TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
(1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın verilerine göre ülkemiz tarımsal üretim değerleri açısından dünyanın 7. büyük tarımsal ekonomisine sahiptir. Ancak son yıllarda yaşanan sorunlar ve gıda fiyatlarındaki hızlı artışlar bu durumu sorgulanabilir hale getirmiştir. Uzun yıllardır çözülemeyen tarımsal altyapı sorunları, girdi fiyatlarının yüksek oluşu, tarımda dikey ve yatay entegrasyondaki yetersizlikler, tarımsal finansman ve ARGE konularının tümü gıda fiyatlarındaki yüksek enflasyon ve tarımı ön plana çıkarmaktadır.
(2) Tarım uzun yıllardır katma değer yaratan, üretken ve dinamik bir sektör olarak algılanmamış ve ekonominin bütünü içerisinde ikinci hatta üçüncü plana atılmıştır. Oysa ağırlıklı olarak seçim zamanlarında hükümetlerin oy deposu olarak görülen kırsal kesime yönelik paketler (!) ve öneriler geliştirilmiş, ancak bunların hemen tümü seçim sonunda göz ardı edilmiştir. Bu kapsamda tarımdan diğer sektörlere kaynak transferleri uygulanan fiyat politikaları ile hızlandırılmıştır. Bu da kırsal alandan kentlere olan hızlı ve plansız göçü tetikleyerek kronik hale gelen sosyal problemleri artırmıştır.
(3) Halen ülke ekonomisi içerinde tarımın payı %8’ler düzeyine düşerken tarımın istihdamdaki payı %21’ler düzeyinde ve kırsal nüfusun toplam nüfus içindeki payı da 6360 sayılı Büyükşehir Yasası ile bir gecede yaklaşık 16,000 köyün mahalleye dönüştürülmesi ile %10’lar düzeyine düşmüştür.
(4) Geçmişten günümüze uygulanan tarım politikalarıyla oluşan yüksek girdi maliyetleri nedeniyle küçük aile işletmeleri ve çiftlikleri etkin ve verimli bir üretim yapamamakta ve hızlı bir şekilde tasfiye süreci yaşamaktadırlar. Üretimde kullanılan tohum, ilaç, gübre, mazot, elektrik, yem gibi ana girdilerde yaşanan yüksek fiyat artışları ve dışa bağımlılıkları nedeniyle nihai tarımsal ürünlerin maliyetleri hızlı bir şekilde artmaktadır. Tarımsal üretimde sürdürülebilir bir yapının gerçekleşmesi ve gıda güvenliğinin sağlanabilmesi için önemli noktalardan birisi bu yüksek girdi maliyetlerinin düşürülmesi olmalıdır. Bu sağlanmadığı takdirde gıda ürünleri ithalatı ve küçük aile işletmeciliğinin tasfiyesi hep gündemde olacaktır.
(5) Tarımda girdi maliyetlerinin yüksekliğinin yanı sıra “verimlilik” düzeyinin düşüklüğü de tartışılan önemli bir konudur. Ayrıca tarımsal altyapının yetersizliği (arazinin çok parçalı ve küçük olması, sulama ve drenaj sistemlerinde istenilen düzeye ulaşılmaması, tarımsal toprakların tarım dışı kullanımının hızla artması, erozyon, tuzlanma, vb.) verimlilik konusunda olumsuz etkenler olarak görülmektedir.
(6) Tarım sektöründe girdi fiyatları ve üretimde etkinliğin arzu edilen hale ulaşması için kırsal kalkınmaya da özel önem verilmesi kaçınılmazdır. Özellikle üretim düzeyinin ve süreçlerinin daha iyi işler hale gelmesi, bu süreçteki iş gücünün çok büyük bölümünü oluşturan kırsal kesime yönelik doğru yatırımların yapılmasına bağlıdır.
(7) “Kalkınma” kavramı, bireyin yaşam kalitesinin hem ekonomik hem de sosyal olarak geliştirilmesi anlamlarını taşımaktadır. Kırsal kalkınmanın sağlanması yönündeki adımların katılımcı bir süreç sonucunda ve en başta sürdürülebilirlik hedefi doğrultusunda tasarlanması gerekmektedir. Kırsal kalkınma için hem bu kesime yönelik temel ve tarımsal eğitim faaliyetlerine ağırlık verilmesi hem de bu kesimde yer alanların örgütlenmesini kolaylaştıracak ve teşvik edecek adımların hızlandırılması gerekmektedir. Nitekim kırsal alanda yaşayanlarının tümü bir menfaat grubu olarak değerlendirildiğinde, bilgi sahibi olmak ve ortak hareket edebilmek, bu gruba çok ciddi faydalar sağlayabilecektir. Kırsal kesimde yaşayanların bilgi düzeyinin artması ve ortak çıkarlarını savunabilir hale gelmesi için öncelikle kırsal alanda sosyal koşullarını (konut, eğitim, sağlık, kültürel aktiviteler vs.) iyileştirmeye yönelik çabalar ön plana çıkarılmalıdır. Bu iyileştirme ise öncelikle bölgesel seviyeye odaklanmalıdır. Ancak kalkınmanın sadece bölgesel ihtiyaçlara odaklanarak gerçek anlamda sağlanamayacağı da unutulmamalı ve dikey olarak tarım sektörünün tüm paydaşlarının sürece dâhil edilmesi sağlanmalıdır. Bu çerçevede sadece tarımsal istihdam değil, kırsal kesimde tarım dışı istihdamı teşvik edecek adımlar atılmalıdır.
(8) Şu an için kırsal kesimin öncelikli sorunu gelirin düşüklüğü ve sosyal koşulların yetersizliği olarak görülmektedir. Kırsal kesimin yeterince kazanç elde edilememesinin temel nedeni tarımsal ürün fiyatlarının düşük olması değildir. Temel sebep çiftlikten sofraya sürecinde ortaya çıkan toplam gelirin dikey ilişkili paydaşlar arasındaki paylaşımı noktasında dengesizlik olmasıdır.
(9) Kırsal kalkınmanın sağlanması konusunda, kırsal kalkınma politikaları ile daha genel tarım politikaları arasındaki fark göz ardı edilmemelidir. Tarım politikaları, sektörün çok paydaşlı ve katmanlı yapısı ve diğer sektörlerle yakın ilişkisi dolayısıyla, çok daha genel ve kapsayıcı olmalıdır. Kırsal kalkınma politikalarının merkezinde ise daima kırsal kesimde yaşayan hane halkı olmalıdır. Kırsal kalkınmanın merkezine insanın olması, tarım sektörünün diğer paydaşlarını ve katmanlarını dikkate almaması veya ilişkili sektörleri dışlaması anlamında değildir. Kırsal kalkınma politikaları hedef olarak belirlenen hane halkının sosyal ve ekonomik koşullarının geliştirilmesi ve iyileştirilmesi amacına odaklanmalıdır.
(10) Bu yaklaşım ile tarım sektörünün geneline ilişkin politikalarda, devlet müdahalelerine daha şüpheci yaklaşmak gerekecek iken, kırsal kalkınmaya yönelik olarak devlet desteklerinin zorunlu unsur niteliğinde olduğunu kabul etmek doğru olacaktır. Bu kapsamda devletin kırsal alanda yaşayanların refahını artırmaya ve işletmelerinin daha etkin çalışmasını teşvik etmeye yönelik müdahaleleri kaçınılmazdır. Ekonomik yaklaşımla, kırsal kesime yapılan devlet desteklerinin uzun vadede bu kesimin gelişmesinin toplumun tamamı üzerinde yaratacağı büyük pozitif dışsallık ile kısa vadede kaynak özgülemesinin olumsuzluklarını fazlasıyla telafi edileceğini görülecektir. Söz konusu bu destekler, tarım sektöründeki verimlilik sorunlarını da giderecek biçimde tasarlanıp uygulanabilirse, tarım sektörünün geneline ilişkin politikalar ile kırsal kalkınma politikalarının örtüşmesi sağlanabilir.
(11) Tarımsal üretime ilişkin ana üretim faktörlerinin (işgücü, sermaye, doğal kaynak, girişimcilik) yapısı ve verimlilik düzeyi kırsal kesimdeki gelişmişlik düzeyi ile doğrudan ilişkilidir. Bu bakımdan, tarımsal üretimdeki verimlilik ve kalite artışlarıyla ilgili birçok konu (tarımsal yayım ve çiftçi eğitimi, örgütlenme, tarımsal altyapı, tarımsal finans ve kredi, işleme ve pazarlama, depolama ve ambalajlama, üretim teknolojileri, vb.) kırsal kalkınma politikalarına da konu olmaktadır. Öte yandan kırsal kalkınmanın sağlanması ile üreticilerin önce bölgesel ve ulusal, daha sonra da uluslararası rekabet gücünü şüphesiz artıracaktır ve tarım sektörde önemli gelişmeye yol açacaktır.
(12) Türkiye’de kırsal kalkınmaya yönelik çok sayıda proje uygulanmış ve halen uygulanmakta olup, sonuçlarının etkisi tam olarak ve yeterince analiz edilememiştir. Bölgeler arasındaki farklılıkların yoğun olduğu alanlara yönelik projeler planlanırken sadece iyi örneklerin ve en iyi uygulamaların takip edilmesi bir sonrakinin de başarılı olacağı beklentisini yaratabilir. Ancak bölgeler arasındaki gelenek, örf ve adetler ile sosyo-ekonomik farklılıkları dikkate almadan seçilen yöntemin uygulanması hedeflenen amaca tam olarak ulaşmada sorunlar yaratabilecektir.
(13) Kırsal kesime yönelik uygulanacak olan her türlü politikanın, mutlaka hedef kitlenin içinde bulunduğu kurumsal yapıya uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Bunun için ise söz konusu kurumsal yapıyı politikalara entegre edebilecek örgütlenmelerin (birim kooperatifler, üretici birlikleri, sektörel dernekler vs.) oluşturulması, geliştirilmesi ve bunların katılımcı bir yaklaşımla karar alma sürecine dahil edilmesi önemlidir.
(14) Kırsal alanda güçlü ve örgütlü bir yapı, ülke nüfusunun sağlıklı ve yeterli düzeyde beslenmesi, ihracata konu olan hammaddelerin üretimi ile toplumun güvencesi için etkin ve verimli üretimin gerçekleştirilmesinin ana faktörü olacaktır.
Fatih Özatay, Dr.
27/12/2024
Fatih Özatay, Dr.
25/12/2024
Güven Sak, Dr.
24/12/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
23/12/2024
Selin Arslanhan
23/12/2024