Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Sorun THY’nin beceriksizliği midir, yoksa vesayet simgesi VIP Salonu uygulaması mı?

    Güven Sak, Dr.05 Ağustos 2014 - Okunma Sayısı: 1892

    Birkaç hafta önce Türk Hava Yolları (THY)’nın Ankara Esenboğa-İstanbul Atatürk Havalimanı arasındaki uçuşlarında hizmet kalitesinin nasıl düştüğünden bahsetmiştim. Bu hat üzerinde THY dışında ne yerli ne de yabancı başka şirketlere uçuş imkanı tanınmıyor. O gün, vaziyeti, rekabet olmazsa, rehavet olur diye anlatmıştım. İstanbul Atatürk-Ankara Esenboğa uçuşlarındaki THY vesayetinin sektörde önemli bir rekabet kısıtı oluşturduğunu düşünüyorum. THY’nin bir dizi imtiyazla sürekli büyüyebilmesine imkan tanınmasının da hata olduğu kanaatindeyim. Ankara Esenboğa-İstanbul Atatürk Havalimanı arasındaki uçuşlar, bu imtiyazlı durumun yalnızca bir örneğidir. Bu durum rekabete aykırıdır. Zaten doğal da değildir. Tabiatta, hiçbir kısıt olmaksızın sürekli büyüme diye bir durum yoktur. Büyüyen hücreler bölünür. Eğer bir hücre bölünmeden sürekli büyüyorsa, büyüyebiliyorsa, bilin ki ortada bir yanlışlık vardır. Kanserlidir ve sonunda mutlaka ölür.

    Ben THY’nin artan beceriksizliklerinin böyle doğal olmayan bir durum ile alakalı olduğu kanaatindeydim ve bunu da yazmıştım. Sonra yazıma bir okuyucu notu düşüldüğünü gördüm. Buna göre, İstanbul Atatürk-Ankara Esenboğa uçuşlarını tartışırken VIP Salonu aktivitesini de dikkate almam gerekliymiş. Özellikle Ankara-İstanbul arasında çok sayıda imtiyazlı uçak yolcusu olduğunu da düşünmeliymişim. Şimdi, THY’nin artan beceriksizliklerinin kaynağı bu imtiyazlı uçak yolcuları mıdır? Gelin bir bakalım.

    Önce VIP meselesine bir bakayım. Size bir tasnif yapayım. Bana kalırsa, ülkeler ikiye ayrılıyor. Birincisi, havaalanlarında yalnızca ilgili ülkenin kendi kamu görevlilerinin herhangi bir ücret ödemeden yararlandığı VIP (Çok Önemli Kişi-Very Important Person) hizmetleri olan ülkeler. İkincisi, havaalanlarında uçak bileti fiyatı üzerine ek bir ödeme yapan veya çok seyahat eden her yolcunun yararlanabileceği VIP hizmetleri olan ülkeler (buna CIP de deniyor). Bu birinci tip ülkelerde VIP salonları, ikinci tip ülkelere göre çok daha şatafatlı bir biçimde teşrif edilmiş oluyor. Yine bu birinci tip ülkeler, genellikle ikinci tip ülkelere göre daha azgelişmiş ülkeler oluyorlar. Hatta şöyle de diyebilirim: Ülkelerin gelişmişlik dereceleri ile VIP hizmetlerinin kalitesi arasında negatif bir ilişki var gibi duruyor.

    Ben ilk olarak, bundan otuz yıl kadar önce, bir kamu heyeti ile yurt dışına gittiğimde, bu VIP salonlarının ne olduğunu fark edebilmiştim. Kamu heyetine dahil olunca, bu imtiyazlı uçak yolcusu muamelesinden faydalanmak mümkün olmuştu. New York’a gitmiştik. Dönüşte Amerikalı görevliye “Ben Ankara’da bavulumu VIP Salonu’ndan almak istiyorum”u bir türlü anlatamayınca ortada bir gariplik olduğunu ilk o zaman düşünmeye başladım. Sonra bakınca anladım. Bu tür ayrıcalıklı yolcu muamelesi, eğer bu iş için para verip özel bir hizmet satın almıyorsanız, yalnızca azgelişmiş ülkeler ve şimdi ortadan kalkan Demir Perde gerisindeki ülkelerde vardı. Bir nevi, devletin ve devlet görevlilerinin millet üzerindeki tahakkümünün bir simgesiydi. Ülkeler arasında karşılaştırma için, son derece sarih bir vesayet göstergesi arıyorsanız, bence VIP salonlarına bakın. Havayolu yolcu taşımacılığında imtiyazlı muameleye tabi tutulanlar kimlerse ve nasıl belirleniyorlarsa, orada bir vesayet rejiminin izini bulabilirsiniz.

    Türkiye’de VIP salonlarına kimin girebileceği hala bir başbakanlık genelgesi ile saptanmaktadır. İmtiyazlı olmanın yolu ülkenin yönetici elitinin parçası olmaktır. Normal ülkelerde imtiyazlı olmanın yolu fazladan para ödemektir. Fazladan hizmet almanın, fazladan bedelini ödemekten başka bir normal tayınlama yöntemi olamaz. Türkiye açısından bir başka olumsuzluk ise, mali disiplin tarafındadır. VIP hizmetleri için Devlet Hava Meydanları İdaresi (DHMİ) fazladan para harcamaktadır. Ancak bu tutarlar, hizmetten yararlanan idarelerin bütçesinden değil, DHMİ bütçesinden karşılanmaktadır. Bu da mali saydamlık açısından kötüdür. Onu da unutmadan söylemiş olayım.

    Şimdi geleyim Ankara Esenboğa-İstanbul Atatürk havalimanı uçuşlarındaki THY sorununa. Birincisi, THY’nin hizmet kalitesi dün kötü değildi, bugün kötüleşti. Hâlbuki devletin millet üzerindeki vesayetinin simgesi olan VIP hizmetleri uygulamasında, işin başından beri hiçbir değişiklik olmadı. Dolayısıyla, ben hizmet kalitesinde gözlemlenen kötüleşme ile o hatta rekabetin yasaklanmış olması arasında daha fazla bir ilişki olduğu kanaatindeyim ve bunun altını çizmek isterim.

    İkincisi, THY yönetimin beceriksizliğinden kaynaklanan üç mesele olduğunu görüyorum. İlki, belli bir saatteki uçağa biletinizi ve hatta biniş kartınızı almış olsanız bile, o uçağın, o saatte havalanmama ihtimali zaman içinde giderek arttı. Diğeri ise, belli bir saatteki uçağa biletiniz ve uçak içinde nerede oturacağınızı gösteren biniş kartınız olsa bile, o biniş kartında yazan yerde oturmama ihtimaliniz de arttı. Üçüncüsü, belli bir saatteki uçağa biletiniz ve uçak içinde nerede oturacağınızı gösteren biniş kartınız bile olsa, uçak içindeki yeriniz değiştirildikten sonra, biniş kartınızda ilk yazan yeri uçak içinde boş görme olasılığı da kuvvetle muhtemel. Şimdi bu sorunların yaşanmasında mutlaka imtiyazlı uçak yolcularından kaynaklanan nedenler olabilir ama daha önemlisi, yer hizmetlerinde büyük bir koordinasyon aksaklığının var olmasıdır. Koordinasyon aksaklığının kaynağı, doğrudan THY yönetiminin beceriksizliğidir bana kalırsa. Yüzde 49’u devlete ait bir şirket olarak, normal uçak yolcularının, devletin millet üzerinde tarihten kalan vesayeti gibi Türkiye’ye özgü bir gariplikten en az oranda mağdur olmasını sağlaması gereken THY’nin ta kendisidir.

    Üçüncüsü, Türkiye’ye özgü gariplikler nedeniyle, zor durumda kalan bir şirkete yapılabilecek en büyük iyilik, THY’nin imtiyazlı olduğu hatları hem iç hem de dış rekabete açmaktır. Zira rekabet olmazsa işte böyle rehavet olur. THY’ye ve uçak yolcularına yapılabilecek en büyük kötülük, THY’ye yurt içi uçuşlarda yeni imtiyazlar tanımaktır. İmtiyaz, bir şirket için tıpkı kanser gibidir. Şirket sınırsızca büyür. Kapasite kısıtları her gün artar. Sonunda da yok olur.

    Türkiye, havayolu iç hat yolcu taşımacılığında serbestleşme yönünde son derece başarılı bir adım atmıştır. Bir sürü özel havayolu yolcu taşımacılığı şirketi ortaya çıkmış, uçak yolcularının sayısı artmıştır. Ama THY’nin düşen hizmet kalitesi ve THY’ye tanınan imtiyazlar, ortadaki başarıyı artık gölgelemektedir. Devletin millet üzerindeki vesayetinin simgesi olan VIP uygulaması neden hala devam etmektedir? Onu da ayrıca anlatırım.

     

    Bu köşe yazısı 05.08.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır