TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Ekonomik, doğal ve sosyal açılardan Karadeniz bölgesi diğer bölgelerimize göre daha farklı özelliklere ve koşullara sahiptir ve sosyo-ekonomik durumunu ağırlıklı olarak fındığa bağlı bir ekonomiye endekslenmiş durumdadır. Bölgede birçok sosyal aktivite ve piyasalardaki canlanmalar fındığın pazara indiği Eylül ayı ve sonrasına göre ayarlanmaktadır.
Tarımsal üretim ve işleme sanayi ile bölge yaşayanlarının en önemli istihdam ve geçim kaynağı olan fındığın sorunları gün geçtikçe katlanarak artmakta ve giderek fındık üretimi tek başına geçim kaynağı olmaktan çıkmaktadır. Kırsal hanelerde yeterli gelir elde edilmemesi ve aile bireylerinin istihdam olanaklarının kısıtlı olması bölge insanını daha geniş iş alanlarının bulunduğu büyük şehirlere göç etmeye zorlamaktadır. Bu koşullarda kırsal alanda yaşayanlar ve bölge ekonomisinin gelişme trendi, fındık gibi temel ürünlerin tarımı ve ticaretine bağlılığı daha da arttırmaktadır.
Öte yandan fındığın ülkemizin tarımsal üretimi ve ekonomisi içerisindeki önemi ve geleneksel en önemli ihraç ürünlerimizden birisi olması nedeniyle hemen tüm hükümetlerce üzerinde hassaslıkla durulan tarımsal ürün olmuştur.
Ülkemiz dünya fındık üretim alanlarının yaklaşık %80’ine ve toplam üretiminin de %70-75’ine sahiptir. Fındık hemen hiçbir ithal girdisi olmaksızın her yıl ortalama 1,5-2 milyar ABD doları döviz girdisi sağlamakta ve yaklaşık 2,5 milyon bölge insanımızın da tek geçim kaynağını oluşturmaktadır. Son beş yıl içerisinde Türkiye fındık rekoltesi 660.000 ton ile 420.000 ton arasında değişmiştir. Ülke içerisinde fındık tüketimi yaklaşık 80.000 ton’dur. Yıllara göre ihracat miktarı rekolte ve stoklara göre değişmekte olup hemen üretilen bu fındığın yaklaşık %80’i de ihraç edilmiştir.
Yıllardır üzerinde tartışmaların bitmediği fındığın temel problemlerini kısaca şöyle gruplandırabiliriz:
Üretim aşamasında bahçelerin yaşlı olması, arazi ve toprak yapısından kaynaklanan verim düşüklüğü, bahçelerdeki hastalık ve zararlılar, bakım ve gübrelemeden kaynaklanan üretimin düşmesinin yanı sıra taban arazilerde ve vadilerde taban suyu yüksek ve ağır topraklarda yeterince drenaj sağlanmayan alanlarda yaşanan kök çürüklüğü de problemlere neden olmaktadır.
Özellikle miras hukuku nedeniyle bölünen/parçalanan tarım arazileri nedeniyle ekonomik açıdan yetersiz işletme büyüklükleri oluşmuş ve bu alanlarda para kazanılamadığı için gerekli bakım ve iyileştirmeler yapılmamaktadır. Öte yandan 2844 sayılı fındık üretiminin planlanması ve dikim alanlarının sınırlandırılması hakkındaki kanuna rağmen fındık üretim alanları plansız bir şekilde hızla artmıştır. Oysaki Türk fındığının dış pazarlardaki itibarının ve kalite beğenisinin sürdürülebilirliğini sağlamak içim verim ve kalitesi düşük, peryodisite eğilimi yüksek çeşitlerle yapılan üretimden vazgeçerek talebe uygun çeşitlerle üretimin yapılması gereklidir.
Dünya üretiminin %70-75’ini karşılayan ve dünyanın en kaliteli fındığını üreten ülkemizin dış pazarlarda fiyatların oluşması konusunda etkinliği yok gibi görünse de piyasa fiyatlarının oluşmasında Türkiye’deki fındık rekoltesi belirleyici rol oynamaktadır.
Fındık rekoltesinin gündemde olduğu bu günlerde farklı kanallardan yapılan tahminler hem üreticilerin hem de işleyen ve ticaretini yapan kesimlerin kafalarını karıştırmaktadır.
2015 yılı için fındık rekoltesi tahminleri 590.000 ton ile 733.000 ton arasında çok farklı değerlerde olup, bu da hem üreticilerin hem de ticaretini yapan kişilerin ikirciklenmesine neden olmuştur. Burada tek ve yetkili bir kurumun/kuruluşun rekolte tahmini yapması hem yurtiçinde hem de yurtdışında piyasalara olumlu etkilerde bulunacaktır. Rekolte tahminleri neticesinde arz fazlalığı göründüğü için psikolojik olarak düşük oluşabilecek fiyatlardan ötürü, fındık üreticisi maliyetlerini kurtaracak bir taban fiyata ulaşamayabilir. Böyle bir durumda son yıllarda istikrarlı bir seyir izlemeyen fındık fiyatları ve üretiminden dolayı yine fındık üreticisini zor durumda bırakabilir.
Tüm Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri ile Fiskobirlik’te 2000 yılında 4572 sayılı Kanun ile özerkleşme sürecini girdiyse de, fındık özelinde Fiskobirlik zaman zaman kamu politikalarının uygulanmasına aracılık etmek durumunda kalmıştır. Fiskobirlik’in ürün alım performansına bakıldığında, Kamu’nun fındık piyasalarına doğrudan ya da dolaylı olarak müdahalesi (fiyat, yağlık uygulamaları, devlet adına alımlar vs.), ürünün arz-talep durumu, birliğin finansman durumu gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak farklılıklar gösterdiği görülmektedir. Özelikle rekoltenin fazla olduğu yıllarda serbest piyasada oluşan düşük fiyatlar karşısında üreticiyi korumak amacıyla müdahaleleri olmuş, ancak Fiskobirlik’in yaşadığı sıkıntılar nedeniyle TMO da fiyat düzenleyici rolüyle 2006-2009 döneminde devreye girmiştir. Bu kapsamda Fiskobirlik’in piyasadan yaptığı alımlar 2007 yılı itibariyle çok düşmüş ve 2013 yılında 183 ton ve 2014 yılında ise sadece 608 ton ürün alımı yapmıştır.
Ordu ve Giresun Ticaret Borsalarında oluşan fiyatlar zaman zaman üretici ve tüccar-sanayici arasında hoşnutsuzlar yaratmış olsa da fındık fiyatları 2014 yılında en yüksek değerlerine ulaşmıştır.
Fındıkta uygulanan fiyat merkezli politikalar sonucu; ülkemizdeki fındık alanları aşırı genişlemiş, üretim-tüketim arasındaki marj giderek artmış, arz fazlası stoklar oluşmuş, kamuya olan yük yıldan yıla artmıştır. Bu nedenle sektörün uluslararası piyasalarda rekabet edebilirliğini iyileştirmek ve desteklemeye ilişkin kamu harcamalarındaki etkinliği artırmak amacıyla, fındık destekleme uygulamasının, alan bazlı gelir desteği şeklinde yürütülmesine yönelik belirlenen politika kapsamında “Alan Bazlı Gelir Desteği” ve “Telafi Edici Ödemeler” yapılmasına 2009 itibariyle başlanmıştır.
Bu kapsamda 2015 yılı içerisinde yaklaşık 388.000 fındık üreticisine 828 milyon TL’lik finans desteği ile bahçelerin bakımı konusunda çalışmaların bir bölümünü ancak karşılamışlardır.
Ancak 2015’den sonra ne tür bir destek yapılacağı konusu şu ana kadar tam olarak belirlenmemiş olup, bu konuda uygulamaları verim ve kaliteyi arttıracak şekilde düzenlenmesi ve desteğin fındık üretiminden geçimini sağlayan gerçek çiftçilere yapılmasını sağlayacak tedbirlerin alınması yeni hükümetten beklenenler arasındadır.
Fiskobirlik 50’ye yakın birim kooperatifi ile üreticiler adına mali özerkliğe sahip, fındığı alan, içte ve dışta üreticiler adına pazarlayan bir yapıya kavuşmalıdır. Böylece pazar koşullarını ve iç/dış fiyatları yakından takip ederek ürünü gerçek değerinden satabilecektir. Dünyadaki fındık ithalatçısı konumundaki firmalar, fındığın hızla değişen ve istikrarı olmayan fiyatları karşısında antepfıstığı, yer fıstığı, badem ve ceviz gibi ürünlere yönelebilmektedirler. Bu kapsamda yönetmeliği yayınlanan lisanslı depoculuk faaliyetlerinin profesyonelce yürütülmesi ile mevcut depoların yeniden faaliyete geçmesi ve üreticilerin ürün senedi karşılığında ürünlerini değerlendirmeleri ile ekonomik fayda sağlamaları da mümkün olacaktır.
Burcu Aydın, Dr.
28/12/2024
Fatih Özatay, Dr.
27/12/2024
Fatih Özatay, Dr.
25/12/2024
Güven Sak, Dr.
24/12/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
23/12/2024