Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    İranlı iktisatçılar Ahmedinecad'a bayrak açtı

    Hasan Ersel, Dr.02 Temmuz 2007 - Okunma Sayısı: 1638

     

    Bir ülkede vergi alınamıyorsa, ekonominin örgütlenme biçimini değiştirecek reformlar yapılamıyorsa servet dağılımında adalet nasıl sağlanabilir? Anlaşılan İran hükümeti akla gelebilecek en yanlış yönteme başvurmuş: İran'da petrol ihracatından elde edilen gelirler bütçeye aktarılıyor ve bununla çeşitli kesimlere sübvansiyon olarak dağıtılıyor.

    İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinecad iki yıl önce başarıyla sonuçlandırdığı seçim kampanyasında pek çok söz vermişti. Bunlardan birisi de 1979 devriminin değerlerini dirilteceği idi. Bunu başarıp başaramadığı tartışmalı. Ama İran halkına o dönemi anımsattığına hiç kuşku yok. Çünkü devrim sonrasında konulup, 1989'da kaldırılan benzinin karneye bağlanması uygulaması geri geldi. İki farkla: Bir, o zaman, kullanıcı başına ayda 60 litre alınabiliyordu, şimdi 100 litre. İki, o zaman Saddam Hüseyin'in orduları İran'a saldırmıştı. Şimdi ise saldıran filan yok! Ancak, İran'lıların bu anımsatmadan pek memnun kalmadıkları da anlaşılıyor. Hoş karşılanmayan bu sürprizin ilk mağdurları ateşe verilen 6 benzin istasyonu ve bir banka olmuş. Bu tür bir olayın İran'da olması da insana kara mizah gibi geliyor. Çünkü bu ülke dünyanın dördüncü, OPEC'in de ikinci en büyük petrol üreticisi. Zaten işin tersliği de buradan başlıyor. Çünkü, İran benzin gereksiniminin yüzde 40'ını ithal ediyor! İran'ın 2006-2007 döneminde ithal ettiği benzine ödediği miktar 5.5 milyar dolar. Başka bir deyişle, benzinin karneye bağlanması olağanüstü bir olay olması nedeniyle değil.

    Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'in, 2005'de seçim propagandasının önemli bir ayağı "iktisadi adalet" teması idi. Ülkedeki servet eşitsizliğini gidermek programının en önemli hedeflerinden birisiydi. Bunu ifade etmek için ise "halkın masasına petrol gelirini koymak" sloganını seçmişti. Ama işler söz verdiği yönde değil, tersine gelişti.

    İktisatçıların mektubu

    Geçen haziran ayının ilk haftasında 57 İranlı iktisatçı, Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'a bir mektup göndererek izlediği iktisat politikasının enflasyonu körüklediği ve az gelirlilerin durumunu kötüleştirdiği uyarısında bulundular. Para arzının yıllık artış hızı yüzde 40'lara ulaşmıştı. İran Merkez Bankası ise Mart 2008'de enflasyonun bugünkü düzeyinin 3.5 puan üzerine çıkmasını beklediğini kamuoyuna duyurmuştu. Gerçi, İran 19 Şubat 2007'den bu yana enflasyon rakamı yayınlamıyor. O tarihte de enflasyon yüzde 17,6 imiş. Ama yaygın kanı, enflasyonun daha yüksek olduğu yönünde. Merkez bankasının enflasyon artışı tahminlerini düşük bulanlar da az değil.

    Oysa, daha geçen mayıs ayında Ahmedinecad, iktisadi konulardan sorumlu bakanlara bile danışmadan, faizlerin yüzde 12'ye indirilmesi için bankalara çağrı yapmıştı. Gerçi bu karar uygulamaya geçmedi ama Cumhurbaşkanını eleştirenlere göre bu çağrı, kararların uzun dönemli sonuçları düşünülmeksizin popülist bir gündem içinde alınmasının tipik bir örneği idi. Söz konusu mektupta alınan politika kararlarının iktisadi temel olmadığı ve topluma çok pahalıya patladığı ileri sürülüyor. Ayrıca, mektubu imzalayan iktisatçılar hükümetin dış politikasını da eleştiriyor ve sonuçta İran'ı Birleşmiş Milletler'in yaptırım yaptığı bir ülke durumuna düşürmekle suçluyorlar.

    Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, bu gibi durumlarda sıkça başvurduğu bir yöntemle, Tahran dışına çıkarak, yanıt verdi. Kendi memleketi olan, Tahran'ın doğusundaki, Semnan'da yaptığı bir konuşmada alınan kararları savundu.  "Birkaç iktisatçı istedi diye hükümetin kararlarını değiştirmeyeceğini" vurgulayan cumhurbaşkanı, "bazılarının hükümetin başarısına karşı olduğunu" sözlerine ekledi. Ondan sonra da iktisatçıları alınan kararların hatalı olduğunu bilimsel açıdan kanıtlamaya davet etti. Gerçi kendisinin doktora yaptığı alan "trafik yönetimiydi" ama anlaşılan iktisadı, iktisatçılardan daha iyi bildiğini düşünüyordu. Hatta o kadar ki, rivayet doğruysa, şu sıralarda 15 kişilik bir komisyon kurarak kendi fikirlerinden en iyilerinin derlenmesini istemiş. Komisyonun işi bir anlamda çok kolay. Çünkü Ahmetinecad'ın bilinen tek çalışması "soğuk asfalt" üzerine imiş!

    Daha önce de uyardılar

    Ne var ki, Cumhurbaşkanının bu girişimi söz konusu bildiriyi imzalayanları geriletemedi. İmzacılardan, bir öğretim üyesi olan, Vahid Mahmudi, "hükümetin politikalarının iktisat ilkeleri çerçevesine dayanmadığını kanıtlamak üzere tartışmaya hazırız" yanıtını verdi.

    Bu olay ilk defa da olmuyor. Geçen sene, aşağı yukarı aynı tarihlerde, İran'lı iktisatçılar hükümeti ekonomiyi iyi yönetememekle suçlayan bir bildiri daha yayınlamışlardı. Ama hükümet bildiğini okumaya devam etmişti. Bu defa ise işler o kadar kolay görünmüyor. Bir kere iktisadi koşulların daha da bozulduğu anlaşılıyor. Öte yandan, hükümete karşı sesini yükseltenler sadece iktisatçılar değil. Tutucu kanattan Ahmet Tavakoli'nin öncülüğündeki milletvekilleri de Ahmedinecad'ın ekonomiyi yönetiş biçimini eleştirdiler. Bir süre önce de, cumhurbaşkanı ile sürekli çekişen, Ayetullah Haşimi Rafsancani, yaptığı bir açıklamada hükümetin izlediği politika sonucunda 2007-2008 bütçesinin tümüyle petrol gelirlerine bağlı hale geldiği eleştirisini yöneltmişti. Bütün bunlara, meclisteki 290 milletvekilinden 150'sinin imzaladığı bir açık mektup eklendi. İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'in izni alınarak yapıldığı anlaşılan bu girişim, Ahmedinecad'ın bütçeyi tamamlamayı geciktirmesini ve Latin Amerika gezisini eleştirmeye yönelikti.

    Benzinin karneye bağlanmasının doğurduğu tepki de bu nedenle önemli. Çünkü, Ahmedinejat, daha önce bu tür olaylarla karşılaştığında başvurduğu popüler destek kartının artık elinde olmadığını gösteriyor.

    Popülizle adalet olmaz

    İran'a ilişkin yazılanlardan ve görüşme fırsatını bulduğum İran'lı iktisatçılardan edindiğim izlenim, iktisadi adaleti ön plana çıkarak bir politikayı temel alacağı sözü veren Ahmedinecad'ın iki yıllık iktidarı sonunda, ülkenin değil bu yöne gitmek, tersine yelken açmış olduğu biçiminde. İşin ilginç tarafı, İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'in 14 Ekim 2006'da yaptığı bir konuşmada "ülkemizin adalete şimdi her şeyden çok gereksinimi var" dedikten sonra eklemiş "adaleti sağlamak çok güçtür ve çok hazırlık yapmayı gerektirir"!. Mesajın ilk kısmı Ahmedinecad'ı destekleyici yönde, ama ikinci kısmının ise bir uyarı olduğunu söylemek yanıltıcı olmaz herhalde.

    Olup bitenlere baktığımızda, İran hükümetinin bu uyarıyı pek göz önüne almadığı anlaşılıyor. Bütçe gelirleri içinde vergi gelirlerinin payının 2006/7'de yüzde 17 dolayında olduğu tahmin ediliyor. Özetle İran vergi alamıyor. Ülkenin Gayrisafi Yurtiçi Hasıla'nın (GSYH) yüzde 25'ini denetleyen Bonyad adı verilen vakıflar, subvansiyon alıyorlar, dini bağış topluyorlar ama hükümete karşı değil, dini lidere karşı sorumlular. Üstelik vergiden de muaflar ve tekel gücüne sahipler. Bir de bunlara, benzer biçimde, hem tekelci konumlarını sürdüren, hem de sübvansiyonlarla desteklenen çok sayıda kamu girişimini de eklemek gerek. İran'da da kayıt dışı ekonomi var hem de epeyce yaygın. Bütün bunları hale yola koynak için de pek gayret gösterilmiyor. Özelleştirme sözcüğü ortada dolaşıyor, ama tüm güç odakları uygulanmasına karşı.

    Bir ülkede vergi alınamıyorsa, ekonominin örgütlenme biçimini değiştirecek reformlar yapılamıyorsa servet dağılımında adalet nasıl sağlanabilir? Anlaşılan İran hükümeti akla gelebilecek en yanlış yönteme başvurmuş: İran'da petrol ihracatından elde edilen gelirler bütçeye aktarılıyor ve bununla çeşitli kesimlere sübvansiyon olarak dağıtılıyor. Benzinin litresinin, geçen sene yapılan yüzde 25 zamdan sonra bile hala 0.15 YTL karşılığı olması bunun bir tipik örneği.

    Benzin için rafineri yok

    Ama ülkedeki benzin sıkıntısının nedeni de bu politika. Çünkü, İran Petrol Şirketi'nin kazancı bütçeye aktarıldığı için, bu şirket petrol arama, mevcut petrol kuyularını geliştirme ve rafineri kurma gibi İran için yaşamsal önem taşıyan alanlara kaynak ayıramıyor. İran'da benzin yok, çünkü ülkede çıkan petrolü işleyip bundan gereksinimini karşılayacak düzeyde benzin üretecek rafineri kapasitesi yok. Üstelik de bu durum petrol fiyatlarının yükseldiği, İran'ın petrol gelirinin 2004'den bu yana yüzde 78 arttığı bir dönemde oluyor...

    Ahmedinecad'ın popülist politikalarıyla iktisadi adalet açısından nereye ulaşıldığını görebilmek için bazı rakamlar vereyim. Resmi verilere göre işsiz oranı yüzde 11. Genel kanı, çok daha yüksek olduğu biçiminde. Şehid Beheşti üniversitesinde sosyoloji dalında öğretim üyesi olan Dr. Said Madani'nin yaptığı açıklamaya göre 3.5-4.5 milyon İran'lı günde 1 doların altında; 8 milyon İran'lı 1-2 dolar arasında ve 11 milyon İran'lı ise 2-3 dolar arasındaki gelir düzeyinde yaşıyorlar... İran'da kişi başına gelir 2005/6 yılında 2746 dolar. Kabaca günde 7.6 dolar. Demek ki, nüfusun yaklaşık yüzde 44'ünün ortalama geliri, ülke ortalama gelirinin yüzde 40'ının altında... Bu dağılımın "adil olduğunu" ancak "eşitliğin gayri adil olduğuna" güçlü inancı olan birisi söyleyebilir.

     

    Bu köşe yazısı 02.07.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır