Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Yunan borcu siyasi bir meseleye dönüştürülebilir mi?

    Güven Sak, Dr.13 Şubat 2015 - Okunma Sayısı: 1654

    Uzun bir süreden beri, Yunan Parlamentosu’nun önündeki Syntagma Meydanı hükümet yanlısı gösteri görmüyordu. Evvelki gün, Yunanistan Maliye Bakanı Yannis Varoufakis Brüksel’de görüşme masasındayken, Syntagma’da da hükümet yanlısı bir kalabalık vardı. Ancak, Brüksel’deki toplantı bir basın açıklaması üzerinde bile anlaşma olmadan dağıldı. Yunanistan, Avrupalı ortakları ile anlaşamadı. Halbuki Yunanistan’ın 28 Şubat’ta iflas etmiş sayılmasını engelleyecek bir geçici anlaşma sağlanmıştı. Son dakikada Atina’dan gelen talimatla Yunan Maliye Bakanı yeni talepler ileri sürünce, ilk toplantı basın açıklaması bile olmadan dağıldı. İngiliz Financial Times gazetesi haberi böyle verdi. Neden?

    Ben esasen ortada bir gariplik görmüyorum. Avrupa’da yaygınlaşan, “Yunanistan eline aldığı silahı kafasına dayayarak, kendisini reddeden kızı tehdit eden umarsız aşığa benziyor. Artık kendi bilir. Bundan bir şey olmaz” söylemini de hayattan kopuk buluyorum. Komşularımız, Yunan borcu meselesini bu noktadan sonra iktisadi değil siyasi bir mesele haline getirmek istiyorlar ve ona uygun davranıyorlar. Peki, bu doğru bir yaklaşım mı? Bana öyle geliyor. Yunan borcunu bir tek Yunanistan’ın problemi olmaktan çıkartıp Avrupa’nın borç problemi haline getirmenin bir strateji olduğunu kabul etmek lazım. Üstelik hiç de güçsüz bir strateji değil. Gelin bir anlatayım. Ondan sonra, bu güçlü bir strateji mi onu konuşalım.

    Şimdi ben olanı şöyle görüyorum: Alman Başbakanı Merkel ve Fransız Cumhurbaşkanı Hollande geçen haftayı nasıl Ukrayna krizi konusunda hareketli bir biçimde geçirdilerse, şimdi aynı şeyi Yunan krizi konusunda da yapmaları gerekiyor. Yunan borcu bugüne kadar üç teknisyenin kendi aralarında hesap yaparak çözebilecekleri teknik bir mesele gibi algılandı. Şimdi öyle değil. Ben Yunan Başbakanı Çipras’ın “Avrupa Borç Konferansı” fikrini bu çerçevede göz ardı etmemek gerektiğini düşünüyorum. Çipras’ın bu teklif ile bize hatırlatmak istediği, aslında Almanya’nın savaş sonrası borçlarını bir ödeme düzenine bağlayan 1953 Alman Borç Konferansı. Almanya’nın 1934 yılından beri ödediği borçlar ve Marshall Planı ödemelerini de kapsayan bir yeniden yapılandırma ile ülkenin o günlerde yaklaşık 40 milyar dolara ulaşan borçları yarıya indirilmiş ve bir plana bağlanmıştı. Yıllık ödemelerin Almanya’nın ihracatının yüzde 15’ini aşamayacağı da planın unsurlarından biriydi. Bu plan ile borçların geri ödenmesinin Almanya’nın büyüme ve istihdam yaratma kapasitesini harap etmemesi gerektiği de kayda alınmıştı. Paris Barış Konferansı, Hitler Almanyasını; Londra Konferansı ise bugünün güçlü Almanyasını yarattı. Şimdi Çipras’ın hatırlattığı tam da bu plan işte.

    Peki, Çipras neden böyle yapıyor?

    Birincisi, Avrupa’nın güneyinin borç probleminin tek bir efektif çözümü var: O borçların tümünün Avrupa’nın ortak borçları haline dönüştürülmesi. O borçlar sayesinde Avrupa Birliği’nin dönüştürücü etkisi operasyonel hale geldi. Borçlanma kapasitesi sınırlı ülkelerin vatandaşları, Avrupa Birliği içinde kredi değerlilikleri birden sıçrayınca, borç alabilir hale dönüştüler. Güney ile Kuzey arasında bir fark vardı. Borç aldılar. Farkı azalttılar. İşte biz ona, Avrupa’nın dönüştürücü etkisi diyoruz. Avrupa Birliği bu nedenle Nobel Barış Ödülü aldı. Şimdi ne derler? Madem kazanın doğurduğuna inanmıştın, şimdi de öldüğüne inanacaksın. Bu birinci nokta.

    Geleyim ikincisine. Çipras’ın gevşek bir koalisyon niteliğindeki SYRIZA’sı seçimlerde yüzde 36 oy aldı. Yüzde 36 ile 300 milletvekilinin 149’unu topladı. Hafta başı Wall Street Journal’da çıkan bir habere göre şimdilerde yeni hükümetin kamuoyu desteği yüzde 70’lerde. Syntagma Meydanı’ndaki hükümet yanlısı gösteri bunun iyi bir yansıması. Yunan hükümetinin teknik bıdı bıdılarla bu süreci yönetebilmesi kesinlikle mümkün değil. Şimdi siz seçmene dönüp, “milli gelirin yüzde 1,5’i düzeyinde borç ödeme planı aslında fena değil, biraz daha sıkın dişinizi” derseniz ne olur? Olmaz. Bu noktadan sonra olmaz. Program başladığından beri, borç azalmamış ve işsizlik yüzde 50 artmış ise olmaz. Ortada bir problem olduğunu Troyka bile kabul ederken olmaz. O vakit, meseleyi siyasi zemine çekmekte fayda vardır.

    Üçüncüsü, Yunan hükümetinin meseleyi siyasi bir zeminde götürebileceği bir geniş destek alanı da var Avrupa’da. Gelir eşitsizliğinin arttığı, işsizliğin yükseldiği ve yükselmeye devam edeceği bütün bir Avrupa’da. Evvelki gün Yunanistan için bir tek Syntagma Meydanı’nda gösteri yoktu. Yunanistan dışında, Avrupa’nın dört bir yanında da gösteriler vardı. Bu gösterilerin bir kısmının İtalya ve Portekiz gibi diğer yüksek borçlu ülkelerde yoğunlaşması da tesadüf değil, söylemiş olayım. Google haritası yanda, ona bir bakın isterseniz.

    Geçen gün, Yunanistan, Brüksel’i Avrupa’nın başkenti yapabilir mi diye sorarken aklımda bunlar vardı. Yunan borcu Avrupa borcu olursa, Avrupa federasyona bir adım daha yaklaşır. Peki, Yunanistan ona hazır mıdır? Londra Konferansı 1953’de Amerika’nın gözetiminde yapıldı. İşin bir şampiyonu olmazsa, Borç Konferansı da olmaz. Amerika’nın federalleşmesi sürecinde en önemli adımlardan biri borçlu eyaletlerin borçlarının federal borç haline getirilmesiydi. Bu işin mimarı olan Alexander Hamilton’ın resmi o nedenle 10 dolarlık banknotun üzerinde hala duruyor. Ama o dönemde de işin şampiyonu George Washington’du.

    Şimdi kim olacak? Avrupa Birliği’ni federal bir devlete doğru bir adım daha kim yaklaştıracak?

    Resim 1: Avrupa’da Yunanistan’ı destekleyen gösterilerin yapıldığı noktalar

    gs1302.520px

    Kaynak: greekreporter.com

     

    Bu köşe yazısı 13.02.2015 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır