Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Irak’taki çatışmanın bedeli Türkiye için büyük mü olur?

    Güven Sak, Dr.24 Haziran 2014 - Okunma Sayısı: 1664

    Irak’la ticaretimizin önemli bir parçası doğrudan Kuzey Irak’la olan ticaretimizdir. Irak’ın parçası olan Kürdistan Özerk Bölgesi Türkiye’nin temel ticaret ortağıdır

    Irak, Türkiye için ne kadar önemlidir? Bugün müsaadenizle birkaç rakam paylaşayım. Irak’ın toplam ihracatı yaklaşık 30 milyar dolardır. Irak’ın dışarıdan aldığı malların üçte biri Türkiye’den gitmektedir. 150 milyar dolarlık ihracatımızda Irak’ın payı normal olarak bakıldığında, o kadar da yüksek değildir.  Giden mallar içinde, demir çelik, çimento, un gibi öyle teknolojik içeriği fazla yüksek olmayan ürünlerin ağırlığı fazladır. Irak’a satılan malların yarıdan fazlası doğrudan Gaziantep’ten yola çıkmaktadır. 10 milyar doların yaklaşık 6 milyar doları Antep kaynaklıdır. Gaziantep’i zaten tarihten gelen nedenlerle Halep’ten ayrı tutmak mümkün değildir. Coğrafya aynı coğrafyadır. Irak ticaretinde önemli olan diğer iller de yine Irak’a yakın olan illerdir. Dolayısıyla Irak ve hatta Suriye, Türkiye için daha çok bölgesel birer hadisedir. İktisadi açıdan bakarsanız elbette. Irak ayrıca Türk mallarının Ortadoğu pazarına açılması açısından da önem taşımaktadır. Şimdi ilk bakışta bu kapı artık eskisi kadar sağlıklı bir biçimde işlemeyecektir.

    Türk dış politikasında neler olduğuna bakarken, hadiseyi ikiye ayırmakta yarar var. Bana Arap Baharı öncesi ile sonrası arasında bir fark varmış gibi geliyor. Arap Baharı öncesinde, Türkiye’nin derdi Türk mallarını komşu ülkelere sokabilmek için komşu ülke başkentleri ile iyi geçinmekti. Türkiye bir tek batı sınırında serbest piyasa düzeni ile komşu, kalan her yanda bir nevi devlet kontrolünde ekonomiler var.  Alın Suriye ve Irak’ı mesela. Bu tür ülkelere ne kadar mal satabileceğiniz, yöneticilerinizin, o ülkelerin yöneticileri ile ne kadar iyi geçindiklerine bağlı. Ben artık geçmişte kalan “komşularla sıfır problem politikası”na hep bu çerçevede baktım. Arap Baharı’ndan önce bir problem yoktu. Politikanın çerçevesi belliydi. Son derece basitti. Ama Arap Baharı ile birlikte yöneticilerimizin iyi geçinmeye çalıştığı yöneticiler değişmeye, ülke içinde başları derde girmeye başladı. Başkentler değişmeye başlayınca, başkentlerle iyi geçinme politikasını eskisi gibi sürdürmek de imkansız hale geldi. Eskiden tek parametreyle politika tasarımı bize sanki daha bir uygundu. Parametreler fazlalaştıkça politika tasarımı da doğal olarak zorlaştı. Şimdi yapılması gereken nedir?

    Bana kalırsa, hadiseye daha bir yakından bakmakta fayda vardır. Her sorun kendi çarelerini içinde taşır. Birincisi şudur: Irak’la ticaretimizin önemli bir parçası doğrudan Kuzey Irak’la olan ticaretimizdir. Irak’ın parçası olan Kürdistan Özerk Bölgesi Türkiye’nin temel ticaret ortağıdır. Gaziantep ve çevresindeki, güney doğumuzdaki iktisadi aktivitenin nedeni Kürdistan Özerk Bölgesi’dir. Orada yöneticilerin değişmesine neden olan bir büyük siyasi alt üst oluş yoktur. Bu da Türkiye için iyidir. İkincisi, Irak ve Suriye’den kamyonlarımızın güneye inmesi zorlaşırsa, Türkiye için, İsrail üzerinden geçen Hayfa koridoru önem kazanacaktır.  İsrail ile ilişkilerin hızla yoluna sokulup, kamyonlarımızın İskenderun-Hayfa üzerinden İsrail karayolundan geçerek, Ürdün üzerinden, Basra’ya ve de Suudi Arabistan üzerinden Körfez’e doğru inmesi önem kazanmaktadır. Yaklaşık bir yıldır İsrail’in Türk kamyonlarını, Türk şoförleri ile birlikte İsrail karayoluna alıyor olması birden yeni bir mana kazanmıştır. Mısır üzerinden kamyonlarımızın Körfez’e geçişi zorlaştıkça, Hayfa koridoru önem kazanmaktadır. Üçüncüsü, Kerkük dahil Kürt bölgesindeki petrol ve doğal gaz yatakları bu çerçevede ayrıca bir önem kazanmaktadır. Bölgedeki terörist aktivite Kürt bölgesini hidrokarbon yatakları açısından daha bir önemli konuma getirmiştir.

    Irak, ilk bakışta, Türkiye’nin oraya komşu olan illeri için önemli bir iktisadi aktivite kaynağıdır. Ama aynı zamanda Türkiye’nin bölgeye açılan kapısıdır. Irak, Irak’a satılan mallardan daha fazla önem taşımaktadır. Hem ticaret koridoru için, hem de Türkiye’nin doğal gaz bağımlılığını azaltmak için önemlidir. Öncelikle kabul etmemiz gereken hadise şudur: Türkiye bir çatışma bölgesinin içindedir. Konteynırlarımız çatışma bölgesine gitmektedir. İkincisi, Irak ve Suriye krizi çabuk bitmeyecektir. Önümüzde daha birkaç on yıl vardır. Üçüncüsü, şimdi önemli olan bu çatışma ve değişim ortamı veri iken, Türkiye’nin işlerini nasıl devam ettireceğidir.  Kürdistan Bölgesel Yönetimi, İsrail, Ürdün ve Suudi Arabistan’ın Türkiye için önemi artmaktadır.

     

    Bu köşe yazısı 24.06.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır