TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Elbette Türkiye’den bahsetmiyorum. Neme lazım şimdi başıma yok yere ek bir dert daha almayayım. Ben, Türkiye’den çok uzaktaki, ta Çin’deki yolsuzluklardan bahsediyorum. Biliyorsunuz yolsuzluk oralarda oluyor. Bir alakası yok yani. Ben geçenlerde Çin Halk Cumhuriyeti’nin başkenti Pekin’deydim. Üst düzey görevlilerden hiç kimse akşam yemeklerine katılmayınca, işte bu yolsuzlukla mücadele muhabbeti başladı masada. Meğer Çin’de üst düzey parti ve hükümet yetkililerinden hiç kimse artık akşam yemeklerine, kokteyllere filan katılmıyorlarmış. Adları çıkmasın diye, eskisi gibi bu tür davetlere katılmaktan kaçınıyorlarmış. Bu tür davetler azalınca, Çin’in viski ve konyak tüketimi de hızla azalmaya başlamış.
İskoç Viski Üreticileri Birliği (Scotch Whiskey Association) bu yılın 1 Nisan’ında Çin’in viski ithalatının 2014 yılında yüzde 23 azaldığını açıkladı. Benzer bir açıklama Çin’i konyak ithalatı için de yapıldı geçenlerde. Buna göre, konyak ithalatı da yüzde 17 azalmış. Hennesy’nin filan yıllık performansı olumsuz etkilendi bu yıl yine. Benzer eğilimler, bir dizi lüks tüketim ürünlerinde de gözlemleniyormuş. Piyasanın büyüme hızının tek haneli rakamlara gerilemesinden dertliymiş ilgililer. Çin’deki yolsuzlukla mücadele kampanyasında vurgunun parti yöneticileri ile üst düzey kamu görevlilerinin savurganlığı ve yaşam biçimi üzerine odaklanması nedeniyle, lüks tüketim ürünlerinin satışları bu yıl da beklendiği gibi artmadı; viski, konyak fiyatlarının artış hızı da yavaşladı.
Çin Komünist Partisi genel sekreteri ve Çin Halk Cumhuriyeti Başkanı Şi Cinpin (Xi Jinping) yolsuzlukla mücadele kampanyasını gündemin ana maddesi haline getirdi. Bu aralar, bu kampanya nedeniyle büyüme sürecinin yavaşlamakta olduğu da vurgulanıyor doğrusu. Bu iddialar, Başkan Şi’ye yapılan sunumlarda da dile getiriliyormuş doğrusu. Biliyorsunuz Çin’in büyüme hızı iki haneli rakamlardan tek haneli rakamlara doğru gerilemeye başladı artık. Eskiden yüzde 10 normaldi. Şimdi yüzde 6,5 normal kabul ediliyor. İşte bu göreli yavaşlamayı yolsuzlukla mücadeleye bağlayanlar, yol yaptıkça, yolsuzlukların arttığının altını çizmeye çalışıyorlar.
Ben bu tür görüşlere katılmıyorum doğrusu. Dün Çin iki haneli rakamlarda büyürken, Çin’in toplam milli geliri birkaç trilyon dolar civarındaydı. Şimdi artık 12 trilyondan büyük bir ekonomiden söz ediyoruz. Büyük olanın tek haneli rakamlarda büyümesi normal aslında. Çin bugünlerde bir normalleşme süreci içinde. Başkan Şi’nin de Çin’in geldiği gelişme aşamasının gereklerinin farkında olduğunu düşünüyorum. Anlatayım: 1978’de Deng Şiaoping, “Kedinin siyah ya da beyaz olması değil, fare yakalaması önemlidir.” diyerek serbestleşme sürecinin önünü açtı. O zaman Çin’in kişi başına milli geliri 200 dolardan azdı. Not edeyim, biz 1980’lerde serbestleşme sürecine girdiğimizde 1500 dolar kişi başına gelirdeydik. 2000’lere gelindiğinde, bu tutar Çin için 1000 dolara çıkmış. Şimdilerde ise 7500 dolar oldu. Çin, yakında, aynı Türkiye gibi kişi başına geliri 10 bin dolara ulaşmış ülkeler arasına katılacak. Aynı Türkiye gibi Çin’in temel meselesi de kural hakimiyetini, hukukun üstünlüğünü bir an önce tesis etmek bugün için. Hukukun üstünlüğü olmadan, inovasyona dayalı bir büyüme sürecini kurumsallaştırabilmek son derece zor. İşte ben Başkan Şi’nin yolsuzlukla mücadele kampanyasını ve bu kampanyanın en üst düzeydeki parti ve hükümet yetkililerini yargıya teslim etme konusundaki kararlılığını öncelikle bu çerçevede görüyorum doğrusu.
İkincisi ise doğrudan Çin’in küresel finansal sistem ile ilgili planları ile de alakalı bana sorarsanız. Hukukun üstünlüğünün güçlü bir biçimde tesis edilmediği bir ülkenin parası rezerv para olmak gibi bir iddia filan taşıyamaz. Yuanın ve yuan cinsinden finansal varlıkların ciddiye alınması için Çin’de eşit muamele ilkesi ile ilgili bir mesele olmadığını bilmemiz gerekir. Çin’in büyük devlet olabilmesi için herkese bazılarının ötekilerden daha eşit olmadığı bir ülke olduğunu göstermesi gerekir.
Üçüncüsü, Çin için bugün neden dünden farklıdır? Gayet basit bana sorarsanız. Çin bugüne Amerikan yatırımları ile geldi. Çin, cari fazla verdi. Bu nedenle biriktirdiği Amerikan dolarlarını, dolar cinsinden Amerikan varlıklarına yatırdı. Çin’in rezervleri bu çerçevede Amerikan sistemi içinde saklandı. Amerikan saklama sistemi içinde kalındığında, Çin rezervlerini, Amerikan mahkemelerinin denetimine açmış oldu. Çin’de hakkı yenen bir Amerikalı, Amerikan mahkemeleri kanalıyla, Çin’in Amerika’daki mal varlığına el koyabiliyordu. Çin mucizesini bugüne Amerikan hukuk sisteminin koruması getirdi. Ama bundan sonra, yalnız Amerikalıları değil, Çinlileri de korumak gerekiyor.
Aynı Türkiye gibi, Çin’de artık niceliğin değil, niteliğin önemli olduğu bir yeni büyüme sürecinin altyapısını tesis etmek zorunda olduğunu biliyor. Peki, iki ülke arasındaki fark nedir bugün? Onlar yapmaya başlamışlar. Biz daha bakıyoruz benin anladığım. Çin’de yürütülen yolsuzlukla mücadele kampanyasını doğrusu ben bu çerçevede gıpta ile izliyorum.
Nedir mesele? Türkiye’de hukukun üstünlüğü açısından bakıldığında bugün temel meselemiz, mahkeme sisteminin bağımsız ve tarafsız bir biçimde çalışmadığına ilişkin yaygın kanaattir. Çin’de ise hukukun üstünlüğü tartışmasının özünde, partinin hukuk sisteminin içine yerleştirilmesi hususu yer alıyor. Yasal reform denildiğinde, bu konu üzerinde de çalışılıyor. Bugün Çin’de hukuk sisteminin işleyişine baktığınızda, Çin Komünist Partisi anayasal sistemin içinde yer almıyor ama her konuda gerekli kararlar bu aygıtın içinde alınıyor. Çin’deki kamu iktisadi teşekküllerine ve kamu görevlerine atamalar parti kanalıyla yapılıyor. Parti üyeleri konusunda bir idari-cezai soruşturma açmak gerektiğinde, üst düzey yetkililer için önce parti teşkilatı kendi içinde bir soruşturma yapıyor. Bu soruşturma resmi yapının dışında yapılıyor. Suç, siyasi olarak sabit görülürse, resmi soruşturma için dosya ilgili güvenlik ve yargı birimlerine teslim ediliyor. Ne oluyor? Partinin üst düzey yetkilileri söz konusu olduğunda, eşit muamele ilkesinden bahsetmek mümkün olmuyor. Benim gördüğüm, Başkan Şi, Çin’de kanun önünde herkesin eşit olduğunu, herkese eşit muamele yapıldığını, herkese ve bu arada Çin milletine göstermek istiyor. Bu, hem partinin moral önderliği ve hem de yeni büyüme sürecinin gerekleri açısından önem taşıyor bana sorarsanız.
Çin hedefine doğru gümbür gümbür ilerliyor. Biz her rüzgarda savruluyoruz.
Bu köşe yazısı 28.12.2015 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.