TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Yok canım, burada değil. Biz son bir yıldır Türkiye’de, sanki ortada hiçbir yolsuzluk yokmuş gibi davranmaya devam ediyoruz. Biz “mış” gibi yapmaya hız verirken, Çin devlet başkanı Şi Cinping (Xi Jinping), kaplanlar ve sineklerle mücadeleye hız veriyor. O öyle diyor. Hem sinekleri, yani sistemin içindeki küçük hırsız bürokratları temizliyor, hem de büyük kaplanları, yani kamu ihalelerinde büyük yolsuzluk yapan, nüfuz ticareti yapan hırsızları hedef alıyor. Şimdiye kadar ağa düşen en büyük kaplan, Çin’in eski istihbarat şefi Çau Yongkang (Zhou Yongkang). Kendisi Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi’nden emekli. Arada enerji ihalelerine de bakmış. O ara ailece köşeyi dönüp Rolexleri takmışlar zaten. Dönüşümün mimarı Deng Şiao Ping öldüğünden beri, Çin’de en tepede bir nevi “sen benim sırtımı kaşı, ben de seninkini” havası vardı. Ama artık kurulu düzen değişiyor. İlk kez Çau Yongkang kadar üst düzeyde bir hırsız, parti tarafından adalete teslim edildi. Yolsuzlukla mücadele ilk kez sarayın koridorlarına ulaştı. Neden?
Nedenine geçmeden önce Çin’deki sistemle ilgili bir not düşeyim de adam daha yargılanmadan neden hırsız dediğim anlaşılsın. Ben sistemin nasıl işlediğini en iyi Çiu Şiaolong’un (Qiu Xiaolong) dedektif romanlarından okumanın mümkün olduğu kanaatindeyim. Şanghay polis merkezindeki dedektif Chen’e bir Merkez Komite üyesinin dosyası teslim edilmeden önce, uzun bir değerlendirme süreci olur hep. Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin Disiplin Komitesi, parti içi dengeleri dikkate alarak dosyaya bakar. Dosya henüz bu aşamada bildiğimiz adalet mekanizmasına verilmez. Önce parti içinde ele alınır. Eğer orada, dengeler itibariyle, suçlu ilan edilirse, kalanı bir nevi formalitedir. Çünkü otoriter rejimde, üst seviyelerde masumluk olmaz. İktidar yozlaştırır, mutlak iktidar mutlaka yozlaştırır.
Peki, yolsuzlukla mücadele neden bu kez sarayın koridorlarına ulaştı? Batılı gözlemciler olup biteni Çin eliti içindeki olağan bir güç mücadelesi olarak yorumluyor. Daha önce de olan temizliklerin bir benzeri gibi görüyorlar. Doğrusu ya, ben, Şi Cinpin’in, Amerikan ekonomisindeki iyileşme ile birlikte, Çin’de yavaşlayan ekonomik büyümenin olumsuz sistemik etkilerini de kontrol etmek istediğini düşünüyorum. Çin’de geçenlerde dinlediklerimden böyle bir sonuç çıkardım. Anadolu’daki eski panayırları hatırlayanınız var mı? Orada toplanan kalabalığı çarpmayı kafasına koyan hırsız, “cambaza bak cambaza, nasıl da yürüyor o ipin üzerinde?” derdi ya, işte aynı o hesap. Öyle deyip, herkes cambaza bakarken, herkesi çarpardı. Şimdi, doğrusu bu ya, insanlar karşılarında yavaşlamadan da sorumlu bir dizi suçlu bulacak diye düşünüyorum ben. Sistem aklanacak, kişiler suçlu bulunacak. Böyle bir yavaşlama süreci olmasaydı, böyle sürdürülebilir bir yolsuzlukla mücadele atılımı olmazdı gibi geliyor bana. Bu ilk nokta.
Aklımdaki ikinci nokta birinci noktayı yalnızca güçlendiriyor. Çin, son 10 yılda gelir dağılımı adaletsizliğinin en hızlı arttığı ülke aslına bakarsanız. Ülke bir yanda hızlı büyüyor ve tarihsel bir dönüşüm süreci başarılı bir biçimde yürütülüyor. Diğer yanda ise gelir dağılımı eşitsizliğinin tarihsel olarak en hızlı arttığı bir süreçten geçiyor. Ortadaki yolsuzlukla mücadele programının sanırım bununla ilgili bir yönü de var. Zira Çin’in servet dağılımı rakamları şöyle: Credit Suisse’in Küresel Servet Raporu’na göre, 2000 yılında en üst yüzde 10, toplam servetin yüzde 48,6’sını kontrol ediyormuş. Sonra 2007 yılında en tepedeki yüzde 10’un serveti yüzde 56,1’e çıkmış. Yetmemiş. 2014 yılında yüzde 64 olmuş. Credit Suisse’in 2014 yılı raporuna göre, hem 2000-2007, hem 2007-2014, hem de 2000-2014 arasında Çin listenin başında, en tepedeki yüzde 10’un servetinin “çok hızlı” arttığı bir ülke olarak yerini alıyor. Benzer konumda iki ülke daha var: Mısır ve Hong Kong. Çin, ekonomik büyümedeki yavaşlama ile birlikte Mısır ve Hong Kong benzeri gösteriler olmasın diye, yolsuzlukla mücadeleye hız veriyor. Bana sorarsanız işin özü bu.
Peki, Türkiye Küresel Servet Raporu’nda nerede? Servet dağılımının en hızlı bozulduğu ülkeler listesinde Çin, Mısır ve Hong Kong’tan hemen sonra Türkiye geliyor. Türkiye, 4’üncü sırada yer alıyor. En tepedeki yüzde 10’un servetten aldığı pay, 2000 yılında 66,7’ymiş. Açık ki Çin’den kötüymüş başlangıç noktamız. Sonra 2007 yılında yüzde 70,2 olmuş. Az artmış. Zaten bu dönem Çin’de en tepedeki yüzde 10’un servetten aldığı pay da çok hızlı artış dönemi olarak niteleniyor. Türkiye 2000-2007 arasında servet dağılımında “çok hızlı” değil, “hızlı” bozulma yaşayan ülkeler arasında. 2014 yılında ise, en tepedeki yüzde 10’un servetten aldığı pay yüzde 77,7 oluyor. Bu oranla, 2007-2014 arasında servet dağılımında “çok hızlı” bir bozulma yaşamış oluyoruz. Ne olmuş? 2000’den sonra ortada değişen çok bir şey olmamış. Türkiye’de servet dağılımı zaten kötüymüş, daha da kötü olmuş.
Ben, Çin yönetiminin, üzerindeki yoğun Konfüçyüs etkisi ile böyle bir kampanyayı yürüttüğü kanaatindeyim. Ne diyordu Konfüçyüs asırlar öncesinden? “Adaletin olmadığı, kötü yönetilen bir ülkede servet sahibi olmaktan utanmak gerekir. Adaletin olduğu, iyi yönetilen bir ülkede ise yoksul kalmak utanma nedenidir.” Bakın Çinliler utanmış görünüyorlar. Yönetim, sineklerin de kaplanların da peşini bırakmadığını kanıtlamaya çalışıyor.
Biz bu işleri şimdilik pek takmıyoruz benim gördüğüm.
Bu köşe yazısı 16.12.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024