TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Doğrusu, ilk bakışta pek bir şey olmaz gibi geliyor insana. Ancak burada doğru soruları aşama aşama sormak lazım sanırım. Öncelikle: Yunanistan, Avrupa’nın makro dengelerini alt üst edebilir mi? Cevabı kolay. Etmez. Edemez. Olsa olsa cürmü kadar yer yakar. O zaman, Türkiye üzerine olan etkisi de sınırlı kalabilir. Neden böyle olur? Yunanistan’ın milli geliri toplam Avrupa Birliği milli gelirinin yüzde biri civarında. Yani, toplam Yunan iktisadi aktivitesi, Avrupa’nın iktisadi aktivitesinin yüzde biri kadar bir şey. Almanya’nın 3,7 trilyon dolarlık ekonomisi, Fransa’nın 2,8 trilyon dolarlık ekonomisi karşısında Yunanistan toplam olarak 242 milyar dolarlık bir ekonomi. Türkiye’nin 822 milyar dolarlık ekonomisinin dörtte biri neredeyse. Bu ne demek? Makro açıdan baktığınızda, Yunanistan krizi temel iktisadi göstergeler açısından esasen Avrupa’yı etkilemez demek. Yunanistan’da olup bitenlere bakınca ilk önce herhalde bu tespiti yapmak gerekiyor. Peki, etki bu kadarla kalır mı? Daha fazla dikkat etmemiz gereken başka bir faktör daha olabilir mi? Acaba biraz daha dikkatle mi bakmak gerekir? Gelin birlikte bir düşünelim.
Ama önce ne olup bittiğine kısaca bir bakalım. Ocak ayında Yunanistan’da seçim yapıldı. Eski elitler temizlendi. Millet, Avrupa Birliği ile daha sıkı pazarlık yapsın diye Sol Koalisyon (Syriza)’a oy verdi. İktidara zaten bu işi yapsın diye geldiler. Ama Haziran sonuna kadar işi bir türlü bitiremediler. En son, Avrupa’nın önerilerini reddettiler ve konuyu Temmuz başında referanduma götürmeye karar verdiler. Avrupa’nın önerilerine ‘evet’ ya da ‘hayır’ cevabını seçmen verecek. Seçmen ‘evet’ derse daha fazla pazarlık yapma şansı da olmayacak. Halbuki daha fazla pazarlık yapmak gerekiyor. Syriza’nın kendi milleti için daha iyi pazarlık etmesi gerekiyor. Açık ki, Avrupa’nın önerileri hala intibakın yükünü Yunan seçmeninin sırtına yüklüyor. İlk 6 ayda milli gelirin yüzde1,7’si kadar bir tutarda bir intibak gerekiyor. 4 yılda Yunan milli geliri üzerindeki toplam olumsuz etki yüzde 10’u aşıyor böyle bakarsanız. Bu arada bu öneri kabul görürse Yunan borcunun milli gelir içindeki payı azalmıyor. Aksine, yüzde 200’e doğru yükseliyor. Ne oluyor? Hem dışarıya yüklü bir miktar para ödüyorlar hem de borç tutarı azalmıyor, artıyor. Sonuç: Yükü, Yunanlılar üstleniyor. Ama zaten seçmen tam da bu senaryoyu istemediği için Syriza’yı iktidara getirmişti. İşte onun için referandumdan ‘hayır’ cevabının çıkması çok da zor görünmüyor Yunan seçmeni açısından baktığınızda.
Geçen haftalarda bu hesapları not eden, İngiliz Financial Times gazetesi yazarı Wolfgang Münchau bu resme bakıp bir Churchill anekdotu anlatmıştı. Onu da atlamayayım. Churchill ile tartışan bir kadın, tartışmanın tam ortasında, bakar ki tartışma aleyhine sonuçlanacak, pat diye, “ama siz zaten sarhoşsunuz” der. Bunun üzerine Churchill “Doğru ama benim sarhoşluğum birkaç saat içinde geçip gider hanımefendi, ancak sizin çirkinliğiniz ilelebet devam eder” diye cevap verir. Olası bir “hayır” cevabı sonrasında Yunan ekonomisi çok kötü bir tepki verebilir, geçiş süreci problemli olabilir ama sonunda o sıkıntı geçip gider. Halbuki Avrupa Birliği’nin bu intibak önerisini kabul etmek demek sıkıntıyı ilelebet devam ettirmek anlamına gelir. Kamu borcunun milli gelir içindeki payının o kadar geri ödemeye rağmen yüzde 200 olması sürdürülebilir bir durum değildir. Bu durumda siz Yunan seçmeni olsanız nasıl davranırsınız? İşte onlar da gerekeni yapacaklar bana sorarsanız. Sonuçta, Çipras intihar etmemeyi tercih etti.
Peki, bu durum Avrupa Birliği için ne anlama geliyor? Yunan krizinin makro etkisi sınırlı ama siyasi etkisi çok büyük bana sorarsanız. Bizim tarihimizde iktidara aday olan ne yapardı? Önce sancağını çeker, sonra kendi adına bir hutbe okutur ve son olarak da kendi adına sikke bastırırdı. Ortak paraya sahip olmak demek siyasi bir hadiseydi aynı zamanda. Avrupa Birliği’nin daha siyasi bir birliğe evrilme sürecindeki araçlardan bir tanesi de buydu. Araçlardan biri olabilecek ortak Anayasa olmadı, arada kaynadı gitti. Şimdi siyasi birliğin temsilcisi bir başka araç olan euroyu da harcıyoruz. Eurodan çıkan bir Yunanistan, kriz sarhoşluğunu aşar ve toparlanma yoluna girerse ne olur? Başkaları da aynı yolu izler. Ne beklenir? Euronun değer kaybedeceği bir süreç herhalde.
O vakit, ne diyoruz? Siyasi bir bütünleşme projesi olarak Avrupa Birliği’ni rafa kaldırıyoruz. Almanya ve Fransa’nın çıkarlarının kalan 26 ülkeden daha önemli olduğunu söylüyoruz. Alman ve Fransız bankaları Yunan borcunun yaklaşık 160 milyar euroluk kesimini taşıyorlardı. Yunanistan, borcunu ödemekte zorlandı. Opsiyonlar nelerdi? Yükü Yunan halkı üstlenir, kemer sıkar, daha çok vergi verir ve geri ödeme olur. Bu ilk seçenek. İkincisi, Yunanistan geri ödeme yapmaz, borcunu reddeder. Yükü Alman ve Fransız bankaları üstlenir, o bankalara hükümetleri destek olur. Sonunda yükü Alman ve Fransız halkları üstlenir. Bu da ikinci seçenek. Üçüncüsü ise orta bir çözüm yolu, borç yeniden yapılandırılır ve bir bölümü affedilir. Bir bölümünü Yunan halkı, bir bölümünü ise Almanlar ve Fransızlar üstlenir. Bir türlü birinciden üçüncüye tam olarak gelemiyoruz. Her ulus devlet, kendi ulusunu diğerlerinden çok sevdikçe, birlik projesine nefes aldıracak alan kalmıyor.
Euro dolar karşısında sistematik bir biçimde değer kaybederse ne olur? Avrupa için iyi olabilir ama Türkiye’nin kırılganlığı kesin olarak artar. Ne olur? Yunanistan krizi daha da derinleşir ve Yunanistan’ın euroyu terk etmesi ile sonuçlanırsa Türkiye iktisadi açıdan daha kırılgan bir ülke olur.
Nedir? Koalisyonun vakit geçirmeden kurulması iyidir.
Bu köşe yazısı 29.06.2015 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024