TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
G20’de bu yıl Almanya yılıydı. 2015 Türkiye, 2016 ise Çin yılıydı G20 için. Önümüzdeki yıl Arjantin yılı olacak. 2019 Japonya’nın. 2020 yılında ise G20 başkanlığı Suudi Arabistan ile bizim buralara geri gelecek. Plan böyle. Ancak G20’nin geleceği için rivayet muhtelif doğrusu.
G20 Almanya yılı, bu hafta sonu, her zaman olduğu gibi bir Liderler Zirvesi ile tamamlandı. G20 2017 zirve bildirgesi de yayımlandı. Liderler Zirvesi, bu yıl Eylül ayındaki Alman seçimleri nedeniyle, Temmuz’a alındı.
Eskiden G20 zirve bildirgesini okuyarak, dünyanın gidişatı üzerine değerlendirme yapardık. Her yıl dünyadaki acil siyasi meseleler, G20’nin asıl meseleler üzerine odaklanmasını hep zorlaştırırdı. Ukrayna krizi, Suriye krizi, en son Türkiye döneminde mülteciler krizi hep gündemin içine bomba gibi düşer, liderlerin konuşacakları konuların içeriğini değiştirmese de, rengini etkilerdi. Ama bu yıl sanki işin rengini değil de, aslını etkileyen, G20’nin tanımını değiştiren bir şey oldu. Doğrusu ya, ben buna rağmen, sıkıcı da olsa, G20’nin Çin öncesindeki eski bildirgelerine benzeyen bir bildirge çıkmış olmasını son derece olumlu buldum. Tamam, Türkiye ve Çin dönemlerinden sonra vizyoner bir belge değil ortadaki. Daha çok hızlıca derlenmiş bir acil alışveriş listesine benziyor. Ama belgenin içeriğini, bilmediğimiz bilmediklerimizin (unknown unknowns) azaldığı, bildiğimiz bilmediklerimizin (known unknowns) arttığı bir dönemin habercisi gibi gördüğüm için sevindim galiba. Gelin derdimi anlatayım.
Amerikan başkanı ikinci Bush’un Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’i hatırlıyor musunuz? Irak’taki Amerikan işgalini ve Irak ordusunun dağıtılarak bugünkü IŞİD belasının başımıza sarılmasını hep ona borçluyuz. Ama bugün, onun unutamadığım konuşmalarından biri ile başlayayım lafa. Rumsfeld, şöyle demişti yıllar önce:
“Öncelikle bildiklerimiz var, bildiğimizi bildiğimiz şeyler bunlar. Sonra bir de bildiğimiz bilmediklerimiz var, bilmediğimiz bazı şeyler olduğunu biliyoruz. Ama bir de bilmediğimiz bilmediklerimiz var, bunları bilmediğimizi bilmiyoruz bile.”
Şimdi buradan gidersek, bilmediğimiz bilmediklerimiz aslında tasavvur dahi edemediğimiz gelişmeler olması manasına geliyor. İktisat teorisi açısından bakarsanız, Keynes’in belirsizlik tanımı bu son duruma uygun. Gelecek karanlıktır. Gelecekte olabilecek gelişmelere bir olasılık dahi atfedemezsiniz. Gelecek bu manada önceden tasavvur edilemez. İşte bilmediğimizi bilmediklerimizden ben bunu anlıyorum. Halbuki bizim ana akım iktisat literatüründe “belirsizlik” dediğimiz yalnızca bildiğimiz bilmediklerimiz olduğu manasına geliyor. Bu bilinmeyenlere bir olasılık dağılımı atfedip, belirsizliği rakamlandırmaya çalışıyoruz ana akım iktisatta.
2016 Kasım’dan bu yılın Temmuz’una neler oldu? Brexit kararı, geçen Haziran’da kafalarımızı karıştırmaya zaten başlamıştı. İngiltere, Avrupa Birliği’nden ayrılmaya karar vermişti. Ama asıl, Donald Trump Amerika’ya başkan olduktan sonra her şey değişti. Trump, serbest ticaretin Amerika’yı kazıklamak isteyen Meksikalılar tarafından uydurulmuş bir yalan olduğu kanaatindeydi. Halbuki serbest ticareti bizim gibi ülkelere bunların dedeleri satmıştı hatırlayın. Şimdi tam bizim gibi ülkelerin dama çıkabileceği bir dönem geldi. Komplo severler açısından bakarsanız, Trump, merdiveni kaldırmak için ortaya çıktı bir nevi.
Trump, ayrıca iklim değişikliği iddiasının Çinliler tarafından, doğrudan Amerikalıları düdüklemek için ortaya atılmış bir safsata olduğunu söylüyordu. Ne oldu? Sandıktan Trump çıktı. G20’nin manası tartışılır hale geldi. G20, küresel dünyada ekonomi politikalarına ilişkin işbirliğini ve orta hareket zeminini sağlamak üzere oluşturulmuştu. Kurucu iradenin isteği, küreselleşme sürecinin bundan böyle, ortak bir anlayışla yönetilmesini sağlamaktı. G20 bu yolla ortak faydayı en çoklaştıracaktı.
G20 ne zaman liderler seviyesine çıktı ve Zirve oldu? 2008 Amerikan finansal krizinin küresel finans krizine evrilmesiyle elbette. Küresel sistemin merkezinde yangın çıkmıştı. Dünya ülkeleri merkezdeki ateş sönsün, sistem işlesin diye ellerinden geleni yaptılar. G20 bu dönemde etkili bir işbirliği mekanizması olduğunu kanıtladı. Şimdi tam gelişmekte olan ülkeler için de geçerli bir G20 olsun talebi Türkiye ve Çin tarafından seslendirilmiş, bildirgelere eklenmişken, Hanco bildirgesinde bunun çerçevesi çizilmişken ne oldu? Başa döndük. “Önce Amerika” başkan oldu. Merdiveni korumak değil bir nevi çekmek, esas oldu. G20 bir nevi işlevsizleşti. Gateway House’tan Akshay Mathur’un ifadesiyle G20 orta yaş bunalımına girdi. İşte hadiseye bu çerçevede bakmakta fayda var.
Peki bu sürdürülebilir bir durum mudur? G20 miadını doldurmuş mudur? Hayır ve de hayır.
Şimdi Amerikan sistemi, rahmetli Demirel’in “Sandıktan kimin çıkacağına müdahale edemezsiniz ama sandıktan çıkanı değiştirebilirsiniz.” öğüdüne uygun müdahalelerle Trump’ı bilmediğimiz bilmediklerimiz kategorisinden bildiğimiz bilmediklerimiz kategorisine nakletmeye çalışıyor. Başarılı da oluyor.
Zirve metninin sade suya tirit niteliği, aslında bilmediğimiz bilmediklerimizden bildiğimiz bilmediklerimize doğru geçmeye başladığımızı gösteriyor. Ortada bir sürpriz yok yani. Sürpriz ne olurdu bu yıl? Metinde korumacılıktan hiç bahsedilmemesi sürpriz olurdu mesela. Ne bileyim? Paris Zirvesi’ne hiçbir atıf olmasa sürpriz olurdu. G20’den bildirge metni için anlaşma çıkmaması sürpriz olurdu. Halbuki öyle olmadı.
Dünyada önceden tasavvur edemeyeceğimiz hadise vuku buldu. Buna rağmen G20 bildirgesinden büyük bir sürpriz çıkmadı. Dünya, Türkiye ve Çin öncesinin sıkıcı ve vizyoner olmayan metinlerine doğru bir dönüş yaptı. Ve evet, G20’yi gelişmekte olan ülkeler için geçerli bir küresel yönetişim aracına dönüştürme süreci, Hamburg Zirvesi ile birlikte bir nevi kesintiye uğradı. Üzücü ama vakıa böyleyken böyle. Vakıa ile kavga edilmez.
Bu köşe yazısı 10.07.2017 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024