Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Çin Cumhurbaşkanı’nın Orta Doğu ziyaretinde Türkiye yok

    Güven Sak, Dr.09 Nisan 2015 - Okunma Sayısı: 2127

    Çin Cumhurbaşkanı Şi Cinpin (Xi Jingping), Nisan ayı içinde Orta Doğu gezisine çıkacak. Bu, Şi Cinpin’in bölgemize ilk ziyareti olacak. Bu ilk ziyaret nereleri kapsıyor? Mısır ve Suudi Arabistan’ı. Bir önceki Cumhurbaşkanı Hu Cintao da Orta Doğu gezilerini 2004’te Mısır’a, 2006 ve 2009’da da Suudi Arabistan’a yapmıştı. Orta Doğu deyince Çinlilerin aklına öncelikle Mısır ve Suudi Arabistan geliyor galiba. Türkiye gelmiyor. Kabul edin, İran’la Amerika’nın nükleer enerji konusundaki başlangıç mutabakatında da Türkiye’nin esamisi okunmamıştı. İran, 36 yıl sonra ilk kez paryalıktan çıkma, paralel evrenden dünyamıza geri dönme hazırlıkları içinde görünüyor. Doğrudan Amerikalılarla konuşuyor. Türkiye, p5+1 denkleminin içinde yer bile almıyor. Orta Doğu yeniden şekilleniyor ama kimse Türklerle ilgilenmiyor. Ben bunu son derece trajik buluyorum.

    Neden? Birinci neden son derece açık sanırım. Biz Türkler, uzunca bir süreden beri kendimizi öncelikle ve özellikle Orta Doğulu olarak görme eğilimindeyiz. Varsa yoksa Orta Doğu. Bu bölgeye gömülmüş gibi duruyoruz. Başka yerlerde neler olduğu ile zaten pek de yakından ilgilenmiyoruz. Bizim kendimizi öncelikle ve özellikle Orta Doğulu olarak görme eğiliminde olduğumuz bir dönemde Çin Cumhurbaşkanı Orta Doğu ziyareti yapıyor. Türkiye’ye gelen olmuyor. Orta Doğu yeniden şekilleniyor. Türkiye ise olup biteni tribünden izliyor. Sen Orta Doğuluyum diye etrafta dolanıp dur, başka bir dünya yokmuş gibi davran,  millet seni Orta Doğulu olarak kale bile almasın. Trajik dediğim hadise öncelikle bu aslında.

    İkincisi, Şi Cinpin’in en önemli projesi İpek Yolu Projesi. “Tek Kuşak, Tek Yol” (One Belt, One Way) diyor Çinliler projeden bahsederken. Nereyi açsam bu konuyla ilgili bir şeyler oluyor. İpek Yolu yalnızca bir kara yolu konteyner taşımacılığı projesi değil, aynı zamanda Asya’nın bir ucunu diğerine ulaşım ve iletişim hatları ile bağlamayı hedefleyen bir altyapı projesi aslında. Gözümüzün önünde bir büyük altyapı yatırım projesi şekilleniyor. Geçen yılın sonundaki APEC toplantısı sırasında Çinliler bu proje için 40 milyar dolar ayırdıklarını söylediler. Dün Cenevizli bankerler İpek Yolu’nu finanse ediyordu. Bu sefer aynı işlevi Çin kendisi üstlenmiş gibi duruyor. Ama gelin görün ki, konu Türkiye’nin resmi dokümanlarında pek de yerini almış gibi durmuyor. Türkiye, nasıl Orta Doğu yeniden yapılandırılırken etrafta görünmüyorsa, Asya’nın bir ucu karadan Avrupa’ya doğru bağlanırken de pek etrafta görünmüyor. Orta Doğu’ya saplanıp kalınca Orta Asya’nın yeniden yapılanmasını da ıskalıyoruz sanki. En azından bana öyle geliyor. Neden trajik? Bir zamanlar resmi retoriğin ana konularından biri olan Türki cumhuriyetlerle ve Orta Asya’yla şimdi hiç ilgilenmiyoruz. Geçenlerde Türki cumhuriyetlerden birinin devlet başkanı, “Zaten Türk diye bir şey yoktur diyenleri gönderin bana da, ben onlara Türkleri bir gösterivereyim” diyordu. Serzenişi bana haklı gelmişti. Oraları artık hiç düşünmüyoruz.

    Üçüncüsü, İpek Yolu Projesi sayesinde Türkiye, Avrupa’nın Asya’ya açılan kapısı gibi konumlanabilir. Bu yolla, Türkiye’nin, kişi başına milli gelir açısından bakıldığında en az gelişmiş bölgelerinden birisi olan Kuzey Doğu Anadolu bölgesinin bahtının açılabilmesi de mümkün hale gelecek. Lafa gelince atıp tutmayı biliyoruz ama fırsatları değerlendirmeyi kesinlikle bilmiyoruz. Bakın yandaki grafiğe. Erzurum, Diyarbakır ve Gaziantep’i 1927 yılından günümüze nüfus yoğunluğu açısından kıyaslıyor. Şi Cinpin’in gezisi öncesinde bir daha hatırlatayım size. Burada trajik bulduğum hususu da anlatayım. Erzurum, 1927 yılında bu üç şehir arasında nüfus açısından bir numarada yer alıyor. 1980’lerin başına kadar çok bir şey değişmiyor. Sonra Gaziantep alıyor başını gidiyor. Diyarbakır, Gaziantep’i takip ediyor. Erzurum bakakalıyor. 1980 sonrası dönüşüm süreci Erzurum’a bir şeyler katmıyor. Diğer illere katıyor. İnsan nedenini merak ediyor. 1980 sonrasında Türkiye dışa açılarak büyüyor. Erzurum ve Kuzey Doğu Anadolu bölgesi dışarıya açılamıyor. Neden?

    1979’da İran İslam devrimi oluyor. Bölgenin doğusu dünyanın paryası olup dünyadan dışlanıyor, boşuna paralel evren demedim yani. Sonra kuzeydeki Ermenistan sınırı kapanıyor. Türkiye dışa açılarak zenginleşirken Kuzey Doğu Anadolu bölgesi dışa açılamayıp o köşeye sıkıştığı için zenginleşemiyor. Trajik olan ne? Şu: Kuzey Doğu Anadolu’nun dışa açılarak zenginleşebilmesi için bölgenin yeniden yapılanması gerekiyor. Hem Orta Asya’da hem de Orta Doğu’da bir yeniden yapılanma süreci başlıyor. Süreci, Asya’nın en doğusundaki değişim tetikliyor. Asya’nın en doğusundaki değişimin etkisi artık Asya’nın en batısına geliyor. Türkiye yeniden yapılanma sürecinin içindeymiş gibi görünmüyor. Önüne açılan kartları doğru okuyormuş gibi hiç görünmüyor.

    Türkiye şimdilerde G20’nin dönem başkanlığını yürütüyor. Bir nevi, küresel gündemin şekillenmesine katkıda bulunabilecek bir işlevi var. G20 gündeminde, altyapı yatırımları meselesi önemli bir yer tutuyor. Ama gelin görün ki, Türkiye, İpek Yolu’nu sınır aşan altyapı yatırımı konusuna örnek gösterecek somut bir adım atmış gibi görünmüyor henüz. Çinlilerin bu tür altyapı yatırımları için, Dünya Bankası’na rakip olarak kurmayı hedefledikleri Asya Altyapı Yatırım Bankası’na Türkiye son anda, neredeyse İsrail’le aynı anda kurucu üye olarak başvuruyor. Bu arada İran, bankanın kurucu üyesi olarak açıklanıyor. Küresel gündemde, Çin ile Amerika arasında bir problem var. Türkiye, burada ne yapılabileceği konusunda hiç renk vermiyor.

    Doğrusu ya, ben üzülüyorum. Bir süreden beri Türkiye’nin dünyayı Orta Doğu’dan ibaret zannettiği kanaatindeyim. Hâlbuki dünya Orta Doğu’dan ibaret değildir. Düzelteyim: Türkiye için dünya Orta Doğu’dan ibaret olamaz. Dünyamızı yok yere küçülttüğümüzü düşünüyorum. Sen dünyanı ne kadar küçültürsen dünya da seni o kadar küçük zannediyor galiba. Gördüğüm bu. Fırsatların kazası olmadığını sanki unutmuş gibi görünüyoruz.

    Şekil 1: Günümüz Türkiye sınırlarında yaşayan her 10.000 kişiden kaçı Erzurum-Diyarbakır-Gaziantep’te yaşıyor?

    Kaynak: TÜİK

    Bu köşe yazısı 09.04.2015 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır