TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Türkiye, bundan 10 yıl önce dünyada orta gelirli ülkeler grubundaydı. Bugün hala aynı ligdeyiz. Dünyada son 35 yılda az sayıda ülke orta gelirden yüksek gelir grubuna geçebildi. Güney Kore, bunu kendi başına gerçekleştirdi. Biz henüz beceremedik. Yunanistan, İspanya gibi bir dizi ülke ise Avrupa Birliği sayesinde bu gelir eşiğini aşıp bir üst lige sıçradı. Biz, Avrupa Birliği ile daha doğru dürüst iletişim kurmayı beceremedik. Türkiye’nin daha ne yapacağını tam bilmiyoruz. Zenginleşmek için Avrupa Birliği yolunu mu seçecek, yoksa Kore gibi kendi başına bir yol mu izleyecek? Ben, Türkiye’nin hala bir kararı, planı, yol haritası filan olduğunu zannetmiyorum.
2001 yılından 2013 yılına, orta gelir grubundaki illerimizin sayısı 79’dan 67’ye geriledi. Türkiye’nin zenginleşme hayali, şimdilik, milletin beşte birinin yaşadığı 14 ili kapsamaktadır. Bütün şamata yalnızca bunun içindir. 2001 yılından 2013 yılına, orta gelir tuzağından çıkıp kişi başına yüksek gelir düzeyine ulaşan il sayısı yalnızca 12’dir. 2001 yılında, nüfusun yüzde 2’si kişi başına geliri yüksek illerde yaşıyordu. Şimdi bu oran yüzde 19 civarında. Nedir? Türkiye’nin yüzde 80’i kişi başına geliri orta gelir düzeyinde takılı kalmış illerde yaşamaktadır.
Tablo 1: Yüksek gelirli iller listesi
Orta gelir grubundaki illeri de iki alt gruba ayıracak olursak Türkiye’de kişi başına milli geliri arttığı için bir gruptan diğerine sıçrayabilen il sayısı 40 civarındadır. Bu nedir? Türkiye’nin 41 ilinde kişi başına milli gelir son 12 yılda artmasına artmıştır ama bu artış, o ili bir gelir grubundan diğerine sıçratmaya yetmemiştir. Denizli; Manisa, Muğla, İzmir ile birlikte bir üst gelir grubuna çıkarken; Kayseri, Gaziantep, Kahramanmaraş bir üst gelir grubuna sıçrayamamışlardır. Eski gruplarında takılı kalmışlardır.
Grafik: 1 2001-2013 arasında gelir grubu sabit kalan ve değişen iller
Kaynak: “Gelişmişlik Göstergesi Olarak Gece Işıkları: Ulusal Ölçekte ve İl Bazında GSYH Tahmini,” TEPAV
Resme böyle bakınca Türkiye’nin son 10 senelik iktisadi performansının pek de göz kamaştırıcı olmadığını düşünüyorum. Açıkçası artık bir yeni yol bulmamız gerekiyor. Şimdi bu sonuçlar üzerine uzun uzun konuşulabilir ama ben bu rakamlara bakarak üç tespit yapmak istiyorum.
Birincisi, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2001 yılından beri yayımlamadığı il bazında milli gelir serisi, analiz yapmak için son derece faydalı bir araçtır. Türkiye’nin son 12 yıllık büyüme sürecine il seviyesinde bakıldığında yeterince kapsayıcı görünmemektedir. Yeterince göz kamaştırıcı da değildir. TÜİK’in 2001 yılından beri yayımlamadığı veriyi başka bir yöntemle TEPAV üretmeye başladığı için, il bazında performansı karşılaştırabiliyoruz. Bunlar, üretilen seriden benim çıkardığım ilk sonuçlardır. Serinin nasıl türetildiği, geçtiğimiz ay yayınlanan “Gelişmişlik Göstergesi Olarak Gece Işıkları: Ulusal Ölçekte ve İl Bazında GSYH Tahmini” adlı tartışma metninde vardır. İsteyen bakabilir.
İkincisi, il bazında milli gelir serisi, illerin iktisadi büyüme ve istihdam için birbirleri ile rekabet etmesinde etkin bir araç olarak kullanılabilir. Yerelin gelişme eksenlerini en iyi yerelde oturanlar bilirler. Yerele ilişkin kararların ağırlıkla yerelde alınmasında, illerin birbirleriyle rekabet etmesinde fayda vardır. Hâlbuki bizim mevcut gelişme stratejimiz yerele yeterince ağırlık vermemektedir. Bugün yerelde büyümenin, zenginleşmenin bir sahibi olmadığı için, büyüme süreci yeterince kapsayıcı olmamaktadır. Vali zaten atama ile gelmektedir ve yükseltilme kriterleri içinde ekonomik hiçbir hedef yoktur. Belediye başkanı seçimle gelmektedir. Ancak belediye başkanının da ilin iktisadi gelişimi ile ilgili hedef koyabilmesi mümkün değildir. En son yapılan idari yapı değişiklikleri ile aslında büyükşehir belediye başkanları bütün ilden sorumlu hale gelmişlerdir ancak ilin iktisadi büyümesi, ilde istidam yaratılması ile ilgili yetki sahibi değildirler. Nedir? Türkiye’de yerelde büyümenin sahibi yoktur.
Üçüncüsü, ben yereli öne çıkaracak bir değişiklik sürecinde öncelikle İçişleri Bakanlığı bünyesindeki Mahalli İdareler Teşkilatı’nın ayrı bir bakanlığa dönüştürülmesi gerektiği kanaatindeyim. İçişleri Bakanlığı içinden bir Mahalli İdareler ve Yerel Kalkınma Bakanlığı ile Göçmen Bakanlığı çıkartılmasının faydalı olacağını düşünüyorum. Böylece İçişleri Bakanlığı’nın asli görevine, asayiş ve terörle mücadeleye, odaklanabileceği kanaatindeyim. Yerelde büyümenin bir sahibi olmadığında Türkiye’nin daha tempolu büyüyebilmesi mümkün değildir. Halen daha ülke arazisini hangi iktisadi ve sosyal amaçlarla kullanacağını bir bütün olarak bilmeyen, mekân kullanımı üzerinde düşünmekten aciz bir idareden söz ediyoruz. Unutmayın, Türkiye’nin halen bir mekân planı da yoktur. Buradan zenginleşme hikâyesi çıkar mı? Çıkmaz.
Yeni hükümete bakarken bunları hala göremiyor olmak, bu konularda yeterince düşünmediğimizi gösteriyor yalnızca. Ben bunu hazin buluyorum. Ayrıca kendi başına beceremediğimizi yapmamızı sağlayacak Avrupa Birliği sürecini yeniden başlatmayı bir türlü becerememiş olmamızı da önemli bir eksiklik olarak görüyorum. Ne kadar yüksekten de atsanız lafla peynir gemisi yürümüyor. Türkiye’nin artık dedikodudan icraata geçmesi gerekiyor. Bunu hala öğrenememiş olmamız da aslında hüzün verici. Türkiye’nin hayal ile hakikati birbirinden ayırmayı öğrenmesi gerekmektedir. Bir daha söyleyeyim: Türkiye’nin son 12 yıllık ekonomik performansı göz kamaştırıcı değildir. Türkiye, bir nevi tık nefes olup kalmıştır.
Bu köşe yazısı 26.05.2016 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.