TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
2014 yılının Ağustos ayının ortasında 1 Amerikan Doları, 2,16 Türk Lirası ediyordu. Geçen Cuma itibariyle 1 Amerikan Doları, 2,84 Türk Lirası oldu. Ne oldu? Ne olur ne olmaz diye geçen yılın Ağustos ayından beri tasarrufunu Amerikan Doları cinsinden yastık altında saklayanlar, Türk Lirası cinsinden yıllık ortalama yüzde 30’u aşkın bir getiri elde ettiler. Dolarlarını bir bankada ya da yurt dışında başka enstrümanlarda değerlendirenler ise Türk Lirası cinsinden yüzde 30’u daha da aşkın bir getiri elde ettiler. Ben bu rakamlara baktığımdan beri, Türklerin neden Türkiye’de değil de yurt dışında yatırım yapmayı tercih ettiklerini doğrusu daha iyi anladım. Yurt dışında yatırım rakamları boş yere artmıyormuş.
Bu yılın başından beri tasarrufunu dolar cinsinden tutanlar hiç bir yatırım yapmayıp 100 dolarlık banknotları ceplerinde tutarak bile yüzde 20’yi aşkın getiri elde ettiler. Yılın başında toplam banka mevduatı içinde yabancı para cinsinden mevduatın payı, Ocak 2015’te yüzde 36 civarındaydı. Temmuz sonu itibariyle yüzde 45’e dayandı. Ne oldu? Yalnızca yedi ayda neredeyse 10 yüzde puan arttı. Ekim 2001’de bu oran yüzde 57 civarındaydı. O tarihten sonra inmeye başladı. Aralık 2010’da yüzde 29’lara kadar geriledi ve sonra yine yükselişe geçti. İnmeye başladığı yere yeniden erişmesine az kaldı. Ne diyeyim? Kolay gelsin.
Şöyle bir düşünün, böyle yüzde 30’larda getiri nerede var? Warren Buffett’ın Berkshire Hathaway’i yıllık ortalama yüzde 20 getiri sağlıyordu. Burada dolar tutarak hisse senedi getirisi elde etmek yine imkan dahiline girdi. Peki, Türk Lirası cinsinden bakarsanız bu gerçek anlamda bir getiri mi oluyor? Şimdilik öyle duruyor ama fiyatlar genel düzeyi intibakı eninde sonunda gerçekleşeceğine göre ortada öyle büyük bir getiri filan da olmayacak. Aslında çakma yani.
Öyle anlaşılıyor ki Türkiye erken seçime doğru gidiyor. Siyaset ya çözüm üretemiyor ya da seçmeni bir nevi vesayet altında görüyor. Ne diyor? “Millet bir hatadır yaptı. Herhalde hatasını artık anlamıştır. Şimdi millete hatasını düzeltebilme fırsatını vermek gerekir.” Ne diyeyim? Bu yüce gönüllülük karşısında gözlerim doldu. Görelim, bakalım şimdi Mevlam neyler. Yine neylerse pek güzel eyler.
Mugalatayı bırakırsak, erken seçime gidiyoruz. Peki, en erken ne zaman seçime gidebiliriz? Geçen seçimi Haziran ayında yapmıştık. Bilenler, seçmen kütükleri bu kadar kısa bir süre önce yenilenmiş olduğu için aslında Ekim ayının ikinci yarısında erken seçime gidebileceğimizi söylüyor. Fazlaca bir hazırlık gerekmiyor. Ama Kasım ayının 20’sine kadar G20 zirvesi var. Dünya liderleri Antalya’ya gelecek. İş dünyası önderleri de orada olacak. G20’yi gölgelememek adına seçimi Kasım’ın 20’sinden sonra yapmak daha iyi olabilir. Hem G20, iktidarı da olumlu etkiler. Seçime girecek iktidar için iyi olur.
Kasım sonu Aralık başı seçim olsa, her şeye rağmen olsa, bu ne demektir?
Birincisi, 2016 bütçesi hazırlıkları teknik olarak Eylül ortasında başlayacağına göre bu yıl Türkiye’nin bütçesini topal ördek konumundaki bir hükümet ve bürokrasi hazırlayacak demektir. 2016’da ortada olup olmayacağını bilmeyen, topal ördek konumundaki bir hükümet, olsa olsa Miki Maus bütçesi hazırlar. Bu ekonomi için ilk kötü haberdir.
İkincisi, Kasım sonu Aralık başında çabucak bir seçim olsa bile, önünü gören bir hükümetin duruma en iyimser varsayımla vaziyet etmesi için bence Mart 2016’ya kadar gideriz biz. Seçim ne kadar gecikirse, yeni hükümetin biçimlenmesi de o kadar zaman alır. Nisan 2016’yı rahat aşarız. Tedbir almadan geçecek sürenin uzaması kötüdür.
Üçüncüsü, seçim ne kadar gecikirse, TCMB Başkanı Erdem Başçı’nın görevi bırakacağı Nisan 2016 o kadar karambole gelir. Erken seçimli 2016 yılında hükümetin yanı sıra TCMB’nin de topal ördek konumunda olması duble kötüdür.
Dördüncüsü, bu ortamda Amerikan Merkez Bankası’nın ve Çin Merkez Bankası’nın karşılıklı bir dizi karar alacağı düşünülürse, Türkiye’de ekonomi yönetiminin topal ördek konumunda olması daha da kötüdür.
Beşincisi, bu durumu daha kolay atlatmak için atılması gereken adımların ciddiyeti, bu süreçte bunların neden yapılamayacağına da şehadet eder.
Ben size üç cümlede yapılması gerekenleri özetleyeyim:
Halihazırda amuda kalkmış maliye politikasını artık kamu tasarruflarını artırma amaçlı yeniden tasarlayıp iki ayağı üzerine oturtmak ve para politikasını normalleştirmek gerekmektedir.
Vergi-eğitim-yargı sisteminin temel altyapısının hızla yeniden tasarlanıp, Türkiye’nin geleceğinin avara kasnaktan kurtarılması gereklidir
Türkiye’nin inovasyonu yalnızca konuşmayı bırakıp yapmaya da başlaması için teknoloji transferi odaklı yeni bir sanayi politikasına ihtiyacı vardır.
Ama bunların hiçbiri bu erken seçim ortamında ele alınamaz. Nokta.
Ne olur? Tasarrufu olanların, tasarruflarını dolar cinsinden tutmaları halinde kaybedecekleri hiçbir şey olmaz. Son bir yılda olmadı. Bundan sonra da olmaz. Tasarrufu olmayanların ise kaybedecekleri çok şey olacaktır.
Zorlu bir geçiş dönemi olacak. Hadi bakalım, kolay gelsin.
Bu köşe yazısı 17.08.2015 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024