Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Türkiye böyle büzüşüp kalırsa, içinden boru hattı geçen ülke bile olamaz.

    Güven Sak, Dr.05 Mayıs 2014 - Okunma Sayısı: 3538

    Ben ülkeleri ikiye ayırıyorum: İçinden boru hattı geçen ülkeler ve içinden değer zinciri geçen ülkeler. İçinden değer zinciri geçen ülke olmanın, içinden boru hattı geçen ülke olmaktan daha zor olduğu kanaatindeyim. İçinden boru hattı geçen ülke olmanın ön koşulu doğru coğrafyada yer alıyor olmaktan geçiyor. Açıktır ki, atalarınız ülkenizi doğru bir yere kurmuşsa, tarihten gelen bir nedenle şans sahibi oluyorsunuz. Halbuki içinden değer zinciri geçen ülke olmak için ülke sınırları içinde yaşayanların yeterli organizasyon kapasitesi ve beceri setine sahip olmaları gerekiyor. Allah’ın verdiği coğrafyanın üzerine, sizin bir şeyler eklemiş olmanız gerekiyor. Türkiye, tarihin bir lütfu ile bugün hem içinden boru hattı geçen ülke hem de içinde değer zinciri geçen ülke olabilir. Birincisi için doğru yerdeyiz, ikincisi için gereken sanayi altyapısına da sahibiz. Ne güzel değil mi? Güzel elbette.

    Ancak içinden boru hattı geçen ülkeler kümesi ile içinden değer zinciri geçen ülkeler kümesinin kesiştiği bir nokta var. Son derece basit ve son derece önemli. Bir ülkede kural hakimiyeti yoksa, kararlar herkesin bildiği kurallara dayalı olarak şeffaf bir biçimde alınmıyorsa, kuralların nasıl değişeceği önceden belirli şeffaf süreçlere dayanmıyorsa,  o ülkeden ne boru hattı geçebiliyor ne de o ülkede bir değer zinciri inşa etmek mümkün olabiliyor. Kural hakimiyeti yoksa, o ülke, içinden boru hattı geçen ülke bile olamıyor. Şimdi Azerbaycan ile TANAP olur mu, İsrail’in Leviathan’ındaki gaz buradan geçer mi, Kıbrıs gazı nasıl Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınır, Kürt gazı neden Türkiye’den geçmesin diye düşünüyoruz. Bunların hepsinin ve de herhangi birinin olabilmesinin ön koşulu nedir? Türkiye’de kural hakimiyeti olduğuna dair yaygın bir kanaatin olmasıdır. Kimse yarın mahkemesine gitmek zorunda kaldığında, hakkını alamayacağını düşündüğü bir ülke ile iş yapmaz. Kimse mahkemeleri çalışmayan, adalet sistemi işlemeyen, güvenlik sistemi felç olmuş, idarenin sınırsız takdir yetkisine sahip olduğu bir ülkede iş yapmak istemez. Türkiye’nin son dönemde internet yasaklarından, MİT’in yetkilerine yaptığı bütün düzenlemelerin özü, idarenin takdir yetkisinin sınırsızca genişletilmesidir. Neden kimse bunu istemez? Böyle bir ülkede idare bugün ak dediğine yarın kara diyebilir. Böyle yerde, iş yapma maliyetiniz yükselir. “Tamamen duygusal” bir ilişki ağınız yoksa işinizi yapamazsınız. Zahmetine katlanıp ağı kursanız bile, sonsuza dek,  güvende olduğunuzdan emin olamazsınız.  Boru hattını cebinize koyup başka yere götüremeyeceğinize göre de,  böyle bir ülkeye kalıcı yatırım yapmazsınız. Türkiye ne yazık ki böyle bir ülkedir. Türkiye, kural hakimiyeti endekslerinde ortaya büzülmüş ülkelerden biridir. Kore öyle değildir, Türkiye öyledir. Bakın grafiklere. Türkiye büzüşürken, Kore genleşmektedir.

    Geçenlerde Dünya Adalet Projesi (World Justice Project)’nin web sitesine bakıyordum. Herhalde yatırımcılar da bakıyorlardır.  Burada son birkaç yıldır farklı dünya ülkelerinde kural hakimiyeti (rule of law) algısına ilişkin karşılaştırılabilir veriler yayımlıyorlar. Kapsanan ülke sayısı 2014 yılında 99 oldu. Yaklaşık 100 bin kişi ile temas ederek bu verileri derliyorlar. Türkiye, bu 99 ülke arasında 59. sırada yer alıyor. Kore ise 99 ülke arasında 14. sırada yer alıyor. Ne demek? Kore, dünyanın en büyük 15. ekonomisi, kural hakimiyeti listesinde ise 14. sırada yer alıyor. Türkiye, dünyanın 17. büyük ekonomisi, kural hakimiyeti listesinde 59. sırada yer alıyor. Türkiye, yabancı yatırımcılara güven verme açısından, Moğolistan ile Arjantin’e komşu bir yerlerde  bulunuyor. Bana Türkiye ekonomisinin ilk beş meselesi nedir diye sorsanız, eğitimden sonra mutlaka kural hakimiyeti açığıdır derim. Türkiye ekonomisinin en temel meselelerinden biri ortalama eğitim süremizin 6,5 yıl olması ise, bir diğer meselemiz de memlekette kural hakimiyetinin zayıf olmasıdır. İdarenin takdir yetkileri geniş, mahkeme sistemi zayıf olursa, millet için kötü olur. Millet için kötü olan ekonomi için de kötüdür. Türkiye böyle büzüşüp kalırsa, içinden boru hattı geçen ülke bile olamaz.

    turkiyekore.520px

     

    Bu köşe yazısı 05.05.2014 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır