Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Merkez Bankası faizi ne zaman düşürmeli? (2)

    Fatih Özatay, Dr.10 Mayıs 2014 - Okunma Sayısı: 1305

    Politika faizinde hemen yapılacak bir indirimi, prematüre bir indirim durumuna sokabilir ve para politikasının kredibilitesini zorlaştırabilir mevcut yüksek enflasyon.

    Kısa vadeli ekonomik öncelikler perspektifinden bakıldığında Türkiye’nin öncelikle karar vermesi gereken bir nokta var. Yıllardır yüzde 8 etrafında bir o tarafa bir bu tarafa salınan ama eninde sonunda yüzde 8’e dönen bir enflasyona razı mı? Bu bir anlamda marazi bir aşk ilişkisi. Bu ilişkinin sürmesinin akıllı bir şey olmadığı açık. Son tahlilde, ihracat pazarlarımızda rekabet gücümüzün yitirilmesine ve finansal piyasaların gerginleştiği dönemlerde kırılgan bir ülke olarak sınıflandırılmamıza yol açıyor. 

    Bu ilişki o kadar açık ki; bu hastalıklı durumdan kurtulmak isteniliyor. Bu nedenle yıllardır enflasyon hedefi yüzde 5 olarak açıklanıyor. Marazi aşk ilişkisinin diğer tarafının gönlünü kırmak pahasına yapılıyor bu. Ama marazi ya, vazgeçilemiyor ondan. Oysa bu marazi aşk ilişkisinden kurtulabilse Türkiye, mesela yüzde 5 civarında bir enflasyon ile daha düzeyli ve daha sağlıklı yeni bir aşk ilişkisi yaşayabilir. Başka ‘adaylar’ da olabilir. Neden olmasın ki? 

    Merkez Bankası (MB) 2010 sonlarından bu yana bizlere, enflasyona, döviz kurundaki gelişmelere ve kredi arzının artış oranına bakarak karar verdiğini söyleyip durdu. Bu değişkenlere verilen önem, dönem içinde koşullardaki değişmelere bağlı olarak değişti. Zaman zaman kredi ve kur yerine cari işlemler açığı ve finansal istikrar da denildi. MB’nin ve BDDK’nın aldığı kararlar, son finansal ve siyasi gerginlik ortamının da katkısıyla, kredi artış oranını önemli ölçüde düşürdü ve cari işlemler açığında bir toparlanma şimdilik yetersiz de olsa başladı. Oysa enflasyon açısından durum öyle değil; oldukça yüksek. Para politikasına enflasyona daha fazla ağırlık vererek bakmakta yarar var dolayısıyla. 

    Şu anda yüzde 10 olan politika faizinin, enflasyon açısından pek de yüksek bir faiz olmadığına bir önceki yazımda dikkat çektim. Hem mevcut enflasyon hem de 2014 sonunda gerçekleşmesi beklenen enflasyon dikkate alındığında, politika faizinin yüzde 10 düzeyinde sabit kaldığı bir durum, yüksek bir reel faize karşı gelmiyor. Ancak enflasyonun MB’nin bize söylediği gibi 2015 sonunda yüzde 5’e yaklaşması kesine yakın bir olasılık ise, şu andaki politika faizinin sürmesinin oldukça yüksek reel faize karşı gelmesi söz konusu ve dolayısıyla bir süre sonra politika faizinin düşürülmesi gerekir. 

    Oysa mevcut enflasyonun iki haneye yaklaşması ve birkaç ay daha yüksek düzeyde kalacak olması durumu zorlaştırıyor. Politika faizinde hemen yapılacak bir indirimi, prematüre bir indirim durumuna sokabilir ve para politikasının kredibilitesini zorlaştırabilir mevcut yüksek enflasyon. Ama şunu unutmamak gerekiyor: Mevcut enflasyon geçmişteki koşulları yansıtıyor. Para politikası açısından gelecekteki enflasyon önemli. Geçmişteki koşullar şu anda belirgin biçimde değişiyorsa, gelecekteki enflasyonun geçmişteki enflasyondan farklılaşması beklenir. 

    Peki, enflasyonu belirleyen unsurlar çerçevesinde incelendiğinde, şu andaki koşullar yakın geçmiştekinden farklı mı? Bu farklılık enflasyonu düşürecek mi? Bu soruların yanıtı ‘evet’ ise MB’nin iki seçeneği var. Bir: Enflasyonu düşürecek koşulların oluştuğuna kamuoyunu ikna edebileceğine güveniyorsa faiz indirimine hemen gidebilir. İki: Bu riski göze almaz. Mevcut enflasyonun düşmeye başlamasını bekler. Enflasyonun ileride daha da düşeceği koşulların oluştuğunu anlatmak daha rahat olur. Sonra faiz indirir. 

    Dikkat: Her iki seçenek de az önceki iki sorunun yanıtının ‘evet’ olması halinde geçerli. O soruların yanıtı ‘hayır’ şeklinde ise bu iki seçenek de masada değil demektir. Bana sorarsanız yanıtların ‘evet’ olduğundan fazlasıyla şüphe ettiğimi söylerim. Hatta enflasyonun önemli belirleyicilerinden biri olan döviz kurundaki gevşemenin geçici olduğunu düşünüyorum. Benim penceremden bakıldığında ‘bekleyip görmek’ çok daha doğru bir politika olarak beliriyor.

     

    Bu köşe yazısı 10.05.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır