TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Yine kendimize özgü bir dizi meşguliyet bulduk. Bu ara onlara dalmış haldeyiz. Biz, bir işle ilgilenirken ötekilere bakamıyoruz. Tecrübe ile sabit. Bugünlerde doğrusu ya, dünyada neler olduğuna da bakamıyoruz. Türkiye, son günlerde önüne gelen gollük pozisyonların hepsini başarıyla kaçırdı. Vizenin kalkması, sayemizde zora girdi mesela. Yine olmayacak gibi duruyor. Gelin bakın nasıl oluyor?
Artık dünyanın derdi bir değil, iki oldu. Dün bir tek Amerikan Merkez Bankası bu ay ne yapar diye düşünürken şimdi, Çin’deki büyüme ne olur diye de merak ediyoruz. Amerikan Merkez Bankası faiz artıracakmış gibi yapıyor, Türkiye dâhil bir dizi ülkenin finansal piyasaları dalgalanıyor. Çin’de büyüme yavaşlıyor, dünyanın bir dizi ekonomisi bundan doğrudan olumlu ya da olumsuz etkileniyor. Rusya, Brezilya, Güney Afrika, Venezuela olumsuz etkilenen ülkeler arasında. Türkiye ise göreli olarak olumlu etkilenen ülkelerden bir tanesi.
Nasıl? Çin ekonomisi, artık 1 trilyon dolarlık bir ekonominin büyüdüğü hızla değil, 12 trilyon dolarlık bir ekonominin büyüyebileceği gibi büyüyor. Ekonomi bir yandan da yapı değiştiriyor; karbon bazlı olmayan bir yeni büyümenin altyapısı oluşuyor. Bu arada Çin ekonomisi eskisi gibi hammadde ve doğal kaynak ihtiyacı duymuyor. Geçtiğimiz 10 küsur yılda Çin’e hammadde ve doğal kaynak satarak büyüyen ekonomiler bir süreden beri zorda. Onlar zora girince o ekonomilerle iş yapanlar da doğal olarak zora girmiş oluyor. Neymiş? Çin’in göreli yavaşlaması, öncelikle toplam ihracatı içinde doğal kaynakların payı yüksek olan ülkeleri zorluyormuş.
Rusya, Venezuela, Brezilya, Güney Afrika işte böyle ülkeler. Türkiye değil. Türkiye, doğal kaynağı olmayan, sanayileşerek zenginleşmeyi başaran bir ülke. Dolayısıyla bugün Çin’in yavaşlamasından doğrudan olumsuz bir biçimde etkilenmiyor. Doğrudan etki açısından bakarsanız olumlu bile etkilendiği söylenebilir. Türkiye için petrol faturasının ağırlığının azaldığı bir dönemden geçiyoruz. Bu nedir? İyidir. Başkaları için kötü olan, Türkiye için iyidir.
Çin’in yavaşlamasının dolaylı etkilerine geldiğinizde hem iyi hem kötü iki faktör ortaya çıkıyor. Kötü olan şudur: Türkiye doğal kaynak ihraç eden bazı ülkelere mal satıyordu. Şimdi burada zorlanıyoruz. Dolar bazında ihracatımızdaki yavaşlamaya bu çerçevede bakmak gerekiyor. Ama aynı zamanda, euro bazında ihracat yaptığımız Avrupa’nın doğal kaynak maliyeti de bu aralar azaldı. O ülkelere olan euro bazında ihracatımız artıyor. Çin’in yavaşlaması dolaylı olarak Türkiye’yi hem olumlu hem de olumsuz etkiliyor. Çin’in yavaşlamasının dolaylı olumlu etkisi Avrupa üzerinden geliyor. Türkiye ekonomisi, Avrupa ekonomisinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu nedir? İyidir. Başkaları için kötü olan bu sayede, bugün Türkiye için iyidir.
Çin’in yavaşlamasının bir başka dolaylı etkisi daha var. Toplam ihracatının içinde doğal kaynak ihracatının payı yüksek olan Rusya, Güney Afrika, Brezilya gibi ülkeler, portföy yöneticileri açısından Türkiye ile aynı klasmanda görülen ülkeler. Bu ülkelerin performansının çok kötü olması, Türkiye’deki iktisadi yavaşlamayı normalleştiriyor. Türkiye’nin göreli görünümü o kadar da fena durmuyor iktisaden bakıldığında. Türkiye ekonomisi yavaşlıyor, büyüme oranı uzun dönem ortalamasının altına iniyor. Cari işlemler açığı ise uzun dönem ortalamaları civarında dolaşıyor. Ama bu durum Türkiye ile ilgili göreli risk algılamasını yükseltmiyor. Neden? Bizimle kıyaslanan ülkelerin iktisadi performansındaki bozulma çok daha belirgin olduğu için elbette. Neden? Çin’deki yavaşlama bizimle kıyaslanan ülkeleri daha doğrudan olumsuz etkilediği için elbette.
Peki, şimdi neredeyiz?
Şimdi artık Amerikan ekonomisindeki toparlanma devam ettiğine, Çin’deki yavaşlama Batı’daki toparlanmayı destekleyici mahiyette olduğuna göre, Amerikan Merkez Bankası’nın yapması gerekeni yapmaya başlamasını bekleyebiliriz. Amerikan faiz oranları artık yükselmeye başlayabilir. Çin’deki yavaşlamanın Türkiye ekonomisine olumlu etkileri, Amerikan faiz artırımının getireceği olumsuz etkiyi törpüleyebilir. Neden törpüler değil de törpüleyebilir diyorum? Türkiye’nin bu arada ne yapacağı belli olmadığı için elbette.
Yeni bir siyasi geçiş süreci içindeyiz. Bu ortamda, Türkiye’nin daha kolay karar alabiliyor olması gerekiyor. Daha yeni, Avrupa Birliği ile son derece olumlu diyalog sürecini koordinasyonsuzluktan dinamitledik. Salt kime bonus puan yazılacağı konusunda tam anlaşamadığımız için oldu bu. Tamamen insani bir nedenle hareket ettik, sonu böyle oldu. Şimdi önce o iç siyasi itişme nedeniyle bozduklarımızı yerine oturtup Avrupa’ya verdiğimiz önemi yeniden tescil edeceğiz. Sonra iktisadi reform alanında ortaya çıkan çarşaf listeye yeniden bir bakıp karar vereceğiz. Ondan sonra yeni hükümetin programı filan çıkacak. Konuşmanın tam zamanı. Doğrusu ya, bunlar bana çok uzun geliyor.
Gelin ben size daha basit olanını söyleyeyim: Türkiye, eğer zamanın önüne getirdiği fırsatları kullanmak istiyorsa üç konuya ağırlık vermelidir. Birincisi, Türkiye’de özgürlükler alanının genişletilmesi ve yeni güvencelerle tahkim edilmesidir. İkincisi, Türkiye’de adalet duygusunun yeniden tesisidir. Üçüncüsü, ülke içi çatışma ortamının sona erdirilmesidir. Bunlar olmadan bu ülkede reform heyecanı da yabancı yatırım da olmaz. Avrupa Birliği süreci olmadan Türkiye’de bunların hiçbiri olmaz. Türkiye, Avrupa Birliği’ne sıkı sıkı sarılması gereken bir sürecin içinden geçiyor. Dün bunu yapmaktan hiç zarar görmedik. Yararını hala hissediyoruz.
Not edeyim: Fırsatların kazası olmaz.
Bu köşe yazısı 23.05.2016 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.