TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Geçtiğimiz günlerde TÜİK, 2014 yılı Ar-Ge istatistiklerini açıkladı. Türkiye, 2014 yılında Ar-Ge’ye toplam 8 milyar dolar harcamış. 2013 yılında GSYH içinde yüzde 0,95 olan Ar-Ge harcamaları payı, 2014 yılında yüzde 1,01’e ulaşmış. Ekonomik büyümede yeni bir strateji ihtiyacımızı hemen her gün dile getirdiğimiz, inovasyonun önemi konusunda hemfikir olduğumuz bugünlerde, Ar-Ge harcamalarındaki artış önemli ve sevindirici. Peki, bu 8 milyar dolar ile neler yapılabilir? Milli uçak mı, milli otomobil mi, milli ilaç mı yoksa hepsi mi?
Öncelikle Türkiye’nin Ar-Ge harcamalarına diğer ülkelerle birlikte bakarak başlayalım. G20 ülkeleri arasında GSYH’dan Ar-Ge’ye en fazla pay ayıran ülke, yüzde 4,15 ile Güney Kore. Türkiye, 14. sırada (Şekil 1). 2016 G20 dönem başkanlığını yürütecek olan Çin ise, Ar-Ge’ye ayırdığı yüzde 2’lik pay ile 8. sırada yer alıyor. Daha önce, Çin’in G20 Öncelikler Dokümanı’na inovasyonun girdiğini, teknoloji transferi ve yeni teknolojilerin difüzyonuna odaklanan, çerçevesi çizilmiş bir inovasyon önceliği yer aldığını belirtmiştim.[1] Son yıllarda hızla artmaya devam eden Ar-Ge harcamaları da bunu destekliyor. Çin, 2014 yılında Ar-Ge’ye toplam 284 milyar dolar harcamış. Bu büyüklükte bir harcamaya rağmen, Çin’de hangi araştırma alanının öncelikli olduğu, hangi teknolojiye odaklanılacağı konusunda ülkenin tamamına yayılmış bir mutabakat var. Hükümet programlarında yer alan öncelikli alanlar, uygulamadaki herhangi bir araştırmacının, herhangi bir mühendisin de öncelikleri arasında yer alıyor. Yapılan harcama da buna göre şekilleniyor. Peki, Türkiye’de yapılan harcama neye göre şekilleniyor? Biz hedefimize milli uçak, milli otomobil, milli ilaç, milli yazılım, milli oyuncak koyduysak, 8 milyar doları bunları geliştirmeye yönelik mi harcadık? Bizde de ülkenin geneline yayılmış böyle bir mutabakat var mı? Bir de 8 milyar dolar hepsine yeter mi?
Son sorudan başlayalım: Hepsine yeter mi? Şekil 2, bize 2014 yılında dünyada Ar-Ge’ye en fazla kaynak ayırmış 20 şirketi gösteriyor. Bu 20 şirketin yer aldığı sektörler, Türkiye’nin geliştirmek istediği milli ürünlerle paralellik gösteriyor. Hatta listenin uçak dışında milli yapmak istediklerimizden oluştuğunu söylemek mümkün. Aslında Boeing de, 2010 yılına kadar bu listedeymiş. 2014 yılında 4 milyar dolar Ar-Ge harcaması yapsa da, ilk 20 arasına yine girememiş.
Milli uçak, milli otomobil ve milli ilaç hedefimizi düşünerek Boeing, Volkswagen ve Roche’un 2014 yılı Ar-Ge harcamalarına bir bakalım. Sadece bu üç şirket 2014 yılında yaklaşık 27,5 milyar dolar Ar-Ge harcaması yapmış. Türkiye’de 2014’te kamu, özel sektör ve üniversitelerin toplam harcadığı paranın üç katından daha fazla. Ülkelerin inovasyon ekosistemlerini, yatırım ortamını hesaba katmadan sadece rakamlara bakınca gördüğümüz bu.
Türkiye’nin kaynak kısıtını da göz önünde bulundurarak odak belirlemeden, seçim yapmadan hızlı bir dönüşüm geçirmesi mümkün görünmüyor. Teşvik sistemini de, kaynak dağılımını da, aynı Çin’in yaptığı gibi ülkenin tamamına yayılmış bir mutabakat ile bir odak etrafında yeniden şekillendirmek gerekiyor. Odak belirlemek söz konusu olduğunda da, dünyada artık eskisi gibi tekil sektörlerden değil, farklı sektörleri aynı anda dönüştürme potansiyeline sahip yatay teknolojilerden bahsediliyor. Sürdürülebilir kalkınmanın da sanayi politikasının da odağında artık yeni teknoloji platformları var.[2] Ülkeler odak belirlerken, tek bir ürünü tek bir sektörü geliştirmeyi tek başına hedeflemiyor, farklı sektörler üzerindeki etkisini göz önünde bulundurarak yatay teknolojileri hedefe koyuyor. Özellikle bizim gibi kaynak kısıtı olup aynı zamanda hızlı bir dönüşüme ihtiyacı olan ülkelerde, inovasyon hedefini, bu yeni teknolojilerin transferi ve difüzyonu etrafında tanımlamak gerekiyor. Türkiye’nin önce hesap yapabilmesi, sonra bu hesaptan yola çıkarak teknoloji seçebilmesi, sonra da teknoloji odağı etrafına yerleştirdiğimiz reform adımlarını atması ve hızlandırıcı projeleri uygulamaya koyması gerekiyor. İnovasyon konuşmaktan inovasyon yapmaya geçiş ancak öyle olur gibi görünüyor.
[1] Çin inovasyon konuşmaktan inovasyon yapmaya nasıl geçmiş?
[2] Yeni Sanayi Politikasının Odağında Teknoloji Platformları Var: Biyoteknoloji, Nanoteknoloji ve BİT
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024