TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
"İktidar yıpranır" sözü tüm demokrasiler için geçerlidir. Ama herhalde bu sözü ortaya atanlar demokrasilerde tüm iktidarların beceriksiz olup, milleti kızdıracağını söylemek istememişlerdir. Söylenmek istenen şudur: İktidarda olanlar pek çok karar alırlar. Bunların bazıları bazı insanları rahatsız eder, bazıları da yeterince tatmin etmez. İnsanlar da şikâyet ederler. Bu şikâyetçilerin bir kısmı da bu tutumlarını oylarına yansıtırlar ve iktidara oy vermezler. Dikkat edilirse, bu görüşün dayandığı nokta "iktidarın yanlış yapmış olması" değildir. İktidar, o koşullar altında belki alınabilecek en doğru kararı almış ve uygulamış olabilir. Ama bu yine de herkesi tatmin etmeye yetmeyebilir.
22 Temmuz 2007 seçimlerinde iktidar partisi olan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) oylarını artırdı. Bu, önemli bir başarı. Çünkü AKP, iktidarın yıpratması olgusuna rağmen oylarını artırabildi. Bunun nedenlerini elbette yapılacak çalışmalar ortaya koyacak. Öte yandan, yanlış anlamadıysam, durumundan şikâyetçi olduğunu söyleyenlerin AKP'ye oy vermesini, tutarsız bir davranış olarak değerlendiren bir görüş de var. Sanırım sözünü ettiğim araştırmaların sonuçlarını beklemeden bu konuyu tartışabiliriz. Çünkü burada bir mantık sorunu var.
***
Bir seçimde oy veren kişi, iki aşamalı bir karar sürecinden geçmektedir. Bunun ilk aşaması yaşamından memnun olup olmadığıdır. İkinci aşamada ise hangi siyasal partinin kendisinin durumunu daha iyiye götüreceğini belirlemesi söz konusudur. Oy verenin tutarlı olup olmadığı ancak böyle bir çerçeve içinde anlaşılır. Durumundan memnun olan bir seçmenin iktidar partisine oy vermesi beklenir ama zorunlu da değildir. Çünkü seçmen hem durumundan memnun hem de bir başka partinin onun durumunu daha iyiye götürebileceğini düşünüyor olabilir. Öte yandan, bir seçmen hem durumundan o kadar memnun olmayabilir hem de mevcut seçenekler arasında iktidar partisinin kendisi için en iyi olanakları sağlayacağını da düşünebilir. Başka bir deyişle, diğer partilerin önerilerini iktidar partisininki ile karşılaştırdığında cazip bulmayabilir. Bu durumda da hem durumundan şikâyet edip hem de iktidar partisine oy vermesinde hiçbir tutarsızlık yoktur.
Bir farklı nokta: Gençler beklediklerine ulaşamadıklarında şikâyetçi olurlar. Yaşlılar ise mevcut durum bozulunca... Gençler yaşama daha bağlı oldukları için istekleri çok, sesleri de gürdür. Üstelik isteklerinin yerine getirilmesinde ısrarcı olurlar. Sanırım her anne-baba buna tanıktır. Yaşlılar ise belki aynı şeyi çok söylerler ama genelde daha düşük bir sesle. Gençlerin çoğunlukta olduğu bir toplumda insan şikâyetleri ve istekleri duymakta zorluk çekmez. İşte bu noktada yanılıp, şikâyetlerin dile getirilişindeki heyecan ile içeriğini karıştırmamak gerekir.
Türkiye'de mevcut durumundan şikâyetçi olan epeyce kimse olduğu söyleniyor. Bu doğru olabilir. Bu insanların önemli bir kısmının da genç olduğunu biliyoruz. Öte yandan, yapılan araştırmaların, hiç olmazsa bazılarında, aynı insanların önemli bir kısmının sorunlarını çözmede/hafifletmede AKP'ye, diğer siyasal partilere oranla, daha fazla güvendiği de ortaya çıkıyor. Bu bilgiler ışığında seçim sonuçları insanların memnun olmadıkları ortamdan çıkıp, kendileri için daha iyi koşullara ulaşabilmek umuduyla AKP'ye oy vermeyi tercih etmiş olduğunu gösteriyor. Bu davranışta mantıksal tutarsızlık görünmüyor.
Bu köşe yazısı 26.07.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.