Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Faizleri mi yoksa ekonomimizin durumunu mu tartışıyoruz?..

    Fatih Özatay, Dr.16 Temmuz 2014 - Okunma Sayısı: 1433

    Finansal piyasalardaki beklentilere bakar iseniz, Merkez Bankası bu hafta yapacağı Para Kurulu toplantısında faizleri yüzde 0.5 puan daha düşürebilirmiş. Efendim, Merkez Bankası Başkanı’nın verdiği mesajlar bu yönde imiş… Enfl asyon gerilemeye devam edecekmiş, faiz verim eğrisi yatay kalacak şekilde ölçülü ayarlamalara devam edilecekmiş… Ortada bir tuhafl ık var; sistemi oluşturan kurumsal yapı enfl asyonun para otoritesinin öngördüğü şekilde gerileyeceğine itibar etmiyor, ancak faiz geriletilmesini anlayışla karşılamaya çalışıp yan cebime koy diyor!.. Tasarruf açığı sorununu çözemeyen bir ekonominin etkili ve yetkili kesimleri yeni bir maceraya kalkışmak durumunda kalıp negatif reel faizlere yelken açmaya soyunuyor. Çünkü işler iyi gitmiyor ve Başbakan yatırımların artması ve enfl asyonun gerilemesi adına faizlerin düşürülmesini istiyor ve bunu mümkün kılacak bir manipülasyon sahneye konuyor.

    Türkiye yanlış politikalar nedeniyle ağırlaşan sorunlara bağlı çaresizliğini mi tartışıyor yoksa faizlerin düzeyini mi? Yüzde 25’lik devlet desteği sayesinde bireysel emeklilik fonları negatif reel faizlerden etkilenmeyip sahnelenen oyunda önemli bir rol alabilir ve mali sistem de bunu destekleyebilir. Peki yabancı sermayenin kendisine fatura çıkaracak bu oyunda rol almak isteyeceğine emin misiniz? Ekonomi yönetiminin değişmesi olasılığına ilişkin endişeler bu açmazdan mı kaynaklanıyor? Veya bankaların Türk Lirası cinsi mevduatlara ödediği faizler neden Merkez Bankası’nın ayarlamalarına ve yapay beklentilere paralel olarak gerileyemiyor?..

    Faizler konusundaki tartışmanın buzdağının görünen kısmı olduğunu, temelinde ise Türk Lirası’nın değerine ilişkin endişeler ve ekonomideki iyice ağırlaşmış sorunlar ile devasa boyuta ulaşmış dengesizlikler ve bağımlılıklar olduğunu görmek gerekiyor. Sebep niteliğindeki unsurlarda yapısal bir değişiklik olmadan sonucu farklılaştırmaya çalışmak manipülasyondur; yapaydır ve öyle olduğu için kısa vadeden öteye işe yaramaz, bu oyuna katılanların kalan itibarını da alıp götürür…

    Artık faizleri geriletecek ölçüde yabancı kaynak gelmiyor, gelmesi de beklenmiyor. Gerek cari açığı aşağı çekme çabaları, gerekse küresel ve bölgesel gelişmeler ekonomiyi durgunlaştırıyor. Ekonomi dalgalı bir şekilde kırılganlaşıyor, bilançoların aktif kalitesi bozuluyor ve güvensizliği sinsice başlıyor. Bu kısır sürecin gerek devleti, gerekse kurumsal yapıyı verdikleri sözleri tutamayacak noktaya taşıyacağını öngörebilmek için kahin olmak gerekmiyor. Hesapsız ihtirasların abonesi olanlar, takipçiler ve susarak desteklemiş konumunda olanlar bundan sonra yaşanacak olumsuzlukların gerçek sorumlusu olarak tarihteki yerlerini alacak…

     

    Bu köşe yazısı 16.07.2014 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır