Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Türkiye, Avrupa Birliği’nin manasını hala tam olarak anlamıyor

    Güven Sak, Dr.09 Şubat 2015 - Okunma Sayısı: 1363

    Geçen akşam Atina’da sokakta yürürken tam da bunu düşünüyordum. Çevredeki binalara bakarken, kendimi hiç de yabancı bir ülkede gibi hissetmiyordum. Atina’da yürümek, İzmir’de sokakta yürümek gibi, bana sorarsanız. Ama orada kişi başına gelir 20 bin doların üzerinde, biz ise burada son 10 yıldır 10 bin dolarlık müthiş bir engeli aşmaya çalışıyoruz. Ama bir türlü beceremiyoruz. Atina’da bu duygu ve düşünceler içinde sokakta yürürken Türkiye’yi yönetenlerin Avrupa Birliği’nin manasını kavrayamamış olduklarına dair kanaatim kuvvetlendi. Gelin bakın neden?

    Dünyada son 50 yıldır orta gelirli ülkeler grubundan zengin ülkeler grubuna geçen bir avuç ülke var: Kore, Yunanistan, İspanya, Portekiz, İtalya, İrlanda, Japonya, Singapur. Ben bugüne kadar örneği hep Kore’den verdim. Doğrusu ya, kolaylık olsun diye öyle yapıyordum. Şimdi müsaadenizle örneği biraz daha genişleteyim. Gördüğüm deseni anlatayım. Zira ortada bir düzenlilik var.

    İlk nokta şöyle: İkinci ligden birinci lige geçen aslında bir avuç ülke var ve Türkiye bu ülkelerden biri değil. İkinci nokta ise şöyle: Talihin garip bir cilvesi, ikinci ligden, birinci lige geçen ülkeler Türkiye’nin hem doğusunda hem de batısında yer alıyorlar. Doğuda, ihracata dayalı büyüyen bir dizi ülke var. Japonya, Kore, Singapur bedel ödeyerek, reform yaparak, bugünkü gelir düzeyine ulaştılar. Orta gelir tuzağını aştılar. Zengin ülke oldular. Batıda ise Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz ve İrlanda benzer bir dönüşümü geçirdiler ve zengin ülkeler sınıfına geçtiler. Üçüncüsü de şu: Batıdaki ülkelerin 10 bin dolar kişi başına gelirden, 20 bin doların üzerinde kişi başına gelire doğru dönüşümü hep Avrupa Birliği içinde gerçekleşti. Bana sorarsanız, Doğu Asya ile kıyaslandığında, Avrupa’daki dönüşüm çok daha az maliyetle gerçekleşti.

    Şimdi yöneticilerimizin anlamakta zorluk çektiği husus şudur: Türkiye’nin orta gelir tuzağını aşabilmesinin yolu Avrupa Birliği sürecidir. Türkiye, ya Avrupa Birliği’nin dönüştürücü gücü ile değişecek ya da bunu kendi kendine yapmaya çalışacaktır. İkinci yol için yapılması gereken ev ödevi listesi, Avrupa Birliği sürecine göre çok daha uzundur. Dolayısıyla ben hala Avrupa Birliği’nin dönüştürücü gücünün, Türkiye’nin orta gelir tuzağını kazasız belasız aşabilmesi için en kolay yol olduğunu düşünüyorum. Zenginleşmek istiyorsak hal böyle, yok böyle kalmak istiyorsak zaten bir şey yapmamıza gerek yok.

    Nasıl?

    1980 yılında Yunanistan’ın kişi başına geliri 5900 dolardı. Türkiye’ninki ise 1566 dolardı. Yunanistan 1981 yılında Avrupa Birliği’ne kabul edildi. 1991 gibi 10 bin dolar kişi başına gelire ulaştı. Türkiye, o vakit, daha 3000 dolarlık sınıra yaklaşmaya çalışıyordu. 2000’de Yunanistan’da kişi başına gelir 12 bin dolar, Türkiye’de ise 4 bin dolardı. 2013 itibariyle, Yunanistan 22 bin dolar oldu. Biz ise 11 bin dolara ulaştık. Onların kişi başına milli geliri yaklaşık 4 kat arttı. Bizimki 7 kat arttı. Kore’ninki ise 14 kat arttı. Yunanistan’a yaklaştık ama yakalayamadık.

    Yunanistan 1980’de 5900 dolar kişi başına milli gelir düzeyinde iken, aynı yıl, İspanya ve İrlanda daha 6200 dolardaydı. İtalya 8432, Portekiz 3400’deydi. Kore o vakit daha 1700’lerdeydi. Singapur 5000, Japonya ise daha 10 bin dolardaydı. Sonra onlar barajı geçti. Biz henüz geçemedik. İspanya ve Portekiz 1986’da Avrupa Birliği üyesi oldular. İrlanda ise 1973’te. İtalya zaten 1957’de Birlik kurulurken oradaydı.

    Buradan müsaadenizle birkaç sonuç çıkarayım. Birincisi şudur: Türkiye son 10 yıldır kişi başına milli gelirini nasıl 20 bin doların üzerine sıçratıp, orta gelir tuzağından çıkacağını konuşuyor ama bu konuşmada Avrupa Birliği’nin adı hiç anılmıyor. Halbuki orta gelir tuzağından çıkışın öncelikli reçetelerinden biri doğrudan Avrupa Birliği sürecidir. İkincisi, orta gelir tuzağından çıkışın bir zor, bir de görece daha kolay yolu vardır. Avrupa Birliği bu çerçevede bakıldığında hep daha kolay olan yol olmuştur. Üçüncüsü, Yunanistan bugün Avrupa Birliği’nden her gün yakınıyor ama Yunan dönüşümü diye bir şey varsa, Yunanistan bugün zengin ülkeler kulübünün bir parçası ise bunu esas olarak Avrupa Birliği’ne borçludur.

    Türkiye bugün itibariyle geç kalmış gibi durmaktadır. Dün iş daha kolayken yapmamız gerekenleri yapmadık. Yöneticilerimiz Avrupa Birliği’nde Müslümanları istemeyenlerle bir nevi üstü örtük bir anlaşma içine girmeyi kısa vadeli siyasi emellerine uygun buldular. Türkiye’nin müzakere sürecinde yapması gerekenleri yapmayarak Türkiye’ye zaman kaybettirdiler. Ben Türkiye’ye egemen olan, bu yalnızca bir sonraki seçimi hedefleyen miyop siyasi yaklaşımın, Türkiye’nin müzakere sürecini sonuçsuz bıraktığını düşünüyorum. Ortada değişen bir şey de görmüyorum.

    Söylemiş olayım.

     

    Şekil 1. Orta gelir tuzağını aşabilen ve aşamayan ülkeler

    gs0902.520px

    Kaynak: Dünya Bankası, 2014, Türkiye’nin Deneyimleri: Entegrasyon, Kapsama ve Kurumlar, sf. 250

     

    Bu köşe yazısı 09.02.2015 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır