Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Amerikan doları olmadan olmaz

    Güven Sak, Dr.11 Temmuz 2014 - Okunma Sayısı: 1789

    Ben bu hafta Vaşington’dayım. Evvelki hafta ise San Diego’daydım. Amerika ile ilgili üç izlenimimi paylaşmak isterim. Üçü de daha önce olmamış işlerle alakalı. Gelin izah edeyim.

    Birincisi doğrudan futbolla ilgili. Dünya Kupası’nda bu yıl Türkiye yok ama Amerika Birleşik Devletleri var. Amerika’da bu aralar kimin ofisine gitseniz, kupa maçını gösteren bir televizyon mutlaka açık oluyor. Dışişleri Bakanlığı’nda öyle. Amerikan Ticaret Temsilciliği’nde öyle. Kongre’de öyle. Beyaz Saray’da bile öyle. Hangi ofise giderseniz gidin, köşede televizyon mırıl mırıl bir şeyler gösteriyor. Bar ve lokantaları ise hiç saymıyorum. Her yerde futbol maçı izleyen bir grup mutlaka var. Yorumlar mutlaka yapılıyor. Bu arada, New York Valisi, taraftarlar Amerikan Milli Takımı’nı rahat rahat destekleyebilsinler diye eyalet çalışanlarının öğle yemeği arasını genişletti. 13:00-14:00 yerine 12:00-14:00 diyerek yemek molasını bir saat uzattı. Bu değişiklik, doğrudan Dünya Kupası 2014 için yapıldı. Bizim bildiğimiz, Amerikalılar eskiden futbolla bu kadar ilgilenmezdi. Futbol merakı bu Dünya Kupası ile Amerika’ya da geldi. Bu eskiden olmayıp, şimdilerde etrafta gördüğüm ilk temel değişiklik doğrusu.

    Şimdi bu maç muhabbetine bakınca, Amerika dünya ile ilgilenmiyor, maç seyredip bira içiyor fikrine kapılıyorsunuz. Ama bakın öyle değil. İkinci dikkatimi çeken hadise, Amerikan gazetelerinde sayfa sayfa çıkan açıklama ilanları. Bir gün Arjantin hükümeti, “Bir avuç akbaba Arjantin’i borçlarını ödeyemez hale getirip, dünya ekonomisini tehdit ediyor.” başlıklı bir, yetmedi iki sayfalık ilanlar yayımlıyor. İkinci gün akbabalıkla suçlanan o yatırımcılardan, “Ne akbabası, bu bizim yatırımımız, ortada bir mahkeme kararı da var. Biz hakkımızı istiyoruz, Arjantin hükümeti bizi muhatap kabul etmediği için dünya sistemini tehlikeye atıyor.” başlıklı bir-iki sayfalık gazete ilanı okuyorsunuz. Anlayacağınız Arjantin yalnızca kupa nedeniyle değil bu ilanlar nedeniyle de pek görünür halde.

    Peki, nedir mesele? Arjantin 2001 yılında vadesi gelen tahvillerini ödeyememiş ve bir nevi iflas durumuna düşmüştü. Daha sonra bu tahvil sahipleri ile 2005 yılında bir borç yeniden yapılandırma anlaşması yapılmıştı. 2010 yılında bir yeniden yapılandırma daha yapılmıştı. Söz konusu olan yaklaşık 100 milyar dolarlık bir tahvil stokuydu. Faiz yüksekti. İlk yapılandırma ile 2005 yılında tahvil sahiplerinin yüzde 76’sı ile anlaşmaya varıldı. Onlar yeni tahvillerini alıp çekildiler. Sonra 2010 yılında, mutabakata varılan yatırımcı oranı yüzde 93’e erişti. Ama kalanlar mutabakata girmeyi reddettiler. Bu tahviller bir takım ‘akbaba fonları’ (vulture funds) tarafından toplandı. Geçenlerde Amerika Yüksek Mahkemesi, Arjantin hükümetine bu tahvil sahipleri ile mutabakatsız dönem için de faiz ödeyerek anlaşması gerektiğini bildirdi. Arjantin, mahkemenin önüne koyduğu faturayı görünce “yok artık” dedi. İşte o ilan savaşları buradan çıktı.

    Neden böyle oldu? Gayet basit bir nedenle. Tahvil sahiplerine ödemeler New York’ta mukim Mellon Bank of New York kanalıyla yapılıyordu. İşlem Amerika’da olduğu için Amerikan mahkemeleri devreye rahatlıkla girebiliyordu. Dolar rezerv para olduğu için Amerikan hukuku her yerde geçerli oluyordu. İlkinde Amerika sanki içine kapanmış gibi duruyordu. İkincisi bana bunun böyle olmadığını hemen anlattı. Amerika istemese bile dünya Amerika’ya müdahale ediyordu. En azından bana öyle geldi.

    Derken üçüncü haber çıktı. Fransız Maliye Bakanı Michel Sapin Amerikan dolarının rezerv para karakterine son verilmesi gerektiğine dair romantik bir demeç verdi. Fransız Bakan, Fransız bankası BNP Paribas’ya Amerikan mahkemelerinin verdiği 9 milyar dolarlık cezadan pek mutsuz olmuştu. Neden? BNP Paribas Amerika Kongresi’nin aldığı yaptırım kararlarına uymayarak, Sudan ve Küba ile iş yapmıştı. Yaptırım kararına aykırı işlem 9 milyar dolar ceza getirdi. BNP Paribas cezayı kabul etti. Michel Sapin’e ise yakınmaktan başka iş kalmadı. Kocaman Fransız bankası göz göre göre Amerikan yaptırımına uymamıştı. Bu birinci hataydı. Daha önemlisi, Fransız hükümeti yaptırıma aykırı işlemleri kendi başına tespit bile edememişti. Bu da ikinci hata ve ağır utanç kaynağıydı.

    Yaptırım Amerikan Kongresi’nden çıkıyor. Amerikan mahkemeleri uymayana çatır çatır ceza kesiyor. Fransız bankası da cezaya “peki” diyor. Fransız Bakan’ın elinden sadece yakınmak geliyor. Zaten yapacağı başka bir şey de yok. Neden yok? Çünkü dünya hala Amerikan doları ile dönüyor. Dünyada yaklaşık 10 trilyon dolarlık rezerv para var. Bunun yüzde 60’ı dolar cinsinden. Kalanı Miki Maus parası muamelesi görüyor. İşlem hacimleri milyar dolarları aşmıyor. Çin’in parası Amerika’da saklama merkezlerinde tutuluyor. Neden herkes hukuk filan olmadığı halde Çin’e yatırım yapıyor? Çünkü parası Amerika’da saklanıyor. Bir problem çıkarsa, açıyorsunuz mahkemeyi, alıyorsunuz dondurma kararını, yapıyorsunuz çatır çatır tahsilatı. Ben Amerika’dan başka racon kesebilme kabiliyeti olan bir ülkeyi hala göremiyorum. Beğenseniz de böyle, beğenmeseniz de böyle. Garp cephesinde yeni bir şey yok. BNP Paribas cezasını ödüyor. Arjantin mutabakata varmadığı tahvil sahipleri ile bir orta yol bulacak. Amerikan mahkemelerinin kararları uygulanacak. Futbol kupadan sonra Amerika’da kök salmaya devam eder mi? Bakın o daha yeni. Bekleyip göreceğiz.

    Bunlar bana İran yaptırımları konusunda bir yasal atılım beklenmesi gerektiğini de düşündürdü. Hadi hayırlısı. Bakalım neler neler olacak.

     

    Bu köşe yazısı 11.07.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır