkartmak faydalı olabilir. Türkiye, AB ile yaptığı anlaşma ile kendisini transit ülke konumundan çıkartarak, efektif olarak, bir hedef ülke konumuna getirmiştir. Bu tür akıllı stratejilerin manasını ortaya koymak için 2018 son derece uygun bir ortam sunacak.
2018 yılını bölgesel ölçekte düşündüğümüzde, nerede olduğumuz, Amerika’nın yeni Milli Güvenlik Belgesi’nde açıklıkla yazıyor. “Orta Doğu’da barış ve refahı engelleyen temel istikrarsızlık kaynağı İsrail-Filistin meselesi değil, cihatçı terörist örgütler ve terör kaynağı olan İran’dır” diyor yeni belge. Bölgede istikrarı arayanların İsrail’le geniş bir ortak paydaya sahip olduklarının farkına varmakta olduklarının da altını çiziyor. Türkiye’nin ticari önceliklerini öne alıp bölgedeki tüm başkentlerle iyi geçinmeyi hedefleyen akıllı politikalara yeniden yönelmesi için ortada geniş bir alan olacak aslında. Türkiye, bölge ülkelerini bir ortak ticaret bölgesi fikri etrafında toplamak için bundan iyi fırsat bulamazdı doğrusu. Bakalım kullanabilecek miyiz fırsatı?
2018 yılını Türkiye için düşündüğümüzde, Türkiye’nin yeni büyüme stratejisini tanımlamamız gerekiyor. Artık köylüleri kente getirerek büyümenin sınırına dayandık. Ayrıca iç talebe dayalı büyüme stratejisi, büyüme oranını artırırken cari işlemler açığı ve yabancı tasarruf ihtiyacını yükselttiği için memleketin kırılganlığını artırıyor. Sıçrama için daha önce denemediğimizi denememiz ve tüm sektörleri içeren bir teknolojik yenilenmeyi hedeflememiz gerekiyor. Bu açıdan, yeni sanayi devrimi teknolojileri, bizim için büyük bir fırsat. Teknoloji transferi için önümüzdeki fırsat penceresini akıllı politikalarla kullanmamız gerekiyor. Amerika’nın yeni Milli Güvenlik Belgesi teknoloji transferinin kolaylaşacağını değil, zorlaşacağını gösteriyor ama yapılabilir olana da işaret ediyor doğrusu. Şimdi elimizdeki fırsat penceresini iyi değerlendirmemiz gereken bir aralıktayız. Türkiye’nin hareket alanı dar değil geniş bana sorarsanız.
Türkiye’nin hem kendi dışındaki kapsamlı küresel yaklaşım değişikliğinin farkına varması hem de bölgesel ve yerel iktisadi politikalarında önemli değişiklikler yapması gereken bir yıl 2018. Pek çok pozisyonunun elden geçirilmesi gerekecek. İyi tarafı, 11.Plan hazırlıkları önemli bir değerlendirme yapma fırsatı veriyor şimdiden. Akıllı ve tutarlı yeni politikalar tasarlayabiliriz. Kötü tarafı, Türkiye hakkındaki önyargılarla-yabancıların bildiklerini bilmedikleriyle-mücadele etmekte çok geç kaldık ve şimdi o önyargılar çok güçlendiler.
2018 yılı uzun bir yıl olacak dediğim biraz da bu vaziyet sanırım. Yoksa çıkış elbette var ama çok çalışmamız lazım çok.
Bu köşe yazısı 28.12.2017 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024