Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    4G olmadan Sanayi 4.0 nasıl olacak da olacak?

    Güven Sak, Dr.13 Temmuz 2015 - Okunma Sayısı: 2427

    Ben Türkiye’de yakın geçmişte olup bitenlere baktığımda bir daldan dala hali görüyorum. Ortada derin bir tutarsızlık var bana sorarsanız. Bir yanda “aman inovasyona dayalı büyüme olsun, bu inovasyona dayalı büyüme çok önemli” diyenler var etrafta. Öte yanda, “4G’yi atlayalım sonra ileride hazır olunca doğrudan 5G’ye geçelim” diyenler. Bir nevi “Hoppala paşam, Malkara Keşan” durumu yani. Ben bu iki yaklaşımın aynı dünyaya ait olmadığı kanaatindeyim. Neden?

    Önce yandaki iki fotoğrafa bir bakın lütfen. Fotoğrafların ikisi de aynı yerde, Aziz Peter meydanında çekilmiş. İlki 2005 yılına, ikincisi ise 2013 yılına ait. Aralarında 8 yıl var. Ama tek fark bu değil. İlkinde insanlar Papa’yı dinliyorlar. İkincisinde ise bir taraftan Papa’yı dinliyor, diğer taraftan ellerindeki tablet ve akıllı telefonlar ile kayıt yapıp fotoğraf çekiyorlar. Sonra büyük olasılıkla o datayı birilerine gönderecekler.

    2005 yılından 2013 yılına ortaya çıkan değişim ne getiriyor? Artık elimizdeki elektronik iletişim aygıtları ile öncesi ile kıyaslanmayacak bir miktarda veri transferi gerçekleştiriyoruz. Neden artık cep telefonlarımızın kablolarını yanımızda taşıyıp sürekli yeniden şarj ediyoruz? Veri transferi ihtiyacı arttıkça harcadığımız enerji miktarı da artıyor.

    Peki, 4G ne demek? 3G’den farkı ne? 4G daha hızlı veri transferi gerçekleştirebilme imkanına sahip olmak demek. Biz 4G ihalesini geciktirdikçe Türkiye daha hızlı veri transfer edebilme fırsatını kaçırıyor. Peki, bu durumda ne kaybediyoruz? Başta örneği cep telefonlarının giderek daha akıllı olması ve artan veri ihtiyacından verdim diye meseleyi bir tek oraya sıkıştırmayın. Türkiye’de temel problemimiz, yeni bir büyüme stratejisinin yoksunluğudur.

    Bugüne kadar köyden kente göç ile gelen verimlilik artışı Türkiye’yi büyüttü. Şimdi şehirlerde yaşayanların oranı yüzde 75 oldu. Ama Türkiye’nin köylülere dayalı büyüme stratejisi hala değişmedi. Türkiye’nin kentleşme oranı Almanya seviyesine ulaştı. Ama nasıl Türkiye’nin tarım politikası köylülerin gelirlerini artırma hedefini bir kenara koyup şehirlilerin ucuza beslenmesini sağlamaya doğru şehirlileşmediyse, büyüme stratejisi de değişmedi. Gelinen aşamada, köyden gelenin sanayi ve hizmet sektörlerinde çalışmaya başlayıp verimliliğini artırması artık Türkiye’yi taşıyamayacak. Ne gerekecek? Bize artık her sektörde verimliliği artıracak bir yeni büyüme stratejisi lazım. Bir yeni sanayileşme politikası lazım. İnovasyona dayalı büyüme sürecine işte böyle bakmak gerekiyor. Bize tüm sektörlerde aynı anda verimlilik artışlarına yol açacak yeni teknolojilere dayalı bir inovasyon süreci lazım.

    Bilgi işlem teknolojisi işte bu birden çok sektörde aynı anda verimlilik artışlarına yol açabilecek teknoloji platformlarından birisi. Sanayi 4.0 denilen de işte tam da bu. Artık makinelerin makinelerle konuşacağı bir yeni döneme giriyoruz. Nasıl konuşacaklar? Bilgi işlem teknolojisinin getirdiği imkanlar sayesinde. Makineler kendi girdi siparişini kendileri vermeye başlayacaklar. Bunun stok yönetimi açısından küçük işletmelere getireceği imkanları düşünebiliyor musunuz? Mal tedariki artık makinelerin birbirleriyle konuşmaları sayesinde otomatik olarak yapılacak. Buradan gelecek tasarrufu bir düşünün bakalım. Aynı durum muhasebeden pazarlamaya her alanda olmaya başlayacak. Dünyada milyarlarca makinenin birbirleri ile konuşmaya başlayacağı bir yeni çağın başındayız. Ya içine girip verimliliğimizi artırmanın bir yolunu bulacağız ya da şimdi yaptığımız işleri yapabilmemiz mümkün olmayacak. Türkiye’de sanayi olup olmayacağına bugünlerde attığımız adımlarla karar vereceğiz. 4G bu adımlardan yalnızca bir tanesi. Ya geçeceğiz ya da biz bu yarışta yokuz diyeceğiz. İnovasyonu başkaları yapacak, biz öyle bakacağız. Sonra gerekirse batılılara kızabilir, kör talihimize yanabiliriz. Ama seçimi bugünden biz yapmış olacağız. Ben size şimdiden söylemiş olayım.

    Şimdi baştaki veri transferi ihtiyacına geri döneyim. Milyarlarca makine birbirleri ile konuşmaya başlayınca, veri transferi ihtiyacı da katlanarak artacak elbette. Veri ihtiyacı arttıkça, altyapı ihtiyacı da sürekli olarak artacak. Hızlı veri transferi için 4G yetmeyecek elbette. Memleketin her yerinin fiber optik kablolarla döşeli olması da gerekecek hızlı veri transferi için. Öyle mi? Değil. Son 10 yılda en çok ihmal edilen alanlardan biri de fiber optik kablolama. İlle de devletin yapması gerekmiyor. Ama bizim devletimiz hem kendisi yapmıyor hem de özel sektörün bu işi yapmasının önünü açmıyor.

    Ne oluyor? Öyle inovasyon olsun demek yetmiyor. İnovasyon olsun diye, “yap bir inovasyon, kaç paraysa vereyim” diye etrafa para saçmakla da olmuyor. Olmadı. Gördük. Önce yeni bir büyüme stratejisi ve de o stratejinin odak noktaları üzerine kafa yormak gerekiyor. Biyoteknoloji, BİT ve nanoteknolojiden ne beklediğimiz konusunda kafamızın açık olması gerekiyor. Henüz değil. Sonra işin altyapısı üzerine de kafa yormak gerekiyor. 4G’ye neden geçmemiz gerektiği konusunda kafamızın bu çerçevede açık olması gerekiyor. Daha hızlı veri transferinin önemini kavramış olmak gerekiyor. Yetmiyor. Daha hızlı veri transferi için fiber optik kablolamanın önemini de bilmek gerekiyor.

    Biz ne yapıyoruz? Biz bence daha ne istediğimizi bilmiyoruz. Siyasetçilerimiz değişenin farkına varıp daha bir hükümet kurmayı bile beceremiyorlar. Ortada sanki Belçika’nın siyasetçileriymişler gibi dolaşıp duruyorlar. Orası Belçika, burası Türkiye. Bilmeyenlere bir daha hatırlatayım.

    Şekil 1 – 2005 ve 2013 yıllarındaki Papa seçimleri esnasında Aziz Peter Meydanı

    aziz peter meydani

    Kaynak: Associated Press, NBC News

    Bu köşe yazısı 13.07.2015 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır