TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bundan birkaç yıl önceydi. Bir sektörel dernek sunumunda dinlemiştim. Firmaların temel verilerini derlemişlerdi. Sonra isimleri açıklamadan, firmaları birbirleri ile karşılaştıran analizler yapmaya başlamışlardı. Bana anlatan, heyecanla, “Aslında herkes hangi verinin kime ait olabileceğini tahmin edebiliyordu. Belki ilk kez enerji faturaları arasındaki farkı görme fırsatları oldu ve nedenleri üzerinde düşünmeye başladılar. Sonuçta sektörde, enerji faturası azaldı.” diye anlatmıştı. Sektörel derneklerle ne çok iş yapılabileceğini ilk o zaman düşündüğümü hatırlıyorum. Birbirine benzeyenlere, hangi açıdan birbirine benzemediklerini ve bunun nedenlerini anlatabildiğinizi bir düşünün. Birbirlerinden öğrenebilmeleri için inanılmaz bir alan açmış oluyorsunuz. Şimdi şöyle bir düşünün: Rakibinizin elektrik faturasını biliyor musunuz? Bilmenin önünüze açabileceği yeni fırsatların farkında mısınız? Elin oğlunun memleketinde var. Bizde neden yok?
Batı aleminde önce elektrik üretimi ve elektrik dağıtımı serbestleşti. Sonra etrafı bir enerji verimliliği tartışması aldı. Her tarafta ciddi tedbirler gündeme gelmeye başladı. Yeni teknolojiler geliştirilmeye başlandı. Nedir enerji verimliliği? Bir birim milli geliri üretmek için gereken enerji miktarından tasarruf sağlamaktır. 2000-2012 arasında Türkiye bir birim milli geliri üretmek için gereken enerji faturasını yüzde 7 oranında azaltmayı başarabilmiştir. Meksika’nın böylece tanımlanan enerji faturasını yüzde 3 arttırdığı dikkate alınırsa, bu elbette bir başarıdır. Gelgelelim aynı dönemde Kore bir birim milli geliri üretmek için gereken enerji faturasını yüzde 12 azaltabilmiştir. Amerika ise bir birim milli geliri üretmek için gereken enerji faturasını aynı zaman dilimi içinde yüzde 24 azaltabilmiştir. Biz burada sabah akşam enerji faturası nedeniyle cari işlemler açığımız yüksek diyoruz, yakınıyoruz ama enerji verimliliğinde nal topluyoruz. Halbuki, memleketin bütün nehirlerine boru döşesek bile ihtiyacımıza yetmeyeceğini biliyoruz. Yine de manasız olanı yapıyoruz. Manalı olana pek yüz vermiyoruz. Peki, onlar nasıl yapıyorlar? Biz neyi yapmıyoruz? Enerjiyi verimli kullanmıyoruz. Enerjiyi verimli kullanmanın bir yolu, tükettiğiniz enerji miktarını size benzeyenlerin tükettiği enerji miktarı ile karşılaştırmak olabilir. Amerika’da, Avustralya’da, İngiltere’de şimdilerde kendinizi size benzeyen tüketicilerle karşılaştırmanıza imkan verecek düzenlemeler var. Büyük veri çağında, sanal veri tabanı enerji verimliliğine nasıl katkı yapabilir? Adamlar düşünüp bulmuşlar. En son Snowden olayı bize İnternet’te hakkımızda ne çok malumat olduğunu ayan beyan gösterdi. Hepimize ait her tür veri zaten sanal alemde gezinip duruyor. Nasıl bir evde yaşadığınızı bilmek mümkün. Sizin evde kaç kişinin yaşadığını tespit edebilmek mümkün. Bunların ne tür sağlık problemleri olduğunu görebilmek, ne iş yaptıklarını bilebilmek mümkün. Evde ne tür aletler olduğunu bilebilmek mümkün. Enerji tüketimini arttıran havuz, sauna gibi eklentiler varsa evde bakın onu da bilebilmek mümkün. İşte buradan sizin nasıl yaşadığınıza ilişkin bir kestirimde bulunabilmek nasıl mümkünse, size benzeyenlerin ortalama tüketimini çıkartıp karşılaştırma olanağı sunmaları da pekala mümkün. Nitekim üç aşağı beş yukarı olan da böyle bir şey. Bazı ülkelerde elektrik faturanıza bile bu malumatı ekleyebiliyorlar. Diyorlar ki, “Bak sana benzeyenlerin ortalama enerji faturası böyle.” Hatta “Bu numarayı ara, nasıl faturanı düşürebileceğini konuşalım” diyorlar. Bizde tık yok.
Anadolu’da sanayinin nasıl geliştiğini anlatanlar, “komşunun ne yaptığına bakmanın” önemini hep anlatırlar. Kayseri’de ağaç yoktur ki mobilya üretilsin. Ama gelin görün ki Kayseri’den çıkan mobilya firmalarının sayısını hesaplayabilmek zordur. Biri işe başlar. Başarısı görünür olur. Komşusunun eline para geçince, o da mobilya işine girer. Anadolu’da bitmeyen işletme sermayesi ihtiyacının bir bölümü de bu “komşuya bakıp, işe girişme” geleneğinden gelir. İleriyi düşünmeden işe atılırız. Güzel. Peki, biz bu “komşuya bakıp, işe girişme” geleneğinden neden mesela enerji verimliliği için faydalanmayı düşünmeyiz. Ben Enerji Bakanlığımızın bu konuya yeterince önem vermediği kanaatindeyim. Basit bir “komşunun enerji faturasına bak” programının inanılmaz faydalar getireceğine inanıyorum. Her şeyiyle size benzeyen, sizinle aynı işi yapan komşunuzun enerji faturası sizinkinden yüzde 10 daha düşük gelmişse, bir şeyleri yanlış yapıyorsunuz demektir. Sektör sektör böyle karşılaştırmalara bakmanın mümkün olduğunu bir düşünün.
Türkiye’de bu enerji verimliliği işine yeterince önem vermiyoruz. Bakanlığımızda “Nasılsa kişi başına enerji tüketimimiz artacak, nereden çıktı bu verimlilik?” havası var. İki nedenle yanlış. Birincisi, Türkiye’yi yeşil büyüme sürecinin dışına attığı için yanlış. Enerji verimliliğini artıracak teknolojik yenilenme, yeni bir süreç. Kore bugünlerde bu teknolojiyi geliştirerek büyüyor. Biz, başkaları geliştirsin, biz sonra gelişkin halini kullanırız diye yanlış bir karar vermişiz. Yanlışta ısrarlıyız. İkincisi, hesabı yanlış yapıyoruz. Amaç, toplam enerji tüketimini azaltmak filan değil, başta dediğim gibi bir birim milli geliri üretmek için harcanan enerjiyi azaltmak. Nasıl nal topladığımızı başta söyledim.
Rakibinizin elektrik faturasını öğrenmek, neyi, nerede yanlış yaptığınızı görmenize imkan sağlar. Bu tür karşılaştırmalar da sektörel araştırmalarla mümkün olur. Elektrik dağıtım şirketlerinin elindeki yüksek frekanslı enerji tüketim veri seti sözkonusu araştırmalar için iyi bir örnektir. Bu veri seti kullanılarak dahi enerji tüketimini azaltmaya yönelik politikalar tasarlanabilir. Ben işte tam bu yüzden Türkiye’nin özellikle sektörel araştırmaları ihmal ettiğini düşünüyorum. Not edeyim.
Bu köşe yazısı 22.09.2014 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024