Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Ben artık sıkıcı bir ülkede yaşamak istiyorum

    Güven Sak, Dr.06 Haziran 2014 - Okunma Sayısı: 1788

    Türkiye'de yatırımcılar önlerini göremedikleri halde yatırım yapıyorlar. Ama nasıl? Paralarını hemen geri alabilecekleri inşaata yatırım yapıyorlar.

    Artık etrafa baktıkça böyle düşünüyorum. Haberleri izlemesem bile haberler beni takip ediyor. Her dakika yeni bir gelişme oluyor. Türkiye hep en yanlış karar neyse başarıyla onu seçip, karar diye açıklıyor. Bakıyorum, bakıyorum, sonra da şöyle düşünüyorum: Ben her günü bir önceki güne benzeyen sıkıcı bir ülkede yaşamak istiyorum. Türkiye’nin gündemine bakınca “biri galiba bize ilenmiş” diye düşünüyorum. Çin lanetini hatırladınız mı? Çinliler öyle “Allah kahretsin” filan demiyorlar. “Umarım hep ilginç zamanlarda yaşarsın” diyorlar. Bir nevi “Umarım bir günün öteki gününe benzemez, hayatın asla sıkıcı olmaz” demek gibi bir şey. Sizce de biri bize ilenmiş gibi değil mi? Ben bu Çin lanetinin çok doğru bir noktaya parmak bastığını düşünüyorum. Bir günü bir gününe benzemeyen bir ülkeden ne boru hattı geçer, ne de değer zinciri. Bakın ülkelerin gündemlerine. Sıkıcı olan ülkelerde herkes kendi işini yapıyor. Bizim gibi ülkelerde herkes kendi işi dışında her konuda konuşuyor. Sıkıcı olan ülkeler iş yapıyor, buralarda ise yalnızca konuşuluyor. Bu konuyu müsaadenizle Avrupa Birliği’nin Eurobarometer anketlerine de atıf yaparak açmak isterim.

    Ne demektir ilginç zamanlarda yaşamak? İnsanın gününün gününe uymaması, referans noktalarının kaybolması, insanın bir nevi kendisini boşlukta hissetmesi, yarın ne olacağından emin olmaması demektir. İlgili ülkenin gündeminin öngörülemez olmasıdır. Avrupa Birliği’nin Eurobarometer anketinde tam da böyle bir soru var. Soru şöyle:

    “Hane halkının vaziyetini anlatmak için aşağıdaki ifadelerden hangisi daha uygundur? (a) İçinde bulunduğunuz durumda ileriye yönelik plan yapabilmeniz mümkün değildir. Günü gününe yaşıyorsunuz (b) Önümüzde altı ayda ne yapacağınızı biliyorsunuz .(c) Geleceğe yönelik uzun bir perspektife sahipsiniz. Önümüzdeki 1-2 yılda ne yapacağınızı biliyorsunuz.”

    Bu soru ankete kriz sonrasında eklenmiş. Seri 2009 yılından başlıyor. Avrupa’nın normal ülkeleri Almanya, Hollanda ve Danimarka gibi yerlerde bu soruya cevap verirken (a) şıkkını tercih ederek, “plan yapmak ne mümkün, biz ilginç zamanlarda günü gününe yaşıyoruz” diyenler yüzde 20’lerde geziniyor. Güney Kıbrıs, Yunanistan gibi Avrupa krizini en derinden hisseden ülkelerde ise (c) şıkkını tercih ederek, “1-2 yıllık bir perspektifle geleceğe dair plan yapabiliyoruz, öyle günü gününe yaşamıyoruz” diyenler ise ancak yüzde 10’larda geziniyor. Normal ülkelerin vatandaşları daha çok (c) şıkkını tercih ederken, kriz içinde yaşayanlar daha çok (a) şıkkını tercih ediyorlar. Nedeni açık herhalde. Kriz varsa önünüzü görmüyorsunuz, önünü görmeyen insanların ise ileriye yönelik yatırım filan yapmalarını beklememek gerekiyor.

    Sonra dönüp Türkiye’ye bakıyoruz. Sizce Türkler ağırlıkla hangi şıkkı tercih ediyorlar? Türkiye’de kriz filan yok. Hatta onlar para bastıkça bize yaradı, cari işlemler açığını faraş gibi açarak daha hızlı büyüyebildik. Ne vakit? 2010 ve 2011 öyleydi özellikle. Türkler hala ağırlıkla (a) şıkkını tercih diyorlar. Ne diyorlar? “Biz ileriye yönelik plan yapamıyoruz, günümüz günümüze uymuyor, öngörüde bulunamıyoruz.” Peki, Türkiye böyle diyen insanların çoğunlukta olduğu bir ülkeyse, nasıl oluyor da, (a) şıkkını tercih edenlerin yüzde 70’lerle, yüzde 60’larda olduğu 2010 ve 2011 yıllarında Çin gibi büyüyebildi? Diyeceksiniz ki ya bu anket yanlış ya da memleketin yatırımcıları yanılıyor.

    Ben ikisinin de doğru olduğu kanaatindeyim. Türkiye’de yatırımcılar önlerini göremedikleri halde yatırım yapıyorlar. Ama nasıl yatırım yapıyorlar? Paralarını hemen geri alabilecekleri inşaat sektörüne yatırım yapıyorlar. Yatırımın getirisini daha uzun dönemde alabilecekleri ancak memleketin ihracatına ve de ihraç mallarının kalitesinin yükselmesine katkıda bulunabilecek biyoteknoloji alanında yatırım yapmıyorlar. Türkiye’de ileri teknolojili ihracatın toplam ihracat içindeki payı son on yılda tam da bu nedenle artmıyor, azalıyor. Evet, evet azalıyor.

    İleri teknolojili ihracatın toplam ihracat içindeki payı son on yılda neden azalıyor? 2009 yılından beri, Eurobarometer anketine cevap veren Türklerin “biz bu memlekette günü birlik kararlarla vaziyeti idare ediyoruz” demelerine yol açan ortam, ileri teknolojili ihracata katkı sağlayacak yatırımları da engelliyor. Avrupa’nın normal ülkelerinde insanların çoğu o soruya cevap verirken, (c) şıkkını seçiyor. Türkiye’de ve Avrupa’nın kriz ülkelerinde ise (a) şıkkını seçiyor. Avrupa’nın normal ülkeleri gündemi hiç değişmeyen sıkıcı ülkeler. Akşam ajansı almanın bile bir anlamı yok. Dünyada ne olmuş, onu dinliyorlar. Ömrümün ilk elli yılı heyecanlı bir ortamda geçti. Ben artık sıkıcı bir ülkede yaşamak istiyorum.

     

    Bu köşe yazısı 06.06.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır