TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Her sağlık sorunu ile karşılaşan yurttaşına ambülans ve doktor tahsis edip onu hastaneye yatıran, buna karşılık çevre kirlenmesi konusunda kılını kıpırdatmayan bir düzen 'sağlık hizmetlerinden yararlanma' hakkının gereklerini sağlamış olur ama 'sağlıklı yaşam hakkını' ihlal eder.
Hükümet programında sağlık hizmetlerinin sağlanması konusunda neler yapıldığı ve yapılacağı üzerinde epeyce duruluyor. Programda şöyle bir ifade var: "Hükümetimiz, sağlık hizmetlerini temel bir insan hakkı olarak kabul etmektedir. Hiçbir insan bu haktan mahrum bırakılamaz." Cümlede bir eksiklik var gibi. Herhalde "sağlık hizmetlerinden yararlanmanın bir temel insan hakkı" olduğu söylenmek isteniyor. Program şöyle devam ediyor: "Sosyal hukuk devletinin görevi bu hakkın bütün vatandaşlarımız için tam anlamıyla hayata geçirilmesi için gerekli tüm tedbirleri almaktır." Daha sonra 59'uncu hükümet döneminde bu alanda yapılanlar özetleniyor: "Vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine ulaşmasını zorlaştıran birçok engel cesaretle ve kararlılıkla kaldırılmış, sağlıktaki çarpık, hakkaniyetten uzak sistemi iyileştirmek üzere, kapsamlı bir 'Sağlıkta Dönüşüm Programı' başarıyla yürütülmüştür." Ulaşılan sonuç ise "daha kaliteli, daha adil ve daha kolay ulaşılabilir sağlık hizmeti sunma yolunda hayal edilemeyen başarılar" sağlandığı biçiminde. Önümüzdeki dönem için ise aynı çizgide yola devam edileceği belirtildikten sonra "zengin fakir ayrımı gözetmeden halkımızın tümünün sağlık hizmetlerinden aynı standartta faydalanacağı, yoksulların primlerinin devletimizce karşılanacağı, 18 yaşın altındaki çocuklarımızın tamamının sağlık güvencesi altında olacağı Genel Sağlık Sigortası sistemi, 2008 yılında uygulamaya konulacaktır" deniliyor. Programın sağlık sorununa iddialı bir yaklaşım sergilendiği söylenebilir. Bu da olumlu bir nokta. Üzerinde durmak gerekiyor. Bunu gelecek yazıma erteleyip, bir kavramsal soruna değinmek istiyorum.
Sağlık sorunu ve anayasa
Şu ara malum anayasa değişikliği gündemde. Herhalde bu nedenle olacak birden aklıma anayasa geldi. Acaba sağlık sorunu orada nasıl ifade edilmiş diye bakayım dedim. 1982 Anayasası sağlık konusunda hükümet programından farklı bir yaklaşım içinde. Çünkü anayasada sağlıkla ilgili olarak sadece devlete verilmiş ve pek de ne olduğunu anlayamadığım bir görev var. Anayasanın 56'ncı maddesinin ikinci fıkrası şöyle: "Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler." [Noktalama işaretleri anayasa metninden!] Benim çıkarabildiğim kadarıyla anayasa devlete "herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlama" görevi vermemiş. Devlet sadece bu amaca yönelik olarak sağlık kuruluşlarının hizmet vermesini düzenlemek için "tek elden" [ne demekse!] planlama yapmaktan sorumlu!
1982 Anayasası'nda "hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürme hakkı" yer almıyor. Olması gerekir miydi? Bu soruya başka anayasalara bakıp "gerekmezdi" biçiminde yanıt vermek olanaklı. Pek çok anayasada temel hak ve özgürlükler ötesinde haklar düzenlenmemiştir. Ama 1982 Anayasası bunun ötesine geçip pek çok iktisadi ve sosyal hakkı tanımlamış ve düzenlemiş. Örneğin çalışma hakkı (madde 49 birinci fıkra), dinlenme hakkı (madde 50 üçüncü fıkra), sendika kurma hakkı (madde 51, fıkra 1), toplu iş sözleşmesi yapma hakkı (madde 53, fıkra 1), grev hakkı (madde 54, fıkra 1) ve "sağlıklı ve dengeli [ne demekse!] bir çevrede yaşama" hakkı (madde 56, fıkra 1) ve sosyal güvenlik (madde 60, fıkra 1) hakkı net bir biçimde tanımlanmış. Bu arada düzenliyormuş gibi yapıp yarıda bıraktığı "konut hakkı" da var. Anayasanın 57'nci maddenin başlığı "konut hakkı" biçiminde konulmuş ama maddenin içinde devletin görevinden söz ediliyor. Görüldüğü gibi 1982 Anayasası bütün bu haklara değinip, sağlığı dışarıda bıraktığına göre nedense, bu konuyu bir hak olarak düzenlemeye gerek duymamış!
Son günlerde çok tartışılan Ergun Özbudun başkanlığındaki komisyon tarafından hazırlanan taslakta (13 Eylül 2007 tarihli Radikal gazetesi) ise bu hak net bir biçimde düzenlenmiş. Taslağın 49'uncu maddesinin ilk fıkrasına göre "Herkes, sağlık ve sosyal güvenlik haklarına sahiptir." Bu maddenin gerekçesinde ise şunlar söyleniyor:
"Hem cumhuriyetin temel nitelikleri arasında yer alan 'sosyal devlet' ilkesinin hem de Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ile Avrupa Birliği, Sosyal Şartı gibi çağdaş milletlerarası normların zorunlu bir sonucu olarak devlet, vatandaşlarına sağlıklı bir hayat sürme imkânını sağlamak ve bu anlamda etkili işleyen bir sosyal güvenlik ve yardım sistemini hayata geçirmek yükümlülüğü altında bulunmaktadır. .....[Bu] madde, en geniş anlamıyla sağlıklı bir hayat sürmenin sosyal güvenlik ve sosyal yardım ve hizmet kavramlarından ayrılamayacağını kabul etmiş olmaktadır."
Aralarındaki fark ne
Üç farklı metin, üç farklı anlayış! Özbudun başkanlığındaki komisyonun taslağında "sağlık hakkından" ya da gerekçedeki ifadeyi kullanırsak "sağlıklı yaşam hakkından" söz ediliyor. Hükümet programında ise "sağlık hizmetlerinden yararlanma" hakkı var. 1982 Anayasası'nda ikisi de yok!
Acaba "sağlıklı yaşam hakkı" ile "sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı" pratikte farklı sonuçlar doğurur mu? Evet, doğurur. Sağlıklı yaşam hakkı olan bir kişi, her şeyden önce, bu hakkın ihlal edilmesinin engellenmesini talep edebilir. Örneğin çevre kirlenmesi, çarpık kentleşme, yıpratıcı rekabet gibi olgular kişinin sağlıklı yaşam hakkıyla çeliştiği ölçüde duyarlılık gerektiren konulardır. Bunların olmaması için önceden girişimlerde bulunmak, bu amaçla kamu kaynaklarının kullanılmasını talep etmenin arkasında yatan sağlıklı yaşam hakkıdır. Öte yandan sağlıklı yaşam hakkı olan bir kişinin, şu ya da bu nedenle sağlığı bozulduğunda sağlıklı yaşama dönmeyi talep etmesi de bu hakkın ayrılmaz bir parçasıdır. İşte bu açıdan bakıldığında sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı, koruyucu hekimlik dışında, olayın sadece bu ikinci yönüne bakan daha sınırlı bir kavramdır. Dolayısıyla her sağlık sorunu ile karşılaşan yurttaşına ambülans ve doktor tahsis edip onu hastaneye yatıran, buna karşılık çevre kirlenmesi konusunda kılını kıpırdatmayan bir düzen "sağlık hizmetlerinden yararlanma" hakkının gereklerini sağlamış olur ama "sağlıklı yaşam hakkını" ihlal eder.
Sağlık hizmetleri, insan sağlığının korunmasını etkileyen pek çok faktörden sadece birisidir ve yukarıda verdiğim örnek göz önüne alınırsa, her zaman en önemlisi de değildir. Sağlık hizmetlerinden yararlanma aslında bağımsız bir hak değil, "sağlıklı yaşam" hakkının kullanımından türetilen bir taleptir. Çevrenin korunması talebi gibi...
Bu köşe yazısı 01.10.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Fatih Özatay, Dr.
25/12/2024
Güven Sak, Dr.
24/12/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
23/12/2024
Selin Arslanhan
23/12/2024
Burcu Aydın, Dr.
21/12/2024