TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Tarım ve gıda etiği, 21. Yüzyılın başlarında tarım ve gıda konularında dünyamızın hemen tüm bölgelerinde yaşanan hızlı ve derin değişimlerin yaratmış olduğu konularla ilgili olarak gündeme gelmiştir. Yeni bir uygulama alanı olarak tarım ve gıda etiği, çeşitli süreçlerden ve aşamalardan oluşan tarım ve gıda sistemlerinin bütünündeki değer sorunları üzerinde yoğunlaşmış olup, bu sistemlerle ilgili olarak gerekeli sorgulamaları yapar, kavramlar ve düşünceleri değerlendirerek yeni düşünceler ve uygulamalar üretir.
Tarım ve gıda etiğinin ele alındığı ve gündeme geldiği zaman dilimi tarım ve gıda konusunun da insanlık gündeminde ön plana çıktığı döneme rastlamaktadır. Dünyada ve Türkiye’de tarımın yeniden gündemin üst sıralarına yükselmesinde en önemli etken, insanların dünyadaki varlığının kestirilebilir bir gelecekte son bulacağına ilişkin önemli tartımların başlaması olmuştur. Gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak için doğaya saygılı bir sürdürülebilir kalkınma ve kapsayıcı refah anlayışını hiç vakit yitirmeksizin ve tüm boyutlarıyla hayata geçirmek, tüm insanlığın önemli amaçlarından birisini oluşturmaktadır. Bu bağlamda dünyada sürdürülebilir bir kalkınma ve refah söz konusu olduğunda tarımın iki temel etkisi ön plana çıkmaktadır:
Tarım, insanoğlunun kullandığı teknolojinin en eski, en kalıcı ve en temel alanlarından birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Başlangıçta sadece toplayıcı toplumdan buğday, mısır ve pirinç gibi gıda ürünlerinin yetiştirilmesiyle ilişkili olmasına rağmen, tarım terimi hayvancılık, et-süt üretimi, lif üretimi (örneğin pamuk, keten gibi), meyve ve sebze üretimi ile su ürünleri yetiştiriciliğinin yanı sıra bu ürünlerinin hasat edilmesi, depolanması, işlenmesi ve dağıtımını da içermektedir.
Tarımsal uygulamada teknik açıdan yenilikler ve bunların geliştirilmesi, insanlık tarihinde sürekli bir şekilde olmuştur. Tarım teknolojisinde tarih öncesi yenilikler, hayvanların evcilleştirilmesi, sulama ve su yönetimi için karmaşık sistemlerin inşası ve toprağın işlenmesi ve korunması için araçlar geliştirilmesi gibi başarıları içerir.
Son dönemlerde “tarım ve gıda” sözcükleri giderek daha fazla “bir arada” kullanılmaya başlandı. Tek başına tarım sözcüğü sadece hammadde üretimi gibi algılanır hale geldi. Oysaki günümüzde sıkça duymakta olduğumuz “tarladan sofraya/çatala” tanımlaması tarım ve gıdanın bir sistem ve süreç olarak bütünselliğini ifade etmektedir. Bu süreç yediklerimizin içtiklerimizin tarımsal faaliyet yoluyla üretiminden tüketimine kadar olan yolculuğun tüm aşamalarını içermektedir. Toprağın hazırlanması, tohumun ekilmesi, tarımsal üretim faaliyetlerinin sürdürülmesi, ürünlerin toplanması, taşınması, derecelendirilmesi, işlenmesi, ambalajlanması, depolanması, dağıtımı, ticareti, satılması ve son tüketicinin sofrasında yer alması bu sürecin başlıca aşamaları olarak sıralanabiliyor.
Tarım ve gıda sistemi son yıllarda insanların yeterli, dengeli ve güvenli beslenmeleriyle olduğu kadar, üretim ve tüketimin insani ve toplumsal boyutlarıyla ve doğal kaynaklarla ilişkisi açısından da gündeme gelmektedir. Aslında insanoğlunun başka hiçbir faaliyeti, tarım ve gıda kadar kendi yaşamını doğrudan etkilemiyor ve doğal kaynaklarla bu ölçüde etkileşim içinde bulunmuyor. Bu kapsamda da sürdürülebilir tarım, doğal kaynakların korunarak kullanımı, açlıkla mücadele, gıdaya ulaşım, gıda hakkı, adil ticaret, tarım işçilerinin çalışma koşulları, gıda egemenliği, aile işletmeciliğinin korunması, gıda yolsuzlukları ve spekülasyonlar, tarım toprakların amaç dışı kullanımı, toprak gaspları, toprak erozyonu, su kaynaklarının kullanımı, su kirliliği, biyoçeşitlilik kayıpları, iklim değişikliği ve benzeri konuların gündemde önemli yer alması son derece doğal olmaktadır.
Tarımsal faaliyetlerin sürdürülebilirlik kavramı ile örtüşmesi, çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik boyutlarını da barındırmaktadır. Toprağın, suyun, enerjinin, işgücünün, tarımın planlanmasının ve yönetilmesinin yanında başka birçok faktörün de yer aldığı bu karmaşık yapı tüm boyutlarıyla kavranmaya ve her yönüyle değerlendirilmeye muhtaçtır.
Oysa bizler; tarım ve gıda politikalarını belirleyenler, tarımsal girdi üretim ve ticareti yapanlar, tarımsal ürünleri yetiştirenler, bu ürünleri işleyenler, dağıtım ağının her aşamasındaki insanlar, satış zincirinde yer alanlar ve tabii ki tüketiciler, tarım ve gıda sistemiyle bağlantılı olarak etik ikilemlerle karşı kaşıya kalıyoruz, kararlar alıyoruz, tutum geliştiriyoruz, davranışlarda bulunuyoruz.
Tarım ve gıda etiği, tarım ve gıda konularındaki faaliyetlerin tüm boyutları ile değersel yapısını anlamak, bu yapı ile sürdürülebilirlik arasındaki ilişkiyi en doğru biçimde kurmak amacıyla yapılan çalışmaların toplandığı alandır.
Bir anlamda “Tarım Önemlidir!” önermesinin yanına “Tarım Değerlidir!” önermesini de ekleme gereğinden yola çıkan tarım ve gıda etiği disiplini uygulamalı etik alanlarından biridir. Uygulamalı etik, insan faaliyetleri üzerinde yoğunlaşır. Tarım ve gıda etiği çeşitli katmanlardan ve süreçlerden oluşan tarım ve gıda sisteminin değer sorunlarını, darboğazlarını ve çıkış noktalarını inceler. Bunlarla ilgili kavramlar ve düşünceler üretir; sorgulamalar yapar. İnsanların tarım ve gıda sistemlerinde bulunan mevcut ve muhtemel etik sorunlar üzerinde daha özenli, daha kapsamlı ve daha sistemli düşünmelerini sağlamayı amaçlayan tarım ve gıda etiği; “nasıl yaşamalıyım, ne yapmalıyım ve nasıl davranmalıyım” sorusunu yanıtlamaya ve gereğini yapmaya çalışan “duyarlı üreticiler”, ”duyarlı tüketiciler” ve “duyarlı yurttaş”lar geliştirmeyi amaçlar.
Toplumda gelişen duyarlılık, kamu politikalarının oluşumuna katkıda bulunma yollarını aramaya başlayan insanlar demektir.