TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Baştan adını koyayım: Ben 4G ihalesindeki gecikmenin stratejik bir hata olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin fiber optik altyapısının yetersiz kalmasının da son 10 yılın stratejik hataları dizisine mutlaka eklenmesi gerektiğini düşünüyorum. İkincideki yetersizliğin birinci meseleyi gölgeleyecek kadar önemli olduğu kanaatindeyim. Türkiye, her boş yere beton dökme konusunda sergilediği kararlılığı, her yere cam lif döşeme konusunda göstermiş olsaydı, şimdi Sanayi 4.0 konusunda daha hazır bir altyapımız olurdu. Şirketlerimiz bu yeni bilgi işlem çağına, makinaların makinalarla konuşmaya başladığı bu yeni döneme daha kolay adım atarlardı. Ama şimdi böyle olmayacak. Bu bizim ilk stratejik hatamız değil elbette. Türkiye tarihi stratejik hatalarla doludur. Ben 4G ihalesindeki ertelemenin de, fiber optik kablo döşeme konusundaki yavaşlığın da “Biz nerede hata yaptık?” koleksiyonuna eklenebilecek kıratta kocaman hatalar olduğu kanaatindeyim.
Önce bir kaç rakam söyleyeyim. Türkiye’nin kara yolu ağı 1,1 milyon kilometre uzunluğunda. Fiber optik kablo altyapısı ise ancak yenilerde 240 bin kilometre oldu. Nedir? Halen kara yolunun gidebildiği her yere hızlı internet altyapısı götüremiyoruz. Karşılaştırmayı fiber optik yoğunluğu olarak ölçmek isteyebilir ve kilometrekare başına ülke çapında ne kadar fiber optik kablo var diye de bakabilirsiniz. Kore’de kilometrekare başına 6 kilometre fiber optik kablo var. Türkiye’de ise kilometrekare başına 300 metre fiber optik kablo var. Kore birbirine bağlı, Türkiye değil. Kore 1990’larda dünyanın en hızlı internet bağlantısını sağlayabilen ülkesi olma hedefi ile yola çıkmış. Biz o ara uyumuşuz. Amerikalılar 2010 yılında Geniş Bant Planı yayımlamışlar. Öyle anlaşılıyor ki biz o arada da uyumaya devam ediyormuşuz. Malum, biz buralarda internet üzerinden haberleşmeyi nasıl engelleriz konusu üzerinde çalışıyoruz bir süredir. Kim uğraşacak öyle milletimiz internet üzerinden nasıl ucuza haberleşebilir konusu ile. Halbuki ucuza ne kadar çok veri aktarırsanız, inovasyona dayalı büyümenin de kapısını açıyorsunuz. Nerede? Bilgi işlem teknolojileri vasıtasıyla internet alanında.
Peki, fiber optik kablolama ile 4G arasındaki ilişki nereden geliyor? 2009 Nobel Fizik ödülünü alan Charles Kao, fiber optiğin babası olarak adlandırılıyor. Cam liflerin hangi şartlar altında veri aktarımı ve iletişimde kullanılabileceğini ilk o göstermiş. 1960’lı yıllarda. 1990’lardan beri de daha hızlı veri aktarımı için cam lifler içeren fiber optik kablolar kullanılıyor. Onları Türkiye’ye ilk kez Turgut Bey getirmişti. Her ülke, altyapısını bu tür kablolara doğru geçirmeye çalışıyor. Amerikan planı da esasen öyle. 2020 yılında 100 milyon aileye saniyede 100 MGB veri indirme ve yine saniyede 50 MGB veri yükleme imkanı verecek bir bağlantı imkanı sunulması hedefleniyor. Dün memleketi demir ağlarla örmek önemliydi. Şimdi cam liflerle örmekten bahsediliyor.
Ama kablo altyapısı yeterli değil. Ayrıca teknolojik gelişmenin önünü açmak da önem taşıyor. İşte 4G, 3G’ye göre çok daha hızlı veri transfer edebilme imkanı veren bir yeni teknoloji. Bu çağda “4G’ye bu baharda geçmeyelim, zaten 5G gelecek” dediğinizde, “Canım millet bu yıl da Anadol’a biniversin” demiş gibi oluyorsunuz. Üstelik bunu ortada 5G yokken söylüyorsunuz. Şirketler kesiminin bilgi işlem teknolojisine intibakını geciktiriyorsunuz. Verimlilik kayıplarını saymıyorum. Diğer taraftan da “aman inovasyon çok önemli” diye etrafta dolaşmalarını hiç anlamıyorum. Bu, etrafa çocuk parkı yapmayıp, ama çocuğu arada boş bir araziye götürüp “Bak şimdi burası bir çocuk parkıymış. Aman ne hoş bir kaydırak. Hadi bakalım kaydığını hayal et. Bak ne çok eğleniyorsun” demek gibi bir şey. “4G zaten lazım değil, yapanlar bile bin pişman. Sen şimdi 5G’nin geldiğini bir düşün. O imkanlar ile ne biçim yeni alışveriş siteleri kurulur, ne paralar kazanılır. Bir hayal et bakayım. Bak gülmeye başladın bile. Tabii peşin paranın kokusunu aldın, keyfin yerine geldi” gibi manasız bir muhabbet var güzel ülkemizde.
4G yok. Daha gelmedi. Belki de biz onu atlayıp doğrudan 5’inciye geçeceğiz. Ne olacağını henüz bilmiyoruz. Bir stratejimiz olmadığı için, ihalenin olup olmayacağı bile belli değil. Zaten 4G de gelse, 5G de gelse, bu fiber optik altyapısı ile artacak veri aktarım kapasitesinin pek azını kullanırdık doğrusu. Biz sağa sola beton döküp devlet eliyle zenginleşme peşindeyken, sağa sola cam lif döşeyip inovasyon yaparak zenginleşmeyi de ileriye bıraktık haliyle. Şimdi kim uğraşacak öyle çalışmayla filan. Değil mi ama?
Bu köşe yazısı 10.07.2015 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024