Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Çek hacmi daraldıkça esnafın tadı kaçıyor

    Güven Sak, Dr.02 Haziran 2014 - Okunma Sayısı: 2078

    Rakamlar “esnafın tadı yok” diyor. Esnaf sayısında Ekim 2012’den bu yana devam eden bir azalma var. SGK verilerine göre esnaf sayısı 2014 başına kadar 120 bin azalmış. Bu ne demek? Esnaf sayısında Ekim 2012’den beri yaklaşık yüzde 6 azalma demek. Düşüş oranı az değil. Aynı dönemde keşide edilen çek hacminde de belirgin bir azalma ortaya çıkıyor. Bir nevi piyasada dönen para azalıyor ve bunun sonucu olarak da esnafın o eski tadı kalmıyor. Şimdi esnaf sayısındaki bu azalma zamanlaması nedeniyle son derece ilgi çekici. Ben çekler söz konusu olduğunda iki hadisenin etkilerinin birbirine karıştığını düşünüyorum.  Birincisi, Şubat 2012’de karşılıksız çekte hapis cezası kalktı. Bir nevi karşılıksız çek keşide etmenin müeyyidesi azaldı. İlk etki bu. İkinci etki ise, Ekim 2012’den beri ekonomi yönetiminin ekonomiyi soğutma tedbirlerini devreye sokması. İşte bu iki etki bugünlerde birbirine karışmış gibi duruyor. Müsaadenizle bir anlatayım.

    Şimdi karşılıksız çekte hapis cezasının kalkmasının, daha kolay karşılıksız çek keşide edilmesine neden olmasını beklersiniz. Öyle değil mi? Ancak Merkez Bankası rakamları 2012 yılından bugüne karşılıksız çeklerde belirgin bir artış olmadığını gösteriyor. Karşılıksız çeklerin toplam tutarının toplam keşide edilen çek hacmi içindeki oranına bakarsanız, ortada belirgin bir artış olmadığını görebilmek mümkün. Karşılıksız çekte hapis cezası kalkarken bankanın yükümlülükleri de artırılmıştı. Demek ki bankalar artık müşterilerine çek defteri dağıtırken, eskisine göre daha dikkatli davranıyorlar. Peki, bunun esnaf sayısındaki azalma üzerinde bir etkisi olabilir mi? İşte bunun için bana kalırsa bir başka değişkene, toplam çek hacmindeki değişmeye bakmak gerekiyor.

    Ekim 2012 itibariyle takastan geçen çeklerin toplam tutarı 38 milyar lira civarındaymış. Takastan geçen çekler piyasada dolaşan çeklerin tamamı değil, ama yaklaşık yüzde 80’i. Yani genel gidişatı izlemek açısından yeterli. Ekim 2013’te bu tutar 34 milyar civarına gerilemiş. Nisan 2014’te tutar yaklaşık 35 milyar lira civarında geziniyor. En son rakam şimdilik buydu ben baktığımda. Ne olmuş? Çek hacminde Ekim 2012- Ekim 2013 döneminde yaklaşık yüzde 8’ler civarında bir gerileme olmuş. Ama son yılda azalma değil artış var çek hacminde. Nominal rakamlar burada çok manalı olmayabilir. İsterseniz bir de dolar cinsinden çek hacmine bakalım. Bir nevi son dönemin tüm istikrarsızlıklarını kurdaki oynaklığın yansıttığını düşünürsek, bakın ne oluyor? Ekim 2012’de 21 milyar dolar civarında olan çek hacmi, Ekim 2013’te 17 milyar dolara, Nisan 2014’te ise 16 milyar dolara geriliyor. Ne oluyor? Çekler vasıtasıyla piyasada dönen para miktarı bir nevi reel olarak baktığınızda yaklaşık dörtte bir oranında azalıyor. Çok azalıyor yani. Geçenlerde Sayın Başbakan bu çek meselesi açıldığında, Sayın Ali Babacan’a “sen merkezin rakamlarına değil, Hamamönü’ne bak” demişti. Halbuki bana kalırsa, Merkez Banka’sının rakamları da piyasadaki çek işlem hacminde ciddi bir azalma olduğuna işaret ediyor. Hele hele rafa mal koymanın maliyetinin süratle artmaya başladığı bir dönemde, bir yandan maliyetleriniz artarken, piyasada dönen para miktarı azalırsa ne olur? Çek vasıtasıyla ticari kredi kullanarak işlerinizi döndürmeye çalışıyorsanız, sattığınız malı yerine koyamıyorsunuz demektir bu. Sattığınız malı rafa yeniden yerleştiremiyorsanız, giderek daha az kazanmaya başlıyorsunuz. Sonra da kepengi kapatmak zorunda kalıyorsunuz. Artan maliyetler nedeniyle artan işletme sermayesi ihtiyacı önce en güçsüzleri götürür. İşte esnaf sayısında Ekim 2012’den beri gözlemlenen azalmaya herhalde bu çerçevede bakmak gerekiyor.

    Bu rakamlara bakmaya başladığımdan beri,  ekonomiyi soğutma tedbirlerinin daha önemli bir etkisi olduğunu düşünmeye başladım. Rakamlara bakarsanız, çekler vasıtasıyla piyasada dönen para miktarı Ekim 2012’de bir nevi zirve yapmıştı. Şimdilerde o zirveden hep aşağıya doğru indik. Dolar bazında piyasada dönen para miktarı dörtte bir oranında azaldı. Ekim 2012’de hükümetimiz “ekonomiyi soğutma “ tedbirlerini almaya başlamıştı. O dönemde bankaların kredi stokundaki artışı yavaşlatmak için tedbirler alınmaya başladı. Ne yapılmaya çalışılıyor o zamandan beri? Konut kredilerine çok dokunmadan, tüketici kredileri azaltılmaya çalışılıyor. Öyle görünüyor ki, kredi hacminde görülmeye başlanan yavaşlama toplam çek hacmine de dolar bazında azalma olarak yansıyor. Bir nevi piyasada dönen para miktarı sürekli olarak azalıyor.

    Zaten ekonomi bileşik kaplar gibi değil midir? Önce banka kredileri daralmaya başlar. Bankalara erişim imkanı olan daha büyük ölçekli şirketlerin kredi kanalı daralmaya başlar. O şirketler, öncelikle daha ufak şirketlere açmakta oldukları ticari kredi hamini daraltmak zorunda kalırlar. Bir nevi bankaların kendilerine yaptığını, kendilerinden ufak şirketlere yapmaya başlarlar. Ne olur? Bankalar kredi kanalını daraltmaya başladıkları için, şirketler de kendi aralarındaki işlemleri daraltırlar. Ne olur? Piyasada daha az para dönmeye başlar. Ticari işlem hacmi azalır. Ben çek hacminde gözlemlenen daralmaya böyle bakılması gerektiğini düşünüyorum.

    Bu sonuçlar yapılan anketlerin sonuçlarını da doğruluyor. Bakarsanız, Türkiye’nin her yerinde iş yapan herkes, birincisi, maliyetlerinin arttığını düşünüyor. Ne demek bu? Kur yukarı gidince fiyatlar da yukarı gidiyor. Artan maliyetler işletmeyi döndürmek için gereken toplam sermaye ihtiyacını artırıyor. Esnafın da işletme sermayesi ihtiyacı artıyor. İkincisi, işletmelerimiz ödemelerini yapmakta giderek daha zorlanıyorlar. Üçüncüsü, işletmeler bu dönemde daha yoğun biçimde banka desteğine ihtiyaç duyuyorlar. Dördüncüsü, bankalar işletmelere bu dönemde eskisi kadar iyi davranamıyorlar. Beşincisi, en küçüklerden başlayarak işletmelerimiz kepenk kapatmak zorunda kalıyorlar. Anketler böyle diyor. Piyasada esnaf sayısı daralıyor.  Önce en küçükler piyasanın dışına atılıyor. En alttakiler, en önce ve en çok kaybediyor.

    Bu hikayede şaşılacak olan esnaf sayısının daralması değildir. Hükümetimizin tedbirlerinden zaten başka bir sonuç çıkamazdı. Şaşılacak olan bu sayının tekrar artmasını sağlayacak yeni büyüme stratejisinin halen tartışılmıyor olmasıdır.

    Bu ortamda, faiz düşse ne olur, düşmese ne olur? Değişen bir şey olmaz.

    Bu köşe yazısı 02.06.2014 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır