TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Türkiye'de seçmen akılcı davranıyor mu? Bu soruyu 2 Temmuz 2007'de Açık Radyo'da yaptığımız söyleşide Prof. Dr. Ali Akarca'ya sorduk. Sayın Akarca hemen akılcılıkla neyin kastedildiğinin açıklığa kavuşturulması gerektiğine dikkati çekti. Yanıtı aynen şöyle:
"Seçmen bütün bilgiyi dikkate almıyor. O bakımdan rasyonel [akılcı] değildir diyebiliriz ama şu bakımdan rasyonel: Bir caydırıcılık meydana getiriyor, şayet hükümet kendi ihtiyaçlarına cevap vermiyorsa. Yani geçmiş başarıma bakarak oy verdiği için ileriki iktidarlara bir caydırıcılık yaratmış oluyor. O bakımdan rasyonel diyebiliriz."
Seçme niçin tüm bilgiyi dikkate almıyor? Akla gelebilecek bir yanıt bilginin seçmene ulaşmasında sorunların varlığı olabilir. Siyasal partiler, kendi konumlarını açık bir biçimde ortaya koymakta yeterince başarılı olamamış olabilirler. Siyasal propaganda süreci, partilerin kendi konumlarını saydamlığa kavuşturmaktan çok, rakiplerin durumlarını bulanıklaştırmaya yönelik olarak işlemekte olabilir. Basın, siyasal partilerin verdiği mesajların, seçmen tarafından anlaşılmasını kolaylaştırmada yetersiz kalıyor da olabilir. Akla gelebilecek ikinci yanıt ise seçmenin, mevcut bilgilerin tümünü değerlendirebilecek durumda olmadığı için (bilgisi yetmeyebilir, zamanı yoktur vs.) bunlardan bazılarını kullanmakla yetiniyor olmasıdır.
2007 seçimine AKP iktidar partisi olarak giriyor. Ali Akarca ve Aysıt Tansel'in çalışmaları da seçimlerde iktidarda olan partinin oy oranını, iktisadi gelişmeler ışığında, açıklamaya yönelikti. Geçmişteki seçim bilgileri kullanılarak yapılan bu çalışmanın 2007 seçimine ışık tutması söz konusu mu? Yazarların böyle bir girişimi yok. Ancak, geliştirdikleri modeli kullanarak "projeksiyon" yapmak olanaklı. Bu "projeksiyonu" yorumlayabilmek için, modelden çıkan, aşağıdaki varsayımları akılda tutmak gerekiyor:
1) İktidarda olmak yüzde 9,3 oranında iktidar partisine avantaj sağlıyor,
2) İktidara oy verenlerin yüzde 18i stratejik davranarak oylarını başka bir partiye kaydırıyorlar,
3) İktidarda kalmak her yıl yüzde 5 oy kaybına yol açıyor,
4) Son bir yılda, kişi başına Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) artışı ile ölçülen bir puanlık büyüme iktidar partisi oylarını 0.88 puan artırıyor (Bu rakam yapılan hesaplamada yüzde 4,5 olarak alındı)
5) GSMH zımni deflatörü ile ölçülen enflasyondaki bir puan artış (azalış) iktidar partisinin oylarını 0.13 puan azaltıyor (artırıyor). (Bu rakam hesaplamada yüzde 12 olarak alındı. Geçmiş yıllarda Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) bilgisi olmadığı için, çalışmada GSMH deflatörü kullanılmıştı.)
Modeli çalıştırabilmek için iki varsayım daha yapmak gerek.
a) 2002 seçiminde iktidar partileri, ekonomik göstergelerle açıklanamayacak ölçüde oy kaybetmişlerdi. Bu oyların önemli bir kısmı da AKP'ye gitmiş görünüyor. Bunlar geri dönecek mi, yoksa AKP'de mi kalacak? Bu projeksiyonu yaparken AKP'de kalacağı varsayılıyor.
b) Bir de bundan önceki seçim olarak 2002 milletvekili seçiminin mi 2004 yerel seçimlerinin mi esas alınacağına karar vermek gerek. Sayın Akarca, daha iyi fikir edinilebileceği düşüncesiyle her ikisi için de yaptı.
Sayın Akarca'nın yaptığı "projeksiyondan" çıkan sonuçlar şöyle: 2002 milletvekilleri seçimi sonuçları esas alındığında, model AKP'nin oy oranını yüzde 32,1, 2004 yerel seçimleri sonuçları esas alındığında ise yüzde 39,1 olarak veriyor. AKP'nin oy oranı 2002'de yüzde 34,3, 2004'de ise yüzde 41,7 idi. İktisadi göstergelerin olumlu olması, AKP'nin iktidarda olmasının maliyetini epeyce törpüleyecekmiş gibi görünüyor.
Bu köşe yazısı 12.07.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.